- Bu alemde de onunladır, o alemde de. Bu, huyları güzel Ahmet’in hadisidir. 
 
		    - این جهان و آن جهان با او بود  ** وین حدیث احمد خوشخو بود 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Dedi ki: “İnsan sevdiği ile beraberdir” Kalp dilediğinden ayrılmaz.
 
		    - گفت المرء مع محبوبه  ** لا یفک القلب من مطلوبه 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Nerede tuzak ve yem varsa orada az otur. Yürü ey arık kötürüm, kendin gibi arık kötürümleri gör! 
 
		    - هر کجا دامست و دانه کم نشین  ** رو زبونگیرا زبونگیران ببین 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ey zebunların zebunu, şunu da bil ki, el, elin üstündedir el üstünde el vardır. 
 
		    - ای زبونگیر زبونان این بدان  ** دست هم بالای دستست ای جوان 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Ne şaşılacak şey, sen hem zebunsun, hem de zebunların elini tutmaya çalışıyorsun. Hem avsın hem de avlamayı diliyorsun.   750
 
		    - تو زبونی و زبونگیر ای عجب  ** هم تو صید و صیدگیر اندر طلب 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Onların önüne ardına set olma. Çünkü, sen düşmanı görmezsin ama o düşman ortadadır. 
 
		    - بین ایدی خلفهم سدا مباش  ** که نبینی خصم را وآن خصم فاش 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Avcılık hırsı, insanı kendi avlanacağından gafil kılar. Erlik gösterir ama yüreksizdir. 
 
		    - حرص صیادی ز صیدی مغفلست  ** دلبریی میکند او بیدلست 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - İstekte bir kuştan aşağı olma. Serçe kuşu bile önüne ardına bakınır. 
 
		    - تو کم از مرغی مباش اندر نشید  ** بین ایدی خلف عصفوری بدید 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Yemin bulunduğu yere geldi mi önüne ardına kaç kere dolanır. 
 
		    - چون به نزد دانه آید پیش و پس  ** چند گرداند سر و رو آن نفس 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Acaba der, önümde ardımda bir avcı var mı? Varsa onun korkusu ile şu lokmadan el çekmem gerek.    755
 
		    - کای عجب پیش و پسم صیاد هست  ** تا کشم از بیم او زین لقمه دست 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Kötülerin hikayelerini gör, hallerine bak. Eşinin dostunun ölümlerinden ibret al.
 
		    - تو ببین پس قصهی فجار را  ** پیش بنگر مرگ یار و جار را 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Onları silahsız, pusatsız nasıl helak etti? Bir bak. O, herhalde senin yanındadır. 
 
		    - که هلاکت دادشان بیآلتی  ** او قرین تست در هر حالتی 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Tanrı işkence yapar ama gürzle elle değil. Bil ki Tanrı, elsiz hüküm sürer, ferman yürütür.
 
		    - حق شکنجه کرد و گرز و دست نیست  ** پس بدان بیدست حق داورکنیست 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Tanrı varsa hani, nerede? Diyen işkenceye uğradı mı vardır, odur diye ikrar eder. 
 
		    - آنک میگفتی اگر حق هست کو  ** در شکنجه او مقر میشد که هو 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Tanrı varlığı şaşılacak bir şey, akıldan uzak diyen, gözyaşları döker de ey bana benden yakın Tanrı diye yalvarmaya koyulur.   760
 
		    - آنک میگفت این بعیدست و عجیب  ** اشک میراند و همی گفت ای قریب 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Tuzaktan kaçmak vaciptir, fakat senin tuzağın kanadına yapışıktır. 
 
		    - چون فرار از دام واجب دیده است  ** دام تو خود بر پرت چفسیده است 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - İşte onun için ben, bu menhus tuzağın mıhını çekip çıkarıyorum; murada erişmek için dilimi, damağımı acıtmamak istiyorum. 
 
		    - بر کنم من میخ این منحوس دام  ** از پی کامی نباشم طلخکام 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bu sözü, senin aklına uygun söyledim. Anla da arayıp taramadan yüz çevirme. 
 
