English    Türkçe    فارسی   

6
1676-1725

  • Yürü, aklına böyle mağrur olma. Onun hileleriyle sen de kendini kaybedersin dediler.
  • Türk, büsbütün kızdı, benden ne yeni, ne eski hiçbir şey alamaz diye bahse girişti.
  • Tamah edenler de onu büsbütün kızdırdılar. Bahse girip ağzını açarak dedi ki:
  • Şu Arap atım rehin olsun. Benden hileyle kumaş çalabilirse at sizin olur.
  • Fakat hile yapamaz, çalamazsa ben sizden bir at alırım. 1680
  • Türk, o gece kızgınlığından uyuyamadı. Hırsızın hayali ile savaşıp durmaktaydı.
  • Sabah çağı bir atlas kumaşı koltukladı, çarşıya o hilebazın dükkânına gitti.
  • Terziye selâm verdi. Usta hemen yerinden kalkıp selâmını aldı, merhaba hoş geldin dedi.
  • Türk’e haddinden fazla saygı gösterdi, hal ve hatır sordu, kendisini sevdirdi.
  • Türk, ondan bu bülbül gibi çilemeyi görünce o İstanbul atlasını terzinin önüne attı. 1685
  • Bana, dedi, bundan savaş için bir kaftan biç. Belinden aşağısı bol olsun yukarısı dar.
  • Belden yukarısı dar olsun da güzel dursun, beni bezesin. Fakat aşağı tarafı bol olmalı ki savaşta ayağıma dolaşmasın.
  • Terzi, sevimli müşterim, sana yüzlerce hizmette bulunayım deyip elini gözünün üstüne koydu, baş üstüne dedi.
  • Kumaşı önce bir ölçtü, ne kadardan çıkacak onu anladı, sonra Türkü lâfa tuttu.
  • Başka beylerin hikâyelerini söylemeye, onların lûtuf ve ihsanları övmeye koyuldu. 1690
  • Nekeslerden, onların aşağılık huylarından bahsetti. Güldürmek için tuhaf tuhaf sözler söyledi.
  • Ateş gibi makasını çıkardı, kumaşı kesmeye başladı. Ağzıysa masallarla afsunlarla doluydu.
  • Terzinin güldürecek şeyler söylemesi,Türk’ün kahkahalarla gülmesi ve küçücük, daracık gözlerinin kapanması,terzinin de bu suretle kumaşı çalmaya fırsat bulması
  • Türk, hikâyelere gülmeye başladı. Daracık gözü tamamı ile örtüldü.
  • Terzi, kumaştan bir parça çalıp oyluğunun altına gizledi. Allah’dan başka kimsecikler görmedi.
  • Allah, her şeyi görür ama huyu, örtmektir. Fakat haddini aştın mı açan da odur ha! 1695
  • Türk, onun masallarının lezzetinden giriştiği bahsi tamamen unuttu.
  • Atlas neymiş, bahis neymiş, rehin ne? Türk, o terzi beyinin lâtifesine kapıldı gitti, âdeta sarhoş oldu, kendinden geçti.
  • Allah için olsun, lâtifelerin canıma gıda oldu, gülünecek bir şey daha söyle diye yalvardı.
  • O hain gülünecek bir şey daha söyledi. Türk kahkahasından sırt üstü yere yıkıldı.
  • Gafil Türk, gülüp dururken terzi kumaştan bir parça daha çalıp gömleğinin yakasından koynuna soktu. 1700
  • Hıta’lı Türk, üçüncü defa, Allah aşkına gülünç bir şey daha söyle dedi.
  • Terzi, ikinci lâtifesinden daha gülünç bir şey söyledi, Türkü tamamı ile avladı.
  • Gözü kapanmış, aklı gitmiş şaşırmış kalmış, bahse giriştiği halde kahkahayla sarhoş olmuştu.
  • Bu sırada Türkün gülmesinden meydanı boş bulup kumaştan bir parça daha çaldı.
  • Hıta’lı Türk, ustadan dördüncü defa olarak yine gülünç bir şey isteyince, 1705
  • Herif rahme geldi, hilesini,düzenini başkalarına yapmaya niyetlenip,
  • Amma da gülünecek şeye harîs ha dedi, zararından, ziyanından haberi bile yok.
  • Türk, ustayı öperek; Allah aşkına bir hikâye daha söyle diye yalvarıyordu.
  • Ey masal, hikâye olmuş, varlıktan geçmiş adam, masalı ne zamana kadar deneyeceksin?
  • Senden daha ziyade gülünecek masal yok. Yıkık kabrinin başına git de bir güzelce dur. 1710
  • Ey bilgisizlik ve şüphe mezarına düşmüş kişi, feleğin lâtifesini, masalını niceye bir arayacaksın?
  • Ne vaktedek şu cihanın işvesini tadacaksın? Ne aklın düzenin de kaldı, ne canın.
  • Hor ve zalim bir arkadaş olan şu felek, senin gibi yüz binlerce kişinin yüz suyunu döktü.
  • Herkesin terzisi olan felek, yüz yaşındaki ham bebeklerin elbiselerini yırtar, diker!
  • Lâtifesi, bahçelere bir letafet verir ama kış gelince verdiğin şeylerin hepsini yele verir! 1715
  • Halbuki ihtiyar oğlancıklar, ihtiyaçları yüzünden onun kutlu, kutsuz devriyle alay etmek, eğlenmek için önüne oturmuşlardır!
  • Terzinin,kendine gel,sus,yoksa bir gülünecek şey daha söylersem kaftanın dar gelir demesi.
  • Terzi dedi ki: A hadım ağası, vazgeç. Bir lâtife daha söylersem vay haline.
  • Sonra kaftanın dapdaracık olur. Hiç kimse kendi kendine böyle iş işler mi?
  • Gülüyorsun ama gülmenin yeri mi?Eğer bilseydin güleceğin yerde kan ağlardın.
  • İşsizlerle masal arayanlar, o Türk’e benzerler, gaddar ve aldatıcı âlem de o terziye benzer. Şehvetler ve kadınlar,bu dünyanın gülünç şey söylemesidir .Ömür, ebedilik kaftanı ve takva elbisesi dikilmek üzere o terzinin önüne verilmiş atlas kumaştır.
  • Ömrünün atlasını, ay makasıyla gurur terzisi kesip parça parça ediyor. 1720
  • Sense yıldızım, hep beni güldürseydi, hep kutlu olsaydı der, bunu istersin.
  • Onun terbilerine pek kızar, cilvesinden, kininden, aletlerinden hiddetlenirsin.
  • Susmasından, kutsuzluğundan, tutukluluğundan, kinciliğinden incinirsin.
  • Neden Zühre çalıp çığırmıyor dersin. Fakat onun kutluluğuna, oynayışına, çağırışına pek güvenme.
  • Yıldızın der ki: Lâtifeyi biraz daha fazlalaştırırsam seni tamamı ile aldatır, borçlu çıkarırım. 1725