English    Türkçe    فارسی   

5
954-1003

  • Musa’da senin kullarından bir kul değil miydi? Deniz dibinde tozdan perdeler salmadı mı?
  • Su her taraftan çekildi ve deniz dibinden bir toz koptu. 955
  • Tanrı erkeklerin aklını, sabrını alan kadın güzelliğini ona gösterince;
  • Parmacıklarını şıkırdatarak oynamaya başladı. Ver, ver şimdicik muradıma kavuştum dedi.
  • Aklı fikri kararsız hale getiren o mahmur gözleri görünce,
  • Şu gönlü çöre otu gibi yakıp kavuran dilberlerin yüzlerini seyredince neşelendi.
  • Yüz. ben, kaş. Akik gibi dudaklar. Sanki ince bir perdeden Tanrı parlamış. 960
  • Şeytan, incecik perdeden Tanrı tecelli etmiş gibi o işveyi görünce derhal yerinden sıçrayıp oynamaya koyuldu.
  • “İnsanı en güzel bir sıfatla yarattık.Sonra onu aşağılıkların en aşağısına reddettik” ayetiyle “Kimi yaşatır, ömrünün uzun edersek onu kocaltır, güzelliğini ve kuvvetini azaltırız” ayetinin tefsiri
  • Adem güzellik timsaliydi, melek ona secde etmişti. Fakat Adem, bu güzellikten düşünce, dedi ki:
  • Eyvah, varlıktan sonra yokluğa düştüm. Tanrı dedi ki: Cürmün şu: Fazla yaşadın.
  • Cebrail, onu perçeminden tutup güzeller bölüğünden ve şu cennetten çık dedi.
  • Adem yücelikten sonra bu aşağılık nedir? dedi. Cebrail dedi ki: O lütuftu bu da kahır. 965
  • Adem, ey Cebrail dedi, canla, gönülle secde etmiştin. Şimdi nasıl beni cennetlerden sürüyorsun?
  • Güz mevsiminde ağaçların yaprakları nasıl dökülürse benden de bir sınama yüzünden şu güzelim elbiseler uçmakta.
  • Parıltısı aya benzeyen yüz, ihtiyarlıkta kertenkele sırtına döner.
  • Parıl,parıl parlayan o saç, o baş, ihtiyarlık çağında berbat bir hale gelir, tepedeki saçlar dökülür, insan kele benzer.
  • O naz ve edalarla salınan ve mızrak gibi dümdüz olan boy, kocalıkta bükülür, yay gibi iki kat olur. 970
  • Lale rengindeki yüz safrana benzer. Aslan gibi kuvvetliyken gücü, kuvveti kesilir, gibi takatsiz bir hale gelir.
  • Güreşte hileyle bir pehlivanı koltuğuna alıp yere yıkarken şimdi yol yürümek üzere onu koltuklarlar, onun koltuğuna girerler.
  • Bu ancak gam alametidir, pörsüme nişanesidir. Bunların her biri, ölüm elçisidir.
  • “Onu aşağılıkların en aşağısına reddettik. Ancak inanan ve iyilikte bulunanlar müstesna. Onlara sonu olmıyan ve kesilmeyen ecir vardır” ayetinin tefsiri
  • Fakat bir adamın hekimi Tanrı nuru olursa ona kocalıktan, hararetten bir noksan gelmez.
  • Onun gevşekliği, sarhoşun gevşekliği gibidir. O gevşeklikte bile güçlü kuvvetlidir, Rüstem bile ona haset eder. 975
  • Ölürse kemikleri zevke gark olur, zerre,zerre bütün varlığı, şevk ışığına dalar.
  • Fakat nuru olmayan kişi, meyvesiz bağdır. Güz onu alt üst eder.
  • Gülü kalmaz, kara,kara dikenleri kalır. Saman yığını gibi sararır, mahsulsüz bir hale gelir.
  • Tanrım o bağ ne kusurda bulundu ki o güzelim elbiselerden ayrıldı?
  • Kendisini gördü. Kendisini görmek, öldürücü bir zehirdir ey sınanan kişi kendine gel! 980
  • Aşkından alemin ağlayıp inlediği güzeli, ne suçu var ki herkes kendinden uzaklaştırır.
  • Suçu şu: Süsü, püsü iğretidir. Öyle olduğu halde bu elbiseler benimdir diye davaya kalkışır.
  • Onu alalım da yakinen bilsin, harman bizimdir, güzellerse tanesini toplarlar.
  • Bilsin ki o süs, püs iğretidir. O varlık güneşinin bir ışığıdır.
  • O güzellik, kudret, fazilet ve hüner, güzellik güneşindendir, bu tarafa gelmiş vurmuştur. 985
  • O güneşin ışığı, yıldızlar gibi yine şu vurduğu duvarlardan çekilir gider.
  • Güneşin ışığı gitti mi her duvar, kapkara, karanlık bir halde kala kalır.
  • Güzellerin yüzünde insanı hayran eden nur, üç renkli camdan vuran güneşin ışığıdır.
  • Renk,renk camlar o nuru bize çeşit renkli göstermededir.
  • Renk,renk camlar kalmadı mı, o vakitler seni renksiz nur hayran eder. 990
  • Nuru, camsız görmeyi adet edin de cam kırılınca kör kalmayasın.
  • Öğrenilmiş, bellenmiş bilgiye kani olmuş, gözünü başkasının nuru ile aydınlatmışsın.
  • O da, o ışığı iğreti aldığını bilesin diye senden mumunu kapıverir.
  • Fakat sen şükreder, çalışıp çabalarsan gam yeme. Sana bunun gibi yüzlercesini verir.
  • Şükretmiyorsan artık kan ağla. Çünkü o güzellik kafirden ayrılmıştır. 995
  • Küfre ümmet olanların işleri borçtur. İmana ümmet olanların kalpleri temizdir, özleri halistir.
  • Şükür etmeyenden güzellikte kaybolur, hüner ve sanat da. Artık bir daha ondan bir eser bile göremez.
  • Akrabalık akraba olmayış, şükür ve sevgi, öyle bir gider ki bir daha aklına bile gelmez.
  • Ey kafirler, “Yaptıkları işledikleri boştur” ayeti, her murada erişmiş kişinin elinden o muradın, o maksadın çıkıp gitmesidir.
  • Yalnız şükür ehliyle vefa sahiplerinin elde ettikleri kaybolmaz. Çünkü devlet, onların arkalarındadır. 1000
  • Elden giden devlet, nereden kuvvet verecek? İnsana kuvvet ve kudret, gelecek devletten gelir.
  • “Borç verin” emrine uy da bu devletten borç ver. Bu suretle önünde yüzlerce devlet görürsün.
  • Bu içilen şeyden, biraz iç de önünde kevser havuzunu bulasın.