English    Türkçe    فارسی   

5
3922-3971

  • Hattâ bütün bedenin aynaya döner. Her tarafın göz ve gönül haline gelir.
  • Kulak, bir hayal meydana getirir, o hayal de O güzelliğin vuslatına miyancıdır.
  • Çalış, bu hayal çoğalsın da miyancı olan bu hayal, Mecnun'a kılavuzluk etsin.
  • O ahmak Halife de bir zaman o güzel cariyeye kapıldı, onunla gönül eğledi işte. 3925
  • Tut ki bütün doğuyu, batıyı zaptettin, her tarafın saltanatına sahip oldun. Mademki bu saltanat, kalmayacak, sen onu bir şimşek farzet, çaktı, söndü.
  • Ebedî kalmayacak mülkü, gönül, bir rüya bil!
  • Cellat gibi boğazına yapışan debdebeyi, şan ve şöhreti ne yapacaksın ki?
  • Bil ki bu âlemde de bir emniyet bucağı vardır. Yalnız münafıkın sözünü az duy, çünkü o söz, zaten söz değildir.
  • Ahîreti inkâr edenlerin delilleri ve biz bu âlemden başka âlem görmüyoruz sözünden ibaret olan o delillerin zayıflığı
  • Ahireti inkâr edenin delili, her an ancak şudur: Eğer başka bir âlem olsaydı onu görürdük. 3930
  • Bir çocuk, aklın eserlerini görmüyor diye akıllı adam, akla ait şeyleri nakletmez mi ki?
  • Akıllı bir adam da aşk ahvalini görmezse aşkın kutlu ayı eksilmez ya!
  • Yusuf'un güzelliğini kardeşlerinin gözleri görmedi. Fakat Yakub'un gözünden gizli kalmadı ki.
  • Musa'nın gözü, asayı bir sopadan ibaret gördü ama gayb gözü de onu bir yılan, bir kıyamet gördü.
  • Baş göziyle can gözü savaştaydı, can gözü, üstün geldi, delil gösterdi 3935
  • Musa'nın gözü, elini el gördü ama can gözüne karşı o elden bit nurdur parladı.
  • Bu söz, kemal bakımından sonsuzdur. Hakikatten haberi olmıyan mahrumlara hayal görünür.
  • Çünkü onca hakikat, ferçten ve boğazdan ibarettir. Onun yanında sevgilinin sırlarını az söyle.
  • Bizce fere, ve boğaz hayaldir. Bunun için de can, her an cemalini bize gösterir.
  • Kim ferç ve boğazına düşmüş, bu düşkünlüğünü kendisine âdet ve huy edinmişse ona denecek söz, ancak "Sizin dininiz sizin, benimki benim" sözünden ibarettir. 3940
  • Böyle bir inkâra karşı sözü kısa kes. Ey Ahmet, eski kâfirle az konuş!
  • Halifenin, buluşmak üzere o güzelin yanına gelmesi
  • Halife buluşmayı diledi, bu maksatla o cariyenin yanına gitti.
  • Onu andı, aletini kaldırdı. O cana canlar katan, o sevgisini gittikçe artıran güzelle buluşmaya niyetlendi.
  • Kadının ayakları arasına oturdu. Oturdu ama takdir, zevkinin yolunu bağladı.
  • Farenin catırdısı kulağına değdi. Aleti indi, uyudu, şehveti tamamiyle kaçtı. 3945
  • Bu ıslık, yılan ıslığı olmasın, çünkü hasır kuvvetle oynamakta dedi.
  • Cariyeciğin, Halifenin şehvetinin zayıflığını görüp o beyin kuvvetini hatırına getirerek gülmeye başlaması ve Halifenin bu gülüşten bir şey anlaması
  • Cariye, Halifenin gevşekliğini görünce kahkahalarla gülmtğe başladı.
  • O erin, aslanı öldürüp geldiği halde hâlâ aletinin inmediğini hatırladı.
  • Kahkahası arttıkça arttı, uzadıkça uzadı. Kendini tutmaya çalışıyordu ama bir türlü dudaklarını kapatamıyordu ki.
  • Esrara alışık olanlar gibi boyuna gülüyordu. Kahkaha, kârına da üstün gelmişti, ziyanına da. 3950
  • Ne düşündü, aklına ne getirdiyse fayda vermedi; aklına getirdiği şeyler de gülmesini artırıyordu. Sanki bir selin bendi, birden yıkılmıştı.
  • Ağlayış, gülüş gönlün gamı, neşesi.. BU ki her birinin ayn bir madeni vardır.
  • Her birinin bir ayn mahzeni vardır ve o mahzenin anahtarı, kapalı kapılan açan Tanrı'nın elindedir.
  • Bir türlü gülmesi dinmiyordu. Nihayet Halife alındı, huysuzlandı.
  • Hemencecik kılıcını kınından sıyırdı. Habis dedi, neden gülüyorsun? Söyle. 3955
  • Bu gülüşten gönlüme bir şüphe düştü. Hileye kalkışma, doğru söyle.
  • Yalanla beni kandırmaya kalkışırsan, yahut boş bir bahane icat edersen,
  • Ben bunu anlarım, gönlümde bunu anlıyan bir nur vardır. Doğruyu söylemek gerek vesselam.'
  • Bil ki padişahların gönüllerinde ulu bir ay vardır. Bazı bazı gaflet yüzünden bulut altına girer ama ehemmiyeti yok.
  • Gönülde gezip dolaşma zamanı bir ışık vardır ki hiddet ve hırs vaktinde liğen altında gizlenir. 3960
  • O anlayış, şimdi benim dostumdur. Söylenecek sözü söylemezsen,
  • Bu kılıçla boynunu vururum. Bahanen hiç fayda vermez.
  • Doğru söylersen seni azad ederim. Tanrı hakkı için neşeni kırmam.
  • Yedi mushafı birbiri üstüne koyup sözünü tutacağına yemin etti.
  • Cariyeceğizin kılıç korkusiyle o sırrı Halifeye açması, Halifenin doğru söyle, bu gülüşün sırrını bildir, yoksa seni öldürürüm demesi
  • Cariye âciz kalınca ahvali anlattı. O yüz Zâl'e bedel olan Rüstem'in erliğini söyledi. 3965
  • Yoldaki gerdeği, o sırada vukua gelen halleri bîr bir nakletti.
  • Erin kılıcını çekip gidişini, aslanı öldürdükten sonra gelişini, aletinin hâlâ gergedan boynuzu gibi ayakta olduğunu söyledi.
  • Ondan sonra namuslu Halifenin gevşekliğini ve farenin bir çıtırtısından aletinin söndüğünü görünce dayanamayıp güldüğünü bildirdi.
  • Tanrı sırları meydana çıkarır. Mademki sonunda bitecek, kötü tohum ekme.
  • Su, bulut, ateş ve bu güneş, sırlan toprağın altından çıkarır. 3970
  • Yaprakların dökülmesinden sonra gelen bahar, kıyametin varlığına bir delildir.