		    - درخور عقل تو گفتم این جواب  ** فهم کن وز جست و جو رو بر متاب 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Hırs ve hasetten ibaret olan şu bağı çöz. Ebuleheb’in karısının boynundaki hurma ipini düşün.
 
		    - بسکل این حبلی که حرص است و حسد  ** یاد کن فی جیدها حبل مسد 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	      
		  
		  - Halil aleyhisselamın kuzgunu öldürmesindeki sebep. Bunun müridi helak eden  kötü sıfatlardan hangisinin giderilmesine işaret olduğu
 
		  - صفت کشتن خلیل علیهالسلام زاغ را کی آن اشارت به قمع کدام صفت بود از صفات مذمومهی مهلکه در مرید 
 
	       
	      
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Ne bu sözün sonu vardır, ne de bu söz bitip tükenir. Ey Tanrı Halil’i, kuzgunu neden öldürdün?    765
 
		    - این سخن را نیست پایان و فراغ  ** ای خلیل حق چرا کشتی تو زاغ 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Buyruğa uydun doğru. Fakat bu buyruğun hikmeti neydi? Onun sırlarından birazcığını göstermek gerek. 
 
		    - بهر فرمان حکمت فرمان چه بود  ** اندکی ز اسرار آن باید نمود 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Kara kuzgunun gaa diye bağırması, dünyada daima uzun bir ömür istemesindendir. 
 
		    - کاغ کاغ و نعرهی زاغ سیاه  ** دایما باشد به دنیا عمرخواه 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - İblis gibi tek ve pak Tanrı’dan kıyamete kadar dünya hayatını ister. 
 
		    - همچو ابلیس از خدای پاک فرد  ** تا قیامت عمر تن درخواست کرد 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - İblis de “Beni kıyamet gününe kadar yaşat “ dedi. Keşke, “Rabbimiz, tövbe ettik” deseydi. 
 
		    - گفت انظرنی الی یوم الجزا  ** کاشکی گفتی که تبنا ربنا 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Tövbesiz ömür, baştanbaşa can çekişmedir. Hazır olan kaçılmayan ölüm, Tanrı’dan gafil olmaktır.    770
 
		    - عمر بی توبه همه جان کندنست  ** مرگ حاضر غایب از حق بودنست 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Hakla olunca ömür de, ölüm de... ikisi de hoştur. Fakat Tanrı’sız abıhayat bile ateştir. 
 
		    - عمر و مرگ این هر دو با حق خوش بود  ** بیخدا آب حیات آتش بود 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Öyle bir tapıdan daima ömür istemesi de lanet tesiriyledir. 
 
		    - آن هم از تاثیر لعنت بود کو  ** در چنان حضرت همیشد عمرجو 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Tanrı’dan, ondan başkasını istemek, görünüşte istenen şeyin artmasını stemektir, ama hakikatte onun tamamı ile eksilmesini dilemektir.
 
		    - از خدا غیر خدا را خواستن  ** ظن افزونیست و کلی کاستن 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Hele ayrılık ve yabancılıkla geçen ömür yok mu? Bu adeta aslanın huzurunda tilkilik taslamaya benzer. 
 
		    - خاصه عمری غرق در بیگانگی  ** در حضور شیر روبهشانگی 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Bana daha fazla ömür ver de daha gerisin geri gideyim; mühletini uzat da daha aşağılık bir hale geleyim demektir.    775
 
		    - عمر بیشم ده که تا پستر روم  ** مهلم افزون کن که تا کمتر شوم 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Nihayet o, lanete nişane olur. Lanet isteyen kişiyse kötü bir kişidir.
 
		    - تا که لعنت را نشانه او بود  ** بد کسی باشد که لعنتجو بود 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Hoş ömür, yakınlık aleminden can beslemektir. Kuzgunun ömrü ise pislik yemek içindir. 
 
		    - عمر خوش در قرب جان پروردنست  ** عمر زاغ از بهر سرگین خوردنست 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bana fazla ömür ver ki pislik yiyeyim, daima bana bunu ver ki benim yaradılışım kötüdür demektedir. 
 
