English    Türkçe    فارسی   

6
1331-1380

  • Bulgur aşına tapan sofinin kellesine vurmak için elini kaldırdı.
  • Hekim, içinden geçeni yapmazsan o, sana dert olur dedi.
  • Allah da “Kendinizi, elinizle, tehlikeye atmayın” buyurmuştur. Hele bir sille aşk edeyim.
  • Bu sabır ve perhiz, bir tehlikedir. Başkaları gibi çekinme, bir iyice vur bakalım diyordu.
  • Silleyi aşk edince sofinin kellesinden şırrak diye bir ses çıktı. Sofi, hey asi kaltaban diye bağırdı. 1335
  • Ona iki üç yumruk vurmak, sakalını, bıyığını yolmak istedi ama vazgeçti.
  • Halk da hastadır, hummalıdır, çaresizdir. Şeytanın igvasıyla böyle sille vurur durur.
  • Hepside suçsuzları incitmeye haristir. Birbirlerinin kafasını noksan görürler
  • Ey suçsuzların kafasına vuran, bunun cezasını kendi kafanda görmüyor musun?
  • Ey hava ve hevesini hekimlik sanıp zayıfları tokatlamaya kalkışan! 1340
  • Sana bu ilâçtır diyen, seninle alay etmiş, sana gülmüştür. O, Âdem’e de buğdaya kılavuzluk ettiydi ya!
  • Ey Allah yardımını dileyen Âdem ve Havva, ilâç için bunu yiyin, “Ebedi olarak yaşarsınız” demişti ya!
  • Şeytan, Âdem’in ayağını titretti, sürçtürdü, onun kafasına vurdu. Fakat o sille döndü, şeytanın kafasına geldi, ona ceza oldu.
  • Şeytan, Âdem’i adam akıllı sürçtürdü ama Âdem’in arkası Allah idi, elini tutan Haktı.
  • Âdem bir dağdı, yılanla dolsa ne çıkar? Tiryak madeniydi, ona hiçbir zarar gelmedi. 1345
  • Sende tiryakten bir zerre bile yok, kurtulacağını nasıl umuyor, nasıl aldanıyorsun?
  • Nerede sen de Halil’cesine Allahya dayanma, nerede sende Kelîm’deki keramet?
  • Nerede o Allahya dayanma ki kılıcın İsmail’i kesmesin, nerede o keramet ki Nil’in dibini ana cadde yapasın?
  • Kutlu bir adam, minareden düşse elbisesine rüzgâr dolar, onu yere yavaş indirir, kurtulur.
  • Ey güzel adam, o bahta inanmıyorsan neden kendini yele veriyorsun ya? 1350
  • Bu minareden Âd gibi yüz binlercesi tepesi üstüne düştü, başlarını da yele verdiler, canlarını da.
  • Bu minareden tepesi üstüne düşen milyonlarca kişiye bak.
  • İp üstünde oynamayı bilmiyorsan ayaklarına şükret, yeryüzünde yürü.
  • Kendine kâğıttan kanat yapıp dağdan uçmaya kalkışma. Bu sevdada niceler başından oldu.
  • O sofi, kızgınlıktan ateşlendi, ateşe döndü ama işin sonuna göz attı. 1355
  • Taneyi almayan ve tuzağı gören kişi, ilk saftan adım atar atmaz durur, ileri gitmez.
  • İşin sonunu gören gözlere ne mutlu. Onlar, bedenin bozulup çürüyüşünü görürler.
  • Ahmed’in gözü de onu görmüş, cehennemi buradayken kıldan kıla seyretmişti.
  • Arşı, kürsüyü, cennetleri görmüş, gaflet perdelerini yırtmıştı.
  • Zarardan kurtulmak istiyorsan gözünü işin önünde kapa, sonuna bak. 1360
  • Sona bak da yokları var gör, varları, duyguyla duyulan aşağılık bir şey bul.
  • Bâri şunu gör:Akıllı olan herkes gece gündüz yoku aramadadır.
  • Yoksulluğa düşüp de cömertliği kim aramaz, dükkânlarda bir kâr elde etmeyi kim istemez?
  • Tarlalarda kim mahsul istemez, fidanlıklardan kim bir fidan ummaz?
  • Medreselerde bilgi elde etmeyi istemeyen, ibadet yurtlarında Allah lütfunu dilemeyen var mı? 1365
  • Bütün bunlar varları, ardlarına atmışlar yokları istemekte, yoklara kul olmaktadırlar.
  • Çünkü Allah sanatının madeni mahzeni, yokluktan başka bir yerde tecelli etmez.
  • Bundan önce bir remizdir söylemiştik. Sakın bunu ve onu iki görme.
  • Demiştik ki her sanat sahibi, sanatını meydana getirmek için yokluk arar.
  • Mimar, yapılmamış bir yer, yıkılmış, tavanları çökmüş bir yurt arar. 1370
  • Saka, içinde su olmayan kap peşindedir. Dülger, kapısı bulunmayan bir ev aramaktadır.
  • Avlanma zamanında hepsi de yokluğa saldırırlar. Ondan sonra da hepsi yokluktan kaçarlar.
  • Mademki ümidin yoklukta, neden çekiniyorsun ondan? Tamahının enis olduğu şeyden bu çekinme nedir?
  • Mademki tamahın o yokluktur, yokluktan, yok oluştan bu kaçışın neden?
  • Eğer bir yuvaya enis olmuşsan neden yokluk pususunda bekliyorsun a canım? 1375
  • Elinde ne var, ne yoksa hepsinden gönlünü çekmiş, gönül oltasını yokluk denizine salmışsın.
  • Öyle olduğu halde bu murat denizinden kaçışın neden? O denizden oltana yüz binlerce av düştü.
  • Neden kârın adını ölüm taktın? Büyüye bak ki kâr sana ölüm görünmede.
  • Onun büyüsündeki sanat, iki gözünü de bağladı da canlar, kuyuya rağbet ettiler.
  • Allah hilesiyle hayaline kuyunun üstündeki ova tamamı ile yılan zehrinden ibaret görünür. 1380