English    Türkçe    فارسی   

6
1448-1497

  • Hiçbir şey olmayan bir şey, hiçbir şey olmayan bir şeye âşık olmuş; hiç var olmamış , hiç var olmamışın yolunu kesmiştir.
  • Bu hayaller, ortadan kalktı mı akla sığmaz şeylerin apaçık görünür sana!
  • “Geçip gitmiş olanlara ölüm yüzünden elem ve sıkıntı yoktur; onlar ancak ellerinde olanı kaybettiler, ona acınırlar”
  • 1450.İnsanların başbuğu doğru söylemiştir: “Dünyadan geçip giden kişinin 1450
  • Ölüm yüzünden bir derdi, bir acısı yoktur.Elindekini kaçırdığından dolayı, yüzlerce acıya düşer.”
  • Neden her devletin , her nimetin mahzeni olan ölümü kıble edinmedim?
  • Şaşkınlığımdan bütün ömrümce hayalleri kıble edindim, onlar da ecel gelince kaybolup gittiler der.
  • ölenlerin hasreti ölüm değildir. Neden suretlere kapıldık? Diye acınırlar.
  • Bunların bir suretten, köpükten ibaret olduğunu görmedik. Halbuki köpük, denizden doğar, denizde gelişir ve hareket eder. 1455
  • Deniz , köpükleri karaya attı mı mezarlığa git de o köpükleri seyret!
  • Nerde sizin hareketiniz, oynaşmanız? Deniz sizi mahvolmaya mı terk etti de.
  • Onlar sana dille,dudakla değil de hal diliyle bu soruyu bize sorma, denize sor desinler.
  • Köpük gibi olan suret de dalga olmadan nasıl oynar? Yel olmadıkça toprak nasıl olur da havalanır?
  • Suret tozunu gördün ya, yeli de gör. Köpüğü gördün ya , icat denizini de seyret. 1460
  • Gör, gör ki sende yalnız bu görüş, bu bakış işe yarar.Bundan ötesini sorarsan yağsın, etsin, ilik ve sinirden ibaretsin.
  • Fakat yağın mumları ışıklandırmaya yaramaz. Etin , sarhoşa kebap olmaz.
  • Bütün bu bedenini bakışta erit, bakışa yürü, bakışa git, bakışa var!
  • Bir vardır, iki fersahlık yolu görür; bir bakış vardır, iki âlemi görür, padişahın yüzünü de.
  • Bu ikisinin arasında sayıya sığmaz fark var.Gizli şeyleri Allah bilir ama gözüne bir sürme ara. 1465
  • Yokluk denizini anlattık, duydun ya. Çalış da daima bu denizde ol.
  • Çünkü tezgâhın aslı yokluk âlemidir;orada hiçbir şey yoktur, bomboştur, oranın nişanesi bulunmaz.
  • Bütün ustalar, işlerini göstermek için yokluğu ve sınıklık yurdunu ararlar.
  • Ustaların ustası Allah’nın da tezgâhı yokluktur.
  • Nerde yokluk fazlaysa orası Allah tezgâhıdır, Allah işi oradadır. 1470
  • Yokluk , en yüksek derece olduğundan yoksullar, oraya vardılar, ödülü aldılar.
  • Hele bedenini, malını yok etmiş derviş, hepsinden ileridir. Fakat iş beden yokluğundadır, dilencilikte değil.
  • Dilenci, malı bitmiş kişidir; kanaat sahibi ise, bedenine kıyan kişi.
  • Artık dertten şikâyet etme. Çünkü dert , insanı yokluğa sürüp götüren rahvan bir attır.
  • Ben bu kadarını söyledim, ötesini sen düşün. Fikrin donmuşsa , düşünemiyorsan yürü, zikret. 1475
  • Zikir, fikri titretir, harekete getirir. Zikri bu donmuş fikre güneş yap.
  • İşin aslı cezp eder. Fakat kardeş , işten kalıp o cezbeyi bekleme.
  • Çünkü işi bırakmak , nazlanmaya benzer. Canıyla oynayan hiç nazlanabilir mi?
  • Oğul,ne kabul edilmeyi düşün, ne reddedilmeyi. Sen daima emri, nehyi gör, gözet.
  • Derken cezbe kuşu , birden bire çerden çöpten yapılmış yuvasından uçar, görünüverir. Onu gördün mü sabah oldu demektir, mumu o vakit söndür. 1480
  • Gözler , perdeleri delip hakikati görmeye başladı mı bu nur, onun nurudur artık. Bu nura sahip olan , dışa bakar, içi görür.
  • Zerrede ebedî varlık güneşini görür, katrada bütün denizi.
  • Yine sofi hikâyesi,sofiyle kadı
  • Sofi dedi ki: Kafaya yenen bir sille yüzünden körcesine baş vermeye gelmez.
  • Teslim hırkasını giyinmişim, bana sille yemek kolay gelir.
  • Düşmanını pek arık gördü, ben de düşmanca bir yumruk vursam. 1485
  • Kalay gibi eriyip akıverecek. Derken padişah kısas emredecek.
  • Zaten çadır harap, direk kırık, yıkılmaya bahane arıyor.
  • Bu ölü herif için kılıç altına gitmek, kısasa razı olmak yazıktır doğrusu, yazık dedi.
  • Onu dövemediğinden kadıya götürmeyi kurdu.
  • Çünkü kadı, Allahnın terazisidir. Kilesine şeytan hilesi giremez. 1490
  • O, hasetlerin, çekişlerin makasıdır. İki düşmanın savaşını, dedikodusunu keser.
  • Afsunu ,şeytanı şişeye hapseder. Kanunu, fitneleri yatıştırır.
  • Tamahkâr düşman teraziyi görünce serkeşliği bırakır, onun hükmüne uyar.
  • Fakat terazi olmazsa çok bile versen payına razı olmaz.
  • Kadı rahmettir, savaşı defeder, kıyametteki adalet denizinden bir katradır o. 1495
  • Karta, küçük ve ayağı kısa bile olsa denizin letafeti, ondan belli olur.
  • Gözündeki tozu temizledin mi bir katra’dan Dicle’yi görebilirsin.