		    - عمر بیشم ده که تا گه میخورم  ** دایم اینم ده که بس بدگوهرم 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - O ağzı kokan kuzgun, eğer pislik yemeseydi beni kuzgun huyundan kurtar  diye yalvarırdı.
 
		    - گرنه گه خوارست آن گندهدهان  ** گویدی کز خوی زاغم وا رهان 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	      
	      
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Ey toprağı altına çeviren, bir başka toprağı da insanlar babası yapan Tanrı!    780
 
		    - ای مبدل کرده خاکی را به زر  ** خاک دیگر را بکرده بوالبشر 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Senin işin, eşyayı olduğu halden çevirmek, ihsan ve lutüflarda bulunmaktır, benim işimse yanlışa düşmek, unutmak ve hata etmektir. 
 
		    - کار تو تبدیل اعیان و عطا  ** کار من سهوست و نسیان و خطا 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bilginle yanlışımı noksanı mı döndür. Ben baştan aşağıya kadar sümükten ibaretim, sen beni sabırdan, hilimden ibaret bir hale getir.
 
		    - سهو و نسیان را مبدل کن به علم  ** من همه خلمم مرا کن صبر و حلم 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ey çorak toprağı ekmek haline getiren, ey ölü ekmeği canlandıran, can eden. 
 
		    - ای که خاک شوره را تو نان کنی  ** وی که نان مرده را تو جان کنی 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Ey şaşırmış cana rehberlik eden, ey yolunu sapıtmışı peygamber yapan! 
 
		    - ای که جان خیره را رهبر کنی  ** وی که بیره را تو پیغمبر کنی 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Yeryüzünün bir cüzünü gök yaparsın. Yeryüzünün neşesini yıldızlarla artırırsın.   785
 
		    - میکنی جزو زمین را آسمان  ** میفزایی در زمین از اختران 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Kim bu alemden bir abıhayat elde ederse ölüm, ona başkalarından daha çabuk gelir çatar. 
 
		    - هر که سازد زین جهان آب حیات  ** زوترش از دیگران آید ممات 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Kâinata bakan gönül gözü, görür ki burada daima yeniden yeniye bozulup düzelen şeyler var. 
 
		    - دیدهی دل کو به گردون بنگریست  ** دید که اینجا هر دمی میناگریست 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Şu ten hırkasının iğnesiz, ipliksiz dikilmesinden ve bakırı altın yapan iksirden başka bir şey değildir.
 
		    - قلب اعیانست و اکسیری محیط  ** ایتلاف خرقهی تن بیمخیط 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Sen, var olduğun gün, ya ateştin, ya yel, yahut da toprak.
 
		    - تو از آن روزی که در هست آمدی  ** آتشی یا بادی یا خاکی بدی 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Eğer o halde ebediyen kalman mümkün olsaydı hiç sana bu yücelik nasip olur muydu?    790
 
		    - گر بر آن حالت ترا بودی بقا  ** کی رسیدی مر ترا این ارتقا 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Tanrı seni değiştirdi. Önceki varlığın kalmadı. Onun yerine sana daha iyi varlık verdi. 
 
		    - از مبدل هستی اول نماند  ** هستی بهتر به جای آن نشاند 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Böylece yüz binlerce varlığa büründün ki daima ikinci varlık, ilkinden iyidir. 
 
		    - همچنین تا صد هزاران هستها  ** بعد یکدیگر دوم به ز ابتدا 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bunları değiştiren Tanrı’dan gör de vasıtaları bırak. Çünkü vasıtalara kapıldın da aslından uzaklaştın. 
 
		    - از مبدل بین وسایط را بمان  ** کز وسایط دور گردی ز اصل آن 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Nerede vasıta çoğalırsa ulaşma kaybolur gider. 
 
		    - واسطه هر جا فزون شد وصل جست  ** واسطه کم ذوق وصل افزونترست 
 
		  
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Şaşkınlığın, her şeyi sebepten bilmendendir. Halbuki hayret, sana o tapıya yol açar.    795
 
		    - از سببدانی شود کم حیرتت  ** حیرت تو ره دهد در حضرتت