English    Türkçe    فارسی   

5
3940-3989

  • Kim ferç ve boğazına düşmüş, bu düşkünlüğünü kendisine âdet ve huy edinmişse ona denecek söz, ancak "Sizin dininiz sizin, benimki benim" sözünden ibarettir. 3940
  • Böyle bir inkâra karşı sözü kısa kes. Ey Ahmet, eski kâfirle az konuş!
  • Halifenin, buluşmak üzere o güzelin yanına gelmesi
  • Halife buluşmayı diledi, bu maksatla o cariyenin yanına gitti.
  • Onu andı, aletini kaldırdı. O cana canlar katan, o sevgisini gittikçe artıran güzelle buluşmaya niyetlendi.
  • Kadının ayakları arasına oturdu. Oturdu ama takdir, zevkinin yolunu bağladı.
  • Farenin catırdısı kulağına değdi. Aleti indi, uyudu, şehveti tamamiyle kaçtı. 3945
  • Bu ıslık, yılan ıslığı olmasın, çünkü hasır kuvvetle oynamakta dedi.
  • Cariyeciğin, Halifenin şehvetinin zayıflığını görüp o beyin kuvvetini hatırına getirerek gülmeye başlaması ve Halifenin bu gülüşten bir şey anlaması
  • Cariye, Halifenin gevşekliğini görünce kahkahalarla gülmtğe başladı.
  • O erin, aslanı öldürüp geldiği halde hâlâ aletinin inmediğini hatırladı.
  • Kahkahası arttıkça arttı, uzadıkça uzadı. Kendini tutmaya çalışıyordu ama bir türlü dudaklarını kapatamıyordu ki.
  • Esrara alışık olanlar gibi boyuna gülüyordu. Kahkaha, kârına da üstün gelmişti, ziyanına da. 3950
  • Ne düşündü, aklına ne getirdiyse fayda vermedi; aklına getirdiği şeyler de gülmesini artırıyordu. Sanki bir selin bendi, birden yıkılmıştı.
  • Ağlayış, gülüş gönlün gamı, neşesi.. BU ki her birinin ayn bir madeni vardır.
  • Her birinin bir ayn mahzeni vardır ve o mahzenin anahtarı, kapalı kapılan açan Tanrı'nın elindedir.
  • Bir türlü gülmesi dinmiyordu. Nihayet Halife alındı, huysuzlandı.
  • Hemencecik kılıcını kınından sıyırdı. Habis dedi, neden gülüyorsun? Söyle. 3955
  • Bu gülüşten gönlüme bir şüphe düştü. Hileye kalkışma, doğru söyle.
  • Yalanla beni kandırmaya kalkışırsan, yahut boş bir bahane icat edersen,
  • Ben bunu anlarım, gönlümde bunu anlıyan bir nur vardır. Doğruyu söylemek gerek vesselam.'
  • Bil ki padişahların gönüllerinde ulu bir ay vardır. Bazı bazı gaflet yüzünden bulut altına girer ama ehemmiyeti yok.
  • Gönülde gezip dolaşma zamanı bir ışık vardır ki hiddet ve hırs vaktinde liğen altında gizlenir. 3960
  • O anlayış, şimdi benim dostumdur. Söylenecek sözü söylemezsen,
  • Bu kılıçla boynunu vururum. Bahanen hiç fayda vermez.
  • Doğru söylersen seni azad ederim. Tanrı hakkı için neşeni kırmam.
  • Yedi mushafı birbiri üstüne koyup sözünü tutacağına yemin etti.
  • Cariyeceğizin kılıç korkusiyle o sırrı Halifeye açması, Halifenin doğru söyle, bu gülüşün sırrını bildir, yoksa seni öldürürüm demesi
  • Cariye âciz kalınca ahvali anlattı. O yüz Zâl'e bedel olan Rüstem'in erliğini söyledi. 3965
  • Yoldaki gerdeği, o sırada vukua gelen halleri bîr bir nakletti.
  • Erin kılıcını çekip gidişini, aslanı öldürdükten sonra gelişini, aletinin hâlâ gergedan boynuzu gibi ayakta olduğunu söyledi.
  • Ondan sonra namuslu Halifenin gevşekliğini ve farenin bir çıtırtısından aletinin söndüğünü görünce dayanamayıp güldüğünü bildirdi.
  • Tanrı sırları meydana çıkarır. Mademki sonunda bitecek, kötü tohum ekme.
  • Su, bulut, ateş ve bu güneş, sırlan toprağın altından çıkarır. 3970
  • Yaprakların dökülmesinden sonra gelen bahar, kıyametin varlığına bir delildir.
  • Bahar, o sırları meydana kor, şu yeryüzü ne yediyse rüsvay olur;
  • Yedikleri, ağzından, dudaklarından biter, çıkar. içindeki neyse meydana gelir.
  • Her ağacın kökündeki sır ve o ağacın yemişi tamamiyle üstünde görünür.
  • Gönlünü inciten her gam, içtiğin şarabın tesiriyledir. 3975
  • Fakat nerden bileceksin o mahmurluk, o baş ağrısı, hangi şaraptan meydana geldi?
  • Bu baş ağrısının, o tanenin meyvasından olduğunu aklı, fikri olan anlar.
  • Dalla meyva, tohuma benzemez. Meni, hiç insanın bedenine benzer mi?
  • Heyula, esere benzemezken tohum, hiç ağaca benzer mi?
  • Meni, ekmekten meydana gelir, fakat ekmek gibi midir? insan, meniden olur, fakat hiç meni gibi midir? 3980
  • Cin, ateşten yaratılmıştır, fakat nerden ateşe benzer? Bulut buhardandır, fakat buhar gibi değildir ki.
  • İsa, Cebrail'in üfürmesinden vücut buldu. Fakat suret bakımından onun gibi midir, yahut ona benzer mi?
  • Âdem, topraktan yaratılmıstır, toprağa benzemez. Hiçbir üzüm, üzüm çotuğu gibi değildir.
  • Hırsız, darağacının ayağı gibi midir? İbadet, ebedî cennete benzer mi?
  • Hiçbir asıl esere benzemez. Şu halde zahmetin ve baş ağrısını aslını bilemezsin. 3985
  • Fakat bu mücazat, mükâfat, bir aslı olmadan vücuda gelmez. Tanrı, hiçbir suçsuz kulunu incitmez.
  • Asıl neyse, o şeyi çeken odur. Ona benzemez ama ondandır.
  • Şu halde bil ki çektiğin zahmet, yaptığın suçun sonucudur. Sana inen bu tokat bir şehvetten ötürüdür.
  • İbret almaz, o suçu bilmezsen bile hiç olmazsa derhal ağlayıp sızlamaya koyul, yarlıganma dile.