English    Türkçe    فارسی   

6
2182-2231

  • Soğuk demiri döv demiyor, bunu istemiyor, fakat ey demir, hiç olmazsa Davut’un yanında dön dolaş!
  • Bedenin ölmüş, İsrafil’in yanına koş. Gönlün donmuş, yürüyüp giden güneşe git.
  • Hayallerden öyle libaslara büründün ki neredeyse kötü zanlı Sofestailere karışacaksın.
  • Sofestai’de zaten akıl yoktu. Bu yüzden duygudan da oldu, varlıktan da mahrum kaldı. 2185
  • Kendine gel, şimdi söz çiğnemek devri. Söylersen halka rezil rüsva olursun.
  • İm’an ne demektir? Kaynaktan su akıtmak. Bedenden can gitti mi o cana “giden revan” derler.
  • Canı beden bağından çözüp kurtararak çayırlığa, çimenliğe salıveren hakîm.
  • Hayatla ruhu ayırt etmek için ona bu iki lâkabı taktı. Bunu fark edenin canına aferin!
  • Bu suretle de Tanrı fermanına uyan, dilerse gülü diken, dikeni gül yapan kişideki ruhu anlattı. 2190
  • Azap yeli estiği zaman Hûd Aleyhisselâm’ın inanmış Ümmetini kurtarması ve mucize göstermesi
  • İnananlar, o zararlı yelin elinden kaçmışlar, hepsi bir daire içine sığınmışlardı.
  • Yel, âdeta tûfandı, onun lütfu da gemi. Onun bu çeşit nice gemileri var, nice tûfanları.
  • Tanrı, bir padişahı gemi yapar. Hırsı ile kendisini saflara vurur.
  • Maksadı halkın emin olması değildir, ülke zapt etmektir.
  • Değirmen beygiri koşar, döner durur. Maksadı da dayak yemeden kurtulmaktadır. 2195
  • Su çekmekten, yahut susamdan şırlagan yağı çıkarmaktan haberi bile yoktur.
  • Öküz, arabayı çekmek eşyayı götürmek için değil, dayak korkusundan yürür, yeler.
  • Fakat Tanrı, ona öyle bir acı korkusu vermiştir de o yüzden işler de görülür gider.
  • Her kazanç sahibi de bunun gibi âlemi ıslâh için değil, kendisi için çalışır.
  • Her biri derdine bir melhem arar. Derken bir âlem de bu yüzden düzene girer. 2200
  • Tanrı korkuyu bu âleme direk yapmıştır. Herkes, can korkusu ile bir işe sarılmıştır.
  • Tanrı’ya hamd olsun ki böyle bir korkuyu mimar etmiş, onunla yer yüzünü düzene koymuştur.
  • Bunların hepside iyiden, kötüden korkarlar. Fakat hiçbir kimse yoktur ki kendi kendisinden korksun.
  • Şu halde hakikatte herkese hak3im olan birsidir ve o, duygularla duyulmaz ama çok yakındır insana.
  • O, bir gizli yerde duyulur ama bu evin duyguları ile duyulmaz. 2205
  • Tanrı’nın anlaşılacağı, duyulacağı duygu, bu cihanın duygusu değildir, o duygu, başka bir duygudur.
  • Hayvan duygusu, o suretleri görseydi öküzle eşek de vaktin Beyazıd’ı olurdu.
  • Bedeni, ruha mazhar eden, gemiyi Nuh’a burak yapan,
  • Dilerse ey nur arayan, gemiyi değiştirir, tûfan haline getirir.
  • Ey yoksul, her an sana bir tûfandır, bir gemidir. Seni gama, neşeye ulaştırır durur. 2210
  • Gemiyle denizi görmüyorsan bütün cüzilerindeki şu titreyişi, şu kaynaşmayı gör.
  • Gözler, korkunun aslını görmediğinden çeşit çeşit hayallerden korkar insan.
  • Sarhoş bir herif, körün birine bir yumruk indirir. Kör sanır ki kendisini deve tepti.
  • Çünkü o sırada deve sesini duymuştur. Körün aynası kulaktır, göz değil.
  • Derken yine hayır, bu bir taş olacak. Belki şu çınlayıp duran kubbeden geldi der. 2215
  • Bu da değil, o da değil, öbürü de değil. Bunları o korkuyu yaratan gösterir.
  • Korku ve titreyiş, mutlaka başkasındandır. Hiçbir kimse kendisinden korkar mı?
  • O filozofçuk, korkuya vehim der. O, bu dersi eğri anlamıştır.
  • Hakikati olmayan vehim olur mu hiç? Hiç gönül doğru olmayan bir yere akar mı?
  • Yalancı, doğru olmasa bir yalan kıvırabilir mi? İki âlemde de her yalan doğrudan meydana gelir. 2220
  • Doğrunun revacına, parlaklığına bakar da yalancı, o ümitle yalan söyler.
  • Ey yalancı, bu yalanın da doğru yüzünden geçmede. Nimete şükret de doğruyu inkâr etme.
  • Filozofluk taslayandan mı söyleyeyim, onun sevdasından mı bahsedeyim? Yoksa Tanrı’nın gemilerini denizlerini mi anlatayım?
  • Hadi onun gemilerinden bahsedeyim. Çünkü o bahis, gönle öğüt verir. Külden bahsedeyim. Çünkü cüz, küllün içindedir.
  • Her velîyi Nuh ve kaptan bil, bu halkın sohbetini de tûfan say. 2225
  • Aslandan ve erkek ejderhadan az kaç da âşinalarından, akrabalarından daha fazla sakın.
  • Onlar, seninle buluşup ömrünü ziyân ederler. Onları anma, gayb âleminden elde ettiğin mahsulü bitirir.
  • Susuz eşek gibi her birinin hayali, beden kabından düşünce şerbetini emer, sömürür.
  • O kovucuların hayali, abıhayattan elde ettiğin çiğ tanesini emiverir.
  • Daldan suyun çekilmesine alâmet, o dalın kupkuru kalması, oynamamasıdır. 2230
  • Hür uzuv taze dala benzer. Ne yana çekersen eğilir.