Hâsılı bu cariyeyi birine vereceğim. Buna karar verdikten sonra azizim efendim, senden daha iyisini bulacak değilim ya.
چون کسی را داد خواهم این کنیز ** پس ترا اولیترست این ای عزیز
Sen onun için canınla oynadın. Artık onu senden başkasına vermek doğru değil.
که تو جانبازی نمودی بهر او ** خوش نباشد دادن آن جز به تو
Onu, o beye nikahlayıp verdi, öfkesini, hırsını kırdı geçirdi.
عقد کردش با امیر او را سپرد ** کرد خشم و حرص را او خرد و مرد
"Onların rızıklarını biz taksîm ettik" hükmünce Tanrı, birisine eşeklerin şehvet ve kuvvetini verir, birine peygamberlerle meleklerin kuvvetini. Baştan hava ve hevesi atmak ululuktur. Hava ve hevesi terketmek, Peygamber'e mahsus bir kuvvettir. Şehvete mensup olmıyan tohumlar, Kıyametten baska bir şey koparmaz.
بیان آنک نحن قسمنا کی یکی را شهوت و قوت خران دهد و یکی را کیاست و قوت انبیا و فرشتگان بخشد سر ز هوا تافتن از سروریست ترک هوا قوت پیغامبریست تخمهایی کی شهوتی نبود بر آن جز قیامتی نبود
Onda erkek eşeklerin gücü, kuvveti yoktu. Fakat peygamberlerin erliği vardı.4025
گر بدش سستی نری خران ** بود او را مردی پیغامبران
Hışmı, şehveti, hırsı terk etmek, erliktir. Bu, peygamberlik damarıdır.
ترک خشم و شهوت و حرصآوری ** هست مردی و رگ پیغامبری
Söyle, damarında eşek erliği olmasın da Tanrı onu daima Ulu beylerbeyi diye çağırsın.
Tanrı'dan uzak merdut bir diri olmaktansa Tanrı'nın görüp gözettiği bir ölü olmam daha yeğ.
مردهای باشم به من حق بنگرد ** به از آن زنده که باشد دور و رد
Şu erliğin içi, sırrıdır, öbürü deriden ibaret. O, adamı cennete götürür, bu cehenneme!
مغز مردی این شناس و پوست آن ** آن برد دوزخ برد این در جنان
Cennetin, hoşa gitmeyen şeylerle çevrildiği, kaplandığı söylenmiş, cehennemin hava ve hevesten meydana geldiği haber verilmiştir.4030
حفت الجنه مکاره را رسید ** حفت النار از هوا آمد پدید
Ey Eyaz, ey Şeytan'ı öldüren erkek aslan, eşek erliğini azalt, akıl erliğini çoğalt.
ای ایاز شیر نر دیوکش ** مردی خر کم فزون مردی هش
Bu kadar yüzlerce âlemin anlayamadığı şey, sence bir çocuk oyuncağı oldu. İşte sana er!
آنچ چندین صدر ادراکش نکرد ** لعب کودک بود پیشت اینت مرد
Ey benim emrimin lezzetini bulan, ey emrime vefakârlıkta bulunmak üzere canlar veren!
ای به دیده لذت امر مرا ** جان سپرده بهر امرم در وفا
Emre, emrin lezzetine dair mânevi hikâyeyi dinle şimdi!
داستان ذوق امر و چاشنیش ** بشنو اکنون در بیان معنویش
Padişahın, divanda bulunanlara bir mücevher gösterip "Bu ne değerde," diye vezire vermesi, vezirin, mücevherin değerinde ileri gitmesi, padişahın "Kır bu mücevheri" diye emir vermesi üzerine, ben bunu nasıl kırayım, falan filân diye özür getirmesi
دادن شاه گوهر را میان دیوان و مجمع به دست وزیر کی این چند ارزد و مبالغه کردن وزیر در قیمت او و فرمودن شاه او را کی اکنون این را بشکن و گفت وزیر کی این را چون بشکنم الی آخر القصه
Padişah, bir gün divana gitti. Bütün memleket büyüklerini divanda toplanmış buldu.4035
شاه روزی جانب دیوان شتافت ** جمله ارکان را در آن دیوان بیافت
O nurlu padişah, bir mücevher çıkarıp vezirin eline vererek.
گوهری بیرون کشید او مستنیر ** پس نهادش زود در کف وزیر
Dedi ki: Bu, nasıl bir mücevher, değeri nedir? Vezir, yüz eşek yükü altın değerinde bir mücevher dedi.
گفت چونست و چه ارزد این گهر ** گفت به ارزد ز صد خروار زر
Padişah, kır bu mücevheri deyince dedi ki: Nasıl kırabilirim? Senin hazinenin, malının iyiliğini dileyen bir kişiyim ben.