Akıllı fikirli kişiler, bu yol yitirme yüzünden burunlarının üstünde ahmaklık dağını gördüler!
زیرکان و عاقلان از گمرهی ** دیده بر خرطوم داغ ابلهی
Kazanmadan rızık dileyen yoksul hikâyesi
باقی قصهی فقیر روزیطلب بیواسطهی کسب
Çaresiz bir müflis, derde düşmüştü. Hiçbir şeyi yoktu, binlerce zehir yutmuştu.
آن یکی بیچارهی مفلس ز درد ** که ز بیچیزی هزاران زهر خورد
Namazlarda, dualarda yalvarmakta, ey Allahm, ey kurdu kuşu koruyan!1835
لابه کردی در نماز و در دعا ** کای خداوند و نگهبان رعا
Sen, beni yorulmadan, çalışıp çabalamadan yarattın. Şu âlemde rızkımı da benim kazancım olmadan ver.
بی ز جهدی آفریدی مر مرا ** بی فن من روزیم ده زین سرا
Başımda gizli olan beş inci verdin. Beş duygu daha ihsan ettin ki onlar da gizli.
پنج گوهر دادیم در درج سر ** پنج حس دیگری هم مستتر
Bu ihsanların sayıya sığmaz. Ben utanıyorum, anlatmadan âcizim.
لا یعد این داد و لا یحصی ز تو ** من کلیلم از بیانش شرمرو
Beni yaratan yalnız sensin. Rızkımı da sen düzene koy demekteydi.
چونک در خلاقیم تنها توی ** کار رزاقیم تو کن مستوی
Yıllarca bu duada bulundu. Nihayet ağlayıp yalvarışı tesir etti.1840
سالها زو این دعا بسیار شد ** عاقبت زاری او بر کار شد
Hani çalışmadan, yorulmadan helâl bir rızk isteyen adam vardı ya, onun gibi.
همچو آن شخصی که روزی حلال ** از خدا میخواست بیکسب و کلال
Nihayet Allah adaletine sahip Davut Peygamber zamanında bir öküz, onu kutluluğa ulaştırmıştı.
گاو آوردش سعادت عاقبت ** عهد داود لدنی معدلت
Bu adamda yüzünü yerlere sürdü, yalvarıp sızladı, nihayet meydandan icabet topunu çeldi.
این متیم نیز زاریها نمود ** هم ز میدان اجابت گو ربود
Bazen duasının kabul edilmeyişine bakıp kötü zanlara düşüyor, niçin duam kabul edilmiyor diyor,
گاه بدظن میشدی اندر دعا ** از پی تاخیر پاداش و جزا
Derken yine Allah’nın lûtuf ve keremi, gönlüne muştuluklar veriyor, duasının kabul edileceğine delil oluyordu.1845
باز ارجاء خداوند کریم ** در دلش بشار گشتی و زعیم
Çalışıp çabalarken yorulup ümitsizliğe düşünce Allah tapısında gel sesini duyuyordu.
چون شدی نومید در جهد از کلال ** از جناب حق شنیدی که تعال
Allah alçaltıcıdır, yücelticidir. Bu ikisinden başka hiçbir işi yoktur.
خافضست و رافعست این کردگار ** بی ازین دو بر نیاید هیچ کار
Yerin alçalışına bak, göğün yücelişine bak. Kâinatın devranı bu ikisinden hâli değildir.
خفض ارضی بین و رفع آسمان ** بی ازین دو نیست دورانش ای فلان
Şu yerin yücelip alçalışı da bir başka çeşittir. Yılın yarısında çorak bir hale gelir, yarısında yeşerir, tazeleşir.
خفض و رفع این زمین نوعی دگر ** نیم سالی شوره نیمی سبز و تر
Mihnetle dolu olan zamanın yücelip alçalması, büsbütün başka bir tarzdadır. Yirmi dört saatin yarısı günden olur, yarısı gece.1850
خفض و رفع روزگار با کرب ** نوع دیگر نیم روز و نیم شب
Zıtlarla uzlaşan mizacın yükselmesi, alçalması da şudur: Gâh insan sıhhatli olur, gâh hastalanır, inler.
خفض و رفع این مزاج ممترج ** گاه صحت گاه رنجوری مضج
Dünyanın bütün hallerini böyle bil. Kıtlık, bolluk, barış, savaş, hep denemelerden meydana gelir.
همچنین دان جمله احوال جهان ** قحط و جدب و صلح و جنگ از افتتان
Şu dünya, havada bu iki kanatla uçar. Canlar da bu ikisi yüzünden korku ve ümit yurtlarında yurt edinirler.
این جهان با این دو پر اندر هواست ** زین دو جانها موطن خوف و رجاست
Böylece dünya, şimal rüzgârına benzeyen hayatla ve sam yeli gibi olan ölümle titrer durur.
تا جهان لرزان بود مانند برگ ** در شمال و در سموم بعث و مرگ
Nihayet İsa’mızın tek renge boyayan birlik küpü yüzlerce renkli küpleri kırar.1855
تا خم یکرنگی عیسی ما ** بشکند نرخ خم صدرنگ را
Çünkü o âlem, tuzlaya benzer. Oraya ne düşerse renkten arınır.
کان جهان همچون نمکسار آمدست ** هر چه آنجا رفت بیتلوین شدست
Toprağa bak. Çeşit, çeşit renkte bulunan insanları mezarlarda bir renge sokmada.
خاک را بین خلق رنگارنگ را ** میکند یک رنگ اندر گورها
Bu, görünen bedenlerin tuzlası, mâna âlemine ait tuzlaysa bundan tamamı ile ayrıdır.
