آنک تن را مظهر هر روح کرد ** وآنک کشتی را براق نوح کرد
Dilerse ey nur arayan, gemiyi değiştirir, tûfan haline getirir.
گر بخواهد عین کشتی را به خو ** او کند طوفان تو ای نورجو
Ey yoksul, her an sana bir tûfandır, bir gemidir. Seni gama, neşeye ulaştırır durur.2210
هر دمت طوفان و کشتی ای مقل ** با غم و شادیت کرد او متصل
Gemiyle denizi görmüyorsan bütün cüzilerindeki şu titreyişi, şu kaynaşmayı gör.
گر نبینی کشتی و دریا به پیش ** لرزها بین در همه اجزای خویش
Gözler, korkunun aslını görmediğinden çeşit çeşit hayallerden korkar insan.
چون نبیند اصل ترسش را عیون ** ترس دارد از خیال گونهگون
Sarhoş bir herif, körün birine bir yumruk indirir. Kör sanır ki kendisini deve tepti.
مشت بر اعمی زند یک جلف مست ** کور پندارد لگدزن اشترست
Çünkü o sırada deve sesini duymuştur. Körün aynası kulaktır, göz değil.
زانک آن دم بانگ اشتر میشنید ** کور را گوشست آیینه نه دید
Derken yine hayır, bu bir taş olacak. Belki şu çınlayıp duran kubbeden geldi der.2215
باز گوید کور نه این سنگ بود ** یا مگر از قبهی پر طنگ بود
Bu da değil, o da değil, öbürü de değil. Bunları o korkuyu yaratan gösterir.
این نبود و او نبود و آن نبود ** آنک او ترس آفرید اینها نمود
Korku ve titreyiş, mutlaka başkasındandır. