English    Türkçe    فارسی   

5
3879-3928

  • Yüzlerce halife, o anda o erin ateşli gözüne bir sinekten aşağı görünür.
  • O kadına tapan er şalvarını çıkarıp cariyenin ayak ucuna oturdu. 3880
  • Aleti, dosdoğru gideceği yere giderken orduda bir gürültü, bir kızılca kıyamettir koptu.
  • Er sıçradı, götü başı açık bir halde ateş gibi Zülfikar elinde dışarı çıktı.
  • Birde ne görsün, ormandan kara bir erkek aslan, kendisini ordunun içine kapmış koyvermiş.
  • Atlar, ürküp köpürmüşler, her çadır ve ahır yeri yıkılmış, herkes birbirine girmiş.
  • Erkek aslan, ormanın gizli bir yerinden fırlamış, havaya deniz dalgası gibi tam yirmi arşın sıçramıştı. 3885
  • Er, pek yiğitti, aldırış bile etmeden sarhoş bir erkek aslan gibi aslanın önünü kesti.
  • Kılıçla bir vurdu, başını ikiye böldü. Derhal o ay yüzlü dilberin bulunduğu çadıra koştu.
  • O hurinin yanına gelince aleti hâlâ dimdikti.
  • Öyle bir aslanla savaştı da erliği, yine sönmedi, hâlâ ayaktaydı.
  • O tatlı ve ay yüzlü güzel, onun erliğine şaşıp kaldı. 3890
  • İstekle ona kendisini teslim etti. O anda o iki can, birleştiler..
  • Bu iki canın birbirleriyle birleşmesi yüzünden gayıptan bir başka can gelir erişir.
  • Kadının rahminde meniyi kabule mâni bir şey yoksa bu can, doğuş yoliyle gelir, yüz gösterir.
  • Her nerde iki adam, sevgiyle, yahut kinle birleşseler, bir üçüncü can, mutlaka doğar.
  • Fakat o suretler, gayp âleminde doğarlar. Oraya varınca onları gözünle de görürsün. 3895
  • O sonuçlar, senin birleşmelerinden doğdu. Kendine gel de her eşe hemen sevinme.
  • Vaktini bekle. O zürriyetlerin sana ulaşacağından emin ol.
  • Onlar, amelden ve sebeplerden doğmuşlardır. Her birinin sözü vardır, mekânı vardır.
  • O güzelim perdelerden sesleri erişir: Ey bizden gafil olan, hadi, çabuk yücel!
  • Kadının canı da kıyamet gününü bekler, erkeğin canı da. Bu âlemde emeklemen nedir ki? Daha çabuk adım at. 3900
  • O er, o yalancı sabah yüzünden yolunu kaybetti de sinek gibi ayran kabına. düştü işte.
  • Başkomutanın, yaptığı cinayetten pişman olarak o halayıkcağıza, bu işi Halifeye söylememesi için ant vermesi
  • Birkaç gün murat alıp murat verdiler. Fakat sonra o büyük suçtan pişman oldu.
  • Ey güneş yüzlü, bu işe dair Halifeye bir şey söyleme diye cariyeye yemin verdi.
  • Halife cariyeyi görünce sarhoş oldu, onun tası da damdan düştü.
  • Onu, övdüklerinin yüz misli güzel buldu. Hiç görme, işitmeye benzer mi? 3905
  • Övme, akıl kulağı için bir tasvirdir. Fakat suret, bil ki gözün harcıdır, kulağın değil.
  • Birisi, bilir bir adama sordu: A sözü güzel er, hak nedir, bâtıl ne?
  • O er, adamın kulağını tutup bu bâtıldır dedi, gözse haktır onun her şeye yakîni vardır.
  • O, yani duymak, buna nispetle bâtıldır. emin kişi, sözlerin çoğu da nispetten ibarettir.
  • Yarasa güneşten gizlenir, perde ardına girerse güneşin hayalinden gizlenmiş değildir. 3910
  • Korku, ona bir hayal verir. İşte o hayal, onu karanlığa çeker.
  • Nur hayali, onu korkutur da karanlık gecelere sarılmasına sebep olur.
  • Sen, düşmanın hayali ve tasavvuru yüzünden sevgiliye ve dosta sarılmışsındır.
  • Ey Musa sana keşfedilen tecelli nurları, dağa vurdu. Fakat o hayaller kuran dağ, senin hakikatinin ziyasına tahammül edemedi.
  • Kendine gel de hayaline kabiliyetim var diye gururlanma, bu yoldan hakikate ulaşacağını umma. 3915
  • Savaş hayalinden kimse korkmaz. Savaştan önce yiğitlik yoktur; bunu bil, kâfi.
  • Puşt da, savaş hayaline kapılır, aklından Rüstemler gibi yiğitlikler geçirir.
  • Hamam duvarına yapılan Rüstem resmine her ham kişi saldırabilir.
  • Fakat duymadan meydana gelen bu hayal, göz önüne geldi mi puşt kim oluyor? Rüstem bile âciz kalır.
  • Çalış da o duyduğun şeyi gör. Bâtıl olan hak olsun. 3920
  • Ondan sonra kulağın, göz tabiatını kazanır. Bir yün yumağı gibi olan kulakların, göz kesilir.
  • Hattâ bütün bedenin aynaya döner. Her tarafın göz ve gönül haline gelir.
  • Kulak, bir hayal meydana getirir, o hayal de O güzelliğin vuslatına miyancıdır.
  • Çalış, bu hayal çoğalsın da miyancı olan bu hayal, Mecnun'a kılavuzluk etsin.
  • O ahmak Halife de bir zaman o güzel cariyeye kapıldı, onunla gönül eğledi işte. 3925
  • Tut ki bütün doğuyu, batıyı zaptettin, her tarafın saltanatına sahip oldun. Mademki bu saltanat, kalmayacak, sen onu bir şimşek farzet, çaktı, söndü.
  • Ebedî kalmayacak mülkü, gönül, bir rüya bil!
  • Cellat gibi boğazına yapışan debdebeyi, şan ve şöhreti ne yapacaksın ki?