English    Türkçe    فارسی   

5
520-569

  • Adem’in işlediği küçücük kusur karın ve cima yüzünden oldu. Fakat iblisin suçu ululuktan ve mevki yüzündendi. 520
  • Hasılı Adem çabucak tövbe etti, halbuki o melun, tövbe etmeye tenezzül etmedi.
  • Boğaz ve cima hırsı da kötüdür. Fakat mevki hırsı olmadıkça yine de sınıklıdır.
  • Bu mevki hırsının kökünü dalını söylemeye kalkışırsam bir başka cilt lazımdır.
  • Arap serkeş ata Şeytan dedi, yazıda yayılan ata değil.
  • Şeytanlık lügatta baş çekmedir. Bu sıfat lanete layıktır. 525
  • Bir sofranın çevresine yüz tane adam oturur, yer. Fakat baş olmak isteyen iki adam dünyaya sığamaz.
  • O, dünya yüzünde bunun bulunmasını istemez. Hatta padişah padişahlığıma ortak olur diye babasını bile öldürür.
  • Duymuşsundur ya saltanat kısırdır derler. Padişahlık davasında olan, korkusundan akrabalığı filan hep keser, hepsinden vazgeçer.
  • Çünkü, saltanat kısırdır, onun oğlu yoktur. Ateş gibi kimseyle dostluğu olamaz.
  • Kimi bulursa yakar, yırtar. Kimseyi bulamazsa kendi kendisini yer. 530
  • Hiç ol da onun dişinden kurtul. O katı yürekliden merhameti az um!
  • Hiç oldun mu o katı yürekliden korkma. Her sabah mutlak yokluktan ders al.
  • Ululuk, ululuk ıssı Allah’nın elbisesidir. Kim onu giymeye kalkışırsa vebale girer.
  • Taç onundur, kemer bizim. Vay haddini aşana!
  • Bu tavusluk kanadı, sana bir sınamadır. Buna kapıldın mı Allah’ya ortak olmaya, onun gibi noksan sıfatlardan arı olduğunu davaya kalkışırsın. 535
  • Hakimin birinin, gagasıyla güzelim kanatlarını yolup atan ve bedenini kel ve çirkin bir hale koyan tavus kuşunu görüp hayretle “Kendine acımıyor musun?” demesi, tavus kuşunun “Acıyorum ama bence can, kanattan daha değerlidir. Bu kanatsa benim can düşmanımdır” diye cevap vermesi
  • Bir tavus kuşu, ovada kanatlarını yolmaktaydı. Hakimin biri gezmeye çıkmıştı.
  • Onu görüp dedi ki: Ey tavus böyle güzelim kanatları nasıl oluyor da kökünden yolup atıyorsun? Hiç acımıyor musun?
  • Bu süsü koparıp balçığa atmana gönlün nasıl razı oluyor?
  • Hafızlar o tüyleri beğendiklerinden alıp mushafların arasına koyuyorlar.
  • Halk, havalanmak için tüylerinden yelpazeler yapıyorlar. 540
  • Bu ne nankörlük bu ne cüret! Bilmiyor musun ki nakkaşın kim?
  • Yahut da biliyor da nazlanıyor; mahsustan o süsleri yoluyorsun.
  • Birçok naz vardır ki suç olur; kulu, padişahın gözünden düşürür.
  • Nazlanmak, şekerden tatlıdır ama az çiğne, yüzlerce tehlikesi vardır.
  • Niyaz yolu emin bir yoldur. Nazı bırak da o yola düş. 545
  • Nice nazlananlar vardır ki kol kanat çırpar ama nihayet o hal adama vebal olur.
  • Nazın güzelliği seni bir an yüceltse bile onun gizli korkusu, seni eritir mahveder.
  • Bu yalvarışa gelince: Seni zayıflatır. Zayıflatır ama parlak ayın on dördü gibi baş köşeye geçirir.
  • Ölüden diriyi çekip çıkarınca ölen, doğru yolu bulur.
  • Diriden ölüye çıkarınca da diri nefis, ölüm tarafına yönelir, ölüm tarafına dönüp dolaşır. 550
  • Öl ki hiçbir şeye ihtiyacı olmayan diri Allah, ölüden diri meydana getirsin. Allah, bu ölü bedenden meydana bir diri getirsin.
  • Kış olursan baharın gelişini, gece kesilirsen gündüzün oluşunu görürsün.
  • O kanatları yolma ki bir daha yerine yapışmaz. Ey güzel yüzlü, yasa düşüp yüzünü yırtma.
  • Kuşluk güneşine benzeyen o güzelim yüzü yırtmak, yanlış bir iştir.
  • Böyle bir yüzü tırnakla yaralamak kafirliktir. Ay bile onun ayrılığı ile ağlamada. 555
  • Yoksa yüzünü görmüyor musun? Bırak bu inatçılığı, bırak bu düşünceyi!
  • Nefsi mutmainne’nin saflığı ve temizliği, düşüncelerle bulanır. Nitekim aynanın yüzüne bir şey yazar, yahut bir şekil yaparsın, sonra temizlesen de yine bir iz, bir noksan kalır.
  • Bedende Nefsi Mutmainne’nin yüzünü düşünce tırnakları yaralar.
  • Kötü düşünceyi zehirli tırnak bil. Bu tırnak, derinleştikçe can yüzünü tırmalar.
  • Müşkül düğümleri açmak ister; fakat bu, adeta altın bir kaba aptes bozmaya benzer.
  • Ey işin sonuna varan düğümü çözülmüş say. Bu düğüm, boş keseye vurulmuş kuvvetli ve çözülmez bir düğümdür. 560
  • Düğümleri açmakla uğraşa uğraşa kocaldın, başka birkaç düğümü de çözülmüş sayıver!
  • Asıl boğazımızdaki çözülmez düğüm şudur: Sen kendini bil, bakalım, aşağılık bir adam mısın, yoksa bahtı yaver bir adam mı?
  • Adamsan bu müşkülü çöz. İnsan nefsine sahipsen nefsini bu yolda sarf et.
  • Ayan ve arazı bildin tut, ne çıkar? Asıl, kendi haddini bil ki bundan kaçıp kurtulmaya imkan yok.
  • Kendi haddini bilince de artık bu hadden kaç da ey toprak eleyen, hadsiz aleme ulaş. 565
  • Ömrün mahmul ve mevzu derdiyle geçti. Gözün açılmadı, hayatın, duyduğun şeylerle geçip gitti.
  • Neticesiz ve tesirsiz olan her delil boş çıktı. Sen kendi neticene bak.
  • Yapanı ancak yapılan şeylerle görebildin; iktirani kıyas’la kanaat ettin.
  • Filozof davasında delilleri çoğaltıp durur. Halbuki kalbi temiz Allah kulu, onun aksine delillere bakmaz bile.