Gönül sahibi, seninle nasılsa ben de öyleyim. Cennetler anaların ayakları altındadır.
با تو او چونست هستم من چنان ** زیر پای مادران باشد جنان
Halkın anası da odur, babası da odur, aslı da o. Ne mutlu gönlü deriden bedenden ayırt edebilen kişiye. 885
مادر و بابا و اصل خلق اوست ** ای خنک آنکس که داند دل ز پوست
Sen dersin ki işte, sana gönül getirdim ya. Fakat o der ki: Kutu (şehir), bu gönüllerle dopdolu.
تو بگویی نک دل آوردم به تو ** گویدت پرست ازین دلها قتو
Sen, bana alemin kutbu olan gönlü getir. İnsanın canının canının canının canı, o gönüldür.
آن دلی آور که قطب عالم اوست ** جان جان جان جان آدم اوست
İşte onun için o gönüller sultanı, nur ve ihsanlarla dolu olan gönlü beklemektedir.
از برای آن دل پر نور و بر ** هست آن سلطان دلها منتظر
Sen günlerce Sebzvar şehrinde gezip dolaşsan o çeşit bir gönül bulamazsın.
تو بگردی روزها در سبزوار ** آنچنان دل را نیابی ز اعتبار
Nihayet solmuş, pörsümüş bir gönül bulur, onu salacaya kor, o tarafa götürürsün. 890
پس دل پژمردهی پوسیدهجان ** بر سر تخته نهی آن سو کشان
Ey padişahlar padişahı, sana gönül getirdim. Bu Sebzvar’da bundan daha iyi gönül yoktur dersin.
که دل آوردم ترا ای شهریار ** به ازین دل نبود اندر سبزوار
O da der ki: A küstah, burası mezarlık mı ki buraya ölü gönül getiriyorsun?
گویدت این گورخانهست ای جری ** که دل مرده بدینجا آوری
Yürü, padişah huylu gönlü getir ki varlık Sebzvar’ı onun yüzünden aman bulur.
رو بیاور آن دلی کو شاهخوست ** که امان سبزوار کون ازوست
Sanki o gönül, bu cihandan gizlenmiştir. Çünkü karanlık, ışıkla bir yerde bulunmaz. Birbirlerine zıttır bunlar.
گویی آن دل زین جهان پنهان بود ** زانک ظلمت با ضیا ضدان بود
Tabiat Sebzvar’ının, o gönülle düşmanlığı, Elest gününden miras kalmıştır. 895
دشمنی آن دل از روز الست ** سبزوار طبع را میراثی است
Çünkü o, doğan kuşudur, dünya şehriyse kuzgun. Kendi cinsinden olmayanı görmek insanı yaralar.
زانک او بازست و دنیا شهر زاغ ** دیدن ناجنس بر ناجنس داغ
İnsan, kendi cinsinden olmayana yumuşaklık gösterirse münafıklığından gösterir, onunla uyuşursa bir şey elde etmek için uyuşur.
ور کند نرمی نفاقی میکند ** ز استمالت ارتفاقی میکند
O münâfık, evet der ama tasdik ettiğinden değil, nasihat verenin sözü kısa kesmesi içindir.(TM)
میکند آری نه از بهر نیاز ** تا که ناصح کم کند نصح دراز
Çünkü bu leş arayan aşağılık kuzgunun kat,kat yüz binlerce hilesi vardır.
زانک این زاغ خس مردارجو ** صد هزاران مکر دارد تو به تو
Münafıklığı kabul ederlerse kurtulur; münafıklığı, kendisine fayda verecek bir doğruluk olur. 900
گر پذیرند آن نفاقش را رهید ** شد نفاقش عین صدق مستفید
Çünkü gönül sahibi, debdebesiyle beraber bizim pazarımızda ayıplıdır.
زانک آن صاحب دل با کر و فر ** هست در بازار ما معیوبخر
Cansız değilsen gönül sahibini ara. Padişaha zıt değilsen gönülle aynı cinsten olmaya bak.
صاحب دل جو اگر بیجان نهای ** جنس دل شو گر ضد سلطان نهای
Halbuki riyası, sana hoş gelen, tabiatına uygun olan kişi, dostundur. Dostundur ama Tanrı’nın dostu değil ki!
آنک زرق او خوش آید مر ترا ** آن ولی تست نه خاص خدا
Kim senin huyuna suyuna giderse sence ya velidir, ya peygamber.
هر که او بر خو و بر طبع تو زیست ** پیش طبع تو ولی است و نبیست
Yürü, hava ve hevesi bırak da bir koku al, o güzelim amber kokusunu duy. 905
رو هوا بگذار تا بویت شود ** وان مشام خوش عبرجویت شود
Hava ve hevesine uyarsan dimağın bozulur. Misk ve amber sence hiçbir şeye yaramaz bir hale gelir.
از هوارانی دماغت فاسدست ** مشک و عنبر پیش مغزت کاسدست
Bu sözün sonu gelmez, halbuki ceylanımız, ahırda bir yerden bir yere kaçıp durmada.
حد ندارد این سخن و آهوی ما ** میگریزد اندر آخر جابجا
Eşekler ahırındaki ceylan hikayesinin arta kalanı
بقیهی قصهی آهو و آخر خران
O göbeği miskli ceylan, günlerce eşek ahırında işkence çekmekteydi.
روزها آن آهوی خوشناف نر ** در شکنجه بود در اصطبل خر
Karaya vurmuş balık gibi can çekişmede, çırpınıp durmadaydı. Pislikle misk, adeta bir hokkaya girmişti.
مضطرب در نزع چون ماهی ز خشک ** در یکی حقه معذب پشک و مشک
Bir eşek diyordu ki: Ha, bu hayvanlar babası, padişahlarla beylerin huyunda susun! 910
یک خرش گفتی که ها این بوالوحوش ** طبع شاهان دارد و میران خموش
Başka bir eşek, onun gidip gelmesine bakıp alay ederek bir inci bulmuş, nasıl olur da ucuza satar? diyordu.
وآن دگر تسخر زدی کز جر و مد ** گوهر آوردست کی ارزان دهد
Bir başka eşek, söyleyin diyordu, bu naziklikle padişahın tahtına çıkıp yaslansın.
وآن خری گفتی که با این نازکی ** بر سریر شاه شو گو متکی
Bir başka eşek de çok yemiş, imtilaya uğramış, yemeden kalmıştı. Ceylanı çağırdı.
آن خری شد تخمه وز خوردن بماند ** پس برسم دعوت آهو را بخواند
Ceylan başını kaldırıp, hayır iştahım yok, kuvvetsizim dedi.
سر چنین کرد او که نه رو ای فلان ** اشتهاام نیست هستم ناتوان
Eşek dedi ki: Biliyorum ki nazlanıyorsun. Yahut da utanıyorsun da onun için çekinmektesin. 915
گفت میدانم که نازی میکنی ** یا ز ناموس احترازی میکنی
Ceylan kendi kendisine o yemek senin yemeğin. Senin bedeninin cüzileri, ondan dirilmekte, tazeleşmekte.
گفت او با خود که آن طعمهی توست ** که از آن اجزای تو زنده و نوست
Ben çayırlığın arkadaşıydım. Duru sularla, bağlar, bahçelerle avunur, eğlenirdim.
من الیف مرغزاری بودهام ** در زلال و روضهها آسودهام
Kaza ve kader, bizi azaba düşürse o huy, o güzel tabiat nasıl olur da değişiverir?
گر قضا انداخت ما را در عذاب ** کی رود آن خو و طبع مستطاب
Yoksul olduysam bile nasıl olurda yoksulca hareket ederim? Elbisem eskidiyse ben yeniyim.
گر گدا گشتم گدارو کی شوم ** ور لباسم کهنه گردد من نوم
Ben, sümbülü, laleyi, reyhanı bile binlerce nazla ve istemeyerek yerdim dedi. 920
سنبل و لاله و سپرغم نیز هم ** با هزاران ناز و نفرت خوردهام
Eşek, evet dedi, söylen, mırıldan. Gariplikle çok saçma şeyler söylenebilir.
گفت آری لاف میزن لافلاف ** در غریبی بس توان گفتن گزاف
Ceylan dedi ki: Göbeğim, sözlerime tanıklık etmede. Öd ağacı ile ambere bile ehemmiyet vermemede.
گفت نافم خود گواهی میدهد ** منتی بر عود و عنبر مینهد
Fakat koku almayan, bunları nereden duyacak? Pisliğe tapan eşeğe o koku haramdır.
لیک آن را کی شنود صاحبمشام ** بر خر سرگینپرست آن شد حرام
Eşek, yolda eşek pisliğini koklar. Bu çeşit mahluklara miski nasıl sunabilirim?
خر کمیز خر ببوید بر طریق ** مشک چون عرضه کنم با این فریق
O şefaatçi peygamber, bu yüzden “İslam dünyada gariptir” remzini söylemiştir. 925
بهر این گفت آن نبی مستجیب ** رمز الاسلام فیالدنیا غریب
Çünkü zati, meleklerle hem dem olmakla beraber akrabaları bile ondan kaçarlar.
زانک خویشانش هم از وی میرمند ** گرچه با ذاتش ملایک همدمند
Halk onun suretine bakar, onu kendilerine cins sanır ama ondaki kokuyu duymaz.
صورتش را جنس میبینند انام ** لیک از وی مینیابند آن مشام
Öküz suretindeki aslan gibi. Onu uzaktan görürsün ama içini deşmeye kalkışma.
همچو شیری در میان نقش گاو ** دور میبینش ولی او را مکاو
Deşersen ten öküzünü terk et. Çünkü o aslan huylu, öküzü paralar.
ور بکاوی ترک گاو تن بگو ** که بدرد گاو را آن شیرخو
Öküz tabiatı, seni başından eder, hayvanlık huyu, seni hayvanlıktan ayırır. 930
طبع گاوی از سرت بیرون کند ** خوی حیوانی ز حیوان بر کند
Öküz bile olsan onun yanında aslan kesilirsin. Fakat sen öküzlükten hoşlanıyorsan aslanlığı arama.
گاو باشی شیر گردی نزد او ** گر تو با گاوی خوشی شیری مجو
BASLIK YOK
تفسیر انی اری سبع بقرات سمان یاکلهن سبع عجاف آن گاوان لاغر را خدا به صفت شیران گرسنه آفریده بود تا آن هفت گاو فربه را به اشتها میخوردند اگر چه آن خیالات صور گاوان در آینهی خواب نمودند تو معنی بگیر
Mısır azizi gayb gözüne kapı açıldığında rüyada,
آن عزیز مصر میدیدی به خواب ** چونک چشم غیب را شد فتح باب
Yedi semiz ve besili öküzü yedi tane arık öküzün yediğini gördü.
هفت گاو فربه بس پروری ** خوردشان آن هفت گاو لاغری