این نمکسار جسوم ظاهرست ** خود نمکسار معانی دیگرست
O mâna tuzlası mânevidir. O, ezelden ebede kadar yenilikler içindedir.
آن نمکسار معانی معنویست ** از ازل آن تا ابد اندر نویست
Eskilik bu yeniliğin zıddıdır. Halbuki o âlemin yeniliği zıtsızdır, eşsizdir, sayıya da sığmaz.1860
این نوی را کهنگی ضدش بود ** آن نوی بی ضد و بی ند و عدد
Nitekim Mustafa’nın nurunun cilâsı ile yüz binlerce çeşit karanlık ışık kesildi.
آنچنان که از صقل نور مصطفی ** صد هزاران نوع ظلمت شد ضیا
O ulu er yüzünden Yahudilerin, Allah’ya şirk koşanların, Hıristiyanların, Mecusilerin hepsi bir renge boyandılar.
از جهود و مشرک و ترسا و مغ ** جملگی یکرنگ شد زان الپ الغ
Yüz binlerce kısa ve uzun gölgeler o sır denizinin nurunda bir oldular.
صد هزاران سایه کوتاه و دراز ** شد یکی در نور آن خورشید راز
Ne uzunluk kaldı, ne kısalık, ne genişlik. Çeşit, çeşit gölgeler, güneşe rehin oldu.
نه درازی ماند نه کوته نه پهن ** گونه گونه سایه در خورشید رهن
Fakat mahşerdeki tek renge boyanış, iyiye de apaçık görünür, kötüye de.1865
لیک یکرنگی که اندر محشرست ** بر بد و بر نیک کشف و ظاهرست
O âlemde mânalar, surete bürünürler. Suretlerimiz, hülyalarımıza uygun olur.
که معانی آن جهان صورت شود ** نقشهامان در خور خصلت شود
O zamanda mektupların sureti açığa çıkar, elbiselerin astarı yüz olur, herkesin içi, dışına döner.
گردد آنگه فکر نقش نامهها ** این بطانه روی کار جامهها
Şimdi gizli şeyler, alacalı öküze benzer. Söz iği, âlem içinde yüzlerce renkte bir iplik gibi görünür.
این زمان سرها مثال گاو پیس ** دوک نطق اندر ملل صد رنگ ریس
Şimdi yüzlerce renge boyanma, yüzlerce gönül sahibi olma devri. Tek renkli olma âlemi nereden tecelli edecek?
نوبت صدرنگیست و صددلی ** عالم یک رنگ کی گردد جلی
Şimdi zencilik zamanı. Rum diyarına mensup olanlar, beyaz güzeller gizli. Şimdi gece, güneş gizli.1870
نوبت زنگست رومی شد نهان ** این شبست و آفتاب اندر رهان
Kurdun devri, Yusuf kuyunun dibinde. Kıptilerin nöbeti, Firavun, padişah şimdi.
نوبت گرگست و یوسف زیر چاه ** نوبت قبطست و فرعونست شاه
Bu suretle de herkese lüzumlu, lüzumsuz gülüp duran ve kimseden esirgenmeyen rızktan şu köpekler de birkaç gün rızıklansınlar, hisselerini alsınlar bakalım.
تا ز رزق بیدریغ خیرهخند ** این سگان را حصه باشد روز چند
“Gelin” buyruğu verilinceye kadar aslanlar, orman içinde beklemedeler.
در درون بیشه شیران منتظر ** تا شود امر تعالوا منتشر
Bu emir geldi mi o aslanlar, yayıldıkları yerden çıkarlar. Allah, hicapsız olarak yayılacakları, geçinecekleri yeri gösterir.
پس برون آیند آن شیران ز مرج ** بیحجابی حق نماید دخل و خرج
İnsanın mahiyeti, insanlık, karayı da kaplar, denizi de. Alacalı öküzler o kurban gününde kesilirler.1875
جوهر انسان بگیرد بر و بحر ** پیسه گاوان بسملان آن روز نحر
O kurban günü, korkunç bir kıyamettir. Müminlere bayramdır, öküzlere helâk olma günü.
روز نحر رستخیز سهمناک ** مومنان را عید و گاوان را هلاک
O kurban gününde bütün su kuşları, gemiler gibi deniz üstünde akarlar, yüzerler.
جملهی مرغان آب آن روز نحر ** همچو کشتیها روان بر روی بحر
Bu suretle de “Helâk olan apaçık delillerle helâk olur.” Kurtulan kurtulur ve yakıyne erer.
تا که یهلک من هلک عن بینه ** تا که ینجو من نجا واستیقنه
Doğan kuşları, padişaha giderler, kuzgunlar, mezarlığa.
تا که بازان جانب سلطان روند ** تا که زاغان سوی گورستان روند
Kemikle ekmek gibi pis şeylerin cüzileri, bu cihanda kuzgunların mezesidir, gıdasıdır.1880
که استخوان و اجزاء سرگین همچو نان ** نقل زاغان آمدست اندر جهان
Hikmetin kadrini bilme nerede,kuzgun nerede?Gübrede yaşayan kurt nerede, bağ bahçe nerede?
قند حکمت از کجا زاغ از کجا ** کرم سرگین از کجا باغ از کجا
Nefsiyle savaşmak, kahpe adama lâyık değildir. Eşeğin ardında öd ağacı yakılmaz, eşeğin ardına da misk sürülmez.
نیست لایق غزو نفس و مرد غر ** نیست لایق عود و مشک و کون خر