Böylece yüz binlerce varlığa büründün ki daima ikinci varlık, ilkinden iyidir.
همچنین تا صد هزاران هستها ** بعد یکدیگر دوم به ز ابتدا
Bunları değiştiren Tanrı’dan gör de vasıtaları bırak. Çünkü vasıtalara kapıldın da aslından uzaklaştın.
از مبدل بین وسایط را بمان ** کز وسایط دور گردی ز اصل آن
Nerede vasıta çoğalırsa ulaşma kaybolur gider.
واسطه هر جا فزون شد وصل جست ** واسطه کم ذوق وصل افزونترست
Şaşkınlığın, her şeyi sebepten bilmendendir. Halbuki hayret, sana o tapıya yol açar. 795
از سببدانی شود کم حیرتت ** حیرت تو ره دهد در حضرتت
Bu varlıkları yokluklardan buldun. Öyleyse neden yokluktan yüz çevirdin?
این بقاها از فناها یافتی ** از فنااش رو چرا برتافتی
O yokluktan ne ziyana uğradın ki varlığa yapıştın a yer faresi!
زان فناها چه زیان بودت که تا ** بر بقا چفسیدهای ای نافقا
Madem ki ikinci evvelkinden daha iyidir, yokluğu ara, insanı halden hale değiştirene tap.
چون دوم از اولینت بهترست ** پس فنا جو و مبدل را پرست
A inatçı, varlığa düştüğün demden beri şimdiye kadar her lahza yüz binlerce haşir gördün.
صد هزاران حشر دیدی ای عنود ** تاکنون هر لحظه از بدو وجود
Haberin yokken cemad aleminden yetişip gelişen nebat alemine geldin. Nebat aleminden de hayat ve iptila alemine düştün. 800
از جماد بیخبر سوی نما ** وز نما سوی حیات و ابتلا
Sonra tekrar güzelim akıl ve temyiz alemine gider, bu beş duyguyla altı cihet aleminden kurtulursun.
باز سوی عقل و تمییزات خوش ** باز سوی خارج این پنج و شش
Bu ayak izleri, deniz kıyısına kadar gider. Sonra deniz içinde ayak izleri yok olur biter.
تا لب بحر این نشان پایهاست ** پس نشان پا درون بحر لاست
Çünkü kuruluk menzillerinde ihtiyat için köyler vardır, yurtlar vardır, konaklar vardır.
زانک منزلهای خشکی ز احتیاط ** هست دهها و وطنها و رباط
Deniz konakları da durup dinlenmeyen, sahası ve tavanı olmayan dalgalanmalardır.
باز منزلهای دریا در وقوف ** وقت موج و حبس بیعرصه و سقوف
O menzillerin nişanesi adı sanı yoktur.805
نیست پیدا آن مراحل را سنام ** نه نشانست آن منازل را نه نام
Nebat aleminden sırf ruh alemine kadar her iki konak arasında bunlar gibi yüzlerce konak vardır.
هست صد چندان میان منزلین ** آن طرف که از نما تا روح عین
Yokluklarda bu varlığı gördün de nasıl beden varlığına böyle yapıştın?
در فناها این بقاها دیدهای ** بر بقای جسم چون چفسیدهای
Kendine gel ey kuzgun, kendine gel de şu canı ver, doğan kuşu ol. Tanrı’nın halden hale döndürmesi karşısında canınla başınla oyna.
هین بده ای زاغ این جان باز باش ** پیش تبدیل خدا جانباز باش
Yeniyi al, eskiyi bırak. Çünkü her yılın, geçen üç yıldan daha artıştır daha üstün.
تازه میگیر و کهن را میسپار ** که هر امسالت فزونست از سه پار
Hurma fidanı gibi ihsan sahibi olamazsam var, eskiyi eskiye kat ambarına yığ! 810
گر نباشی نخلوار ایثار کن ** کهنه بر کهنه نه و انبار کن
O eski, kokmuş ve pörsümüş şeyi körlere hediye et.
کهنه و گندیده و پوسیده را ** تحفه میبر بهر هر نادیده را
Yeniyi gören seni almaz. O Tanrı’ya av olur, sana tutulmaz.
آنک نو دید او خریدار تو نیست ** صید حقست او گرفتار تو نیست
Ey kara ve tuzlu su, nerede kör kuş varsa bölük, bölük senin başına toplanır.
هر کجا باشند جوق مرغ کور ** بر تو جمع آیند ای سیلاب شور
Bu suretle de körlükleri artar. Çünkü kara su, körlüğü arttırır.
تا فزاید کوری از شورابها ** زانک آب شور افزاید عمی
Dünya ehlinin bu sebeple gönül gözleri kördür; onlar, balçıkla bulanmış su içerler. 815
اهل دنیا زان سبب اعمیدلاند ** شارب شورابهی آب و گلاند
Madem ki gizli bir alemde abıhayatın yok, şu halde kara ve tuzlu suyu ver, kötülüğü al bu alemde!
شور میده کور میخر در جهان ** چون نداری آب حیوان در نهان
Bu halle bir de varlık istiyor, onu anıyorsun ha. Halbuki sen, zenci gibi kara yüzlü olmakla neşelisin.
با چنین حالت بقا خواهی و یاد ** همچو زنگی در سیهرویی تو شاد
Zenci aslından öyle doğduğundan, aslından zenci olduğundan o kara renkten hoşlanır, rahattır.
در سیاهی زنگی زان آسوده است ** کو ز زاد و اصل زنگی بوده است
Fakat bir gün güzelleşse, güzel yüzlü bir hale gelse de sonra kararsa çaresini aramaya koyulur.
آنک روزی شاهد و خوشرو بود ** گر سیهگردد تدارکجو بود
Uçar kuş, yeryüzünde kalsa derde, eleme düşer, feryat etmeye başlar. 820
مرغ پرنده چو ماند در زمین ** باشد اندر غصه و درد و حنین
Fakat ev kuşu, yeryüzünde güzelce yürür, yem toplar, neşeli bir halde dönüp dolaşır.
مرغ خانه بر زمین خوش میرود ** دانهچین و شاد و شاطر میدود
Çünkü o aslında uçamaz, öbürü uçucudur.
زآنک او از اصل بیپرواز بود ** وآن دگر پرنده و پرواز بود
Peygamber aleyhisselam “üç kişiye acıyın : bir kavmin aşağı bir hale düşen yücesine, yoksullaşan zenginine, cahillere oyuncak olan bilginine” dedi
قال النبی علیهالسلام ارحموا ثلاثا عزیز قوم ذل و غنی قوم افتقر و عالما یلعب به الجهال
Peygamber, canım hakkı için dedi, yoksul düşen zengine,
گفت پیغامبر که رحم آرید بر ** جان من کان غنیا فافتقر
Hor hakir bir hale gelen yüceye, yahut da bilgisizlikle şöhret kazanan Mudar kabilesinin arasına düşmüş saf ve temiz alime acıyın.
والذی کان عزیزا فاحتقر ** او صفیا عالما بین المضر
Peygamber dedi ki: Taş ve dağ bile olsanız bu üç bölük halka merhamet edin.825
گفت پیغامبر که با این سه گروه ** رحم آرید ار ز سنگید و ز کوه
Çünkü o, başlıkta bulunduktan sonra hor oldu. Öbürü, zenginken yoksul düştü, parasız kaldı.
آنک او بعد از رئیسی خوار شد ** وآن توانگر هم که بیدینار شد
Üçüncüsü de, alemde ahmak adamlar arasında belalara uğrayan alimdir.
وآن سوم آن عالمی که اندر جهان ** مبتلی گردد میان ابلهان
Çünkü yücelikten horluğa düşmek, bedenden bir uzvu kesmektir.
زانک از عزت به خواری آمدن ** همچو قطع عضو باشد از بدن
Bedenden ayrılan uzuv, ölür, yeni kesilmiş uzuv bir müddet oynar, oynar ama bu hareket sürüp gitmez.
عضو گردد مرده کز تن وا برید ** نو بریده جنبد اما نی مدید
Geçen yıl Elest kadehinden şarap içen, bu yıl baş ağrısına eza ve cefaya uğrar. 830
هر که از جام الست او خورد پار ** هستش امسال آفت رنج و خمار
Köpek gibi bayağı olan kişide padişahlık hırsı ne gezer.
وآنک چون سگ ز اصل کهدانی بود ** کی مرورا حرص سلطانی بود
Suçu olan tövbe eder. Yolu kaybeden kişi ah eder.
توبه او جوید که کردست او گناه ** آه او گوید که گم کردست راه
Ceylan yavrusunun eşekler ahırına düşüp mahpus olması , eşeklerin o gariple gah savaşarak gah alay ederek eğlenmeleri, gıdası olmayan kuru ot yemeye mecbur oluşu… Bu, Tanrı’nın has kulunun sıfatıdır, o da dünya, hava ve heves ve şehvet ehli arasında bu hale düşmüştür.”İslam garip başlar garip biter. Ne mutlu gariplere” denmiştir. Tanrı Peygamberi doğru söylemiştir.
قصهی محبوس شدن آن آهوبچه در آخر خران و طعنهی آن خران ببر آن غریب گاه به جنگ و گاه به تسخر و مبتلی گشتن او به کاه خشک کی غذای او نیست و این صفت بندهی خاص خداست میان اهل دنیا و اهل هوا و شهوت کی الاسلام بدا غریبا و سیعود غریبا فطوبی للغرباء صدق رسول الله
Avcının biri, bir ceylan tuttu. O merhametsiz herif, ceylanı ahıra kapattı.
آهوی را کرد صیادی شکار ** اندر آخر کردش آن بیزینهار
Ahır, öküzlerle, eşeklerle doluydu. O herif de ceylanı, zalimler gibi bu ahıra hapsetti.
آخری را پر ز گاوان و خران ** حبس آهو کرد چون استمگران
Ceylan, ürkekliğinden her yana kaçmakta idi. Avcı, geceleyin eşeklere saman veriyordu. 835
آهو از وحشت به هر سو میگریخت ** او به پیش آن خران شب کاه ریخت
Her öküz, her eşek, açlığından samanı şeker gibi yiyor, şekerden de hoş buluyordu.
از مجاعت و اشتها هر گاو و خر ** کاه را میخورد خوشتر از شکر
Ceylan, gah bir yandan bir yana kaçıyor, gah tozdan, dumandan yüzünü çeviriyordu.
گاه آهو میرمید از سو به سو ** گه ز دود و گرد که میتافت رو
Kimi, zıddı ile bir araya koyarlarsa onu, ölüm azabına uğratmış olurlar.
هرکرا با ضد خود بگذاشتند ** آن عقوبت را چو مرگ انگاشتند
Süleyman da Hüthüt, gitmeye mecbur olduğuna dair kabul edilebilecek bir özür getirmezse,
تا سلیمان گفت که آن هدهد اگر ** هجر را عذری نگوید معتبر
Ya onu öldürürüm yahut da sayıya gelmez bir azaba uğratırım demişti.840
بکشمش یا خود دهم او را عذاب ** یک عذاب سخت بیرون از حساب
Ey güvenilir kişi, düşün, o azap hangi azap? Kendi cinsinden olmayanlarla bir kafese kapatılmak!
هان کدامست آن عذاب این معتمد ** در قفص بودن به غیر جنس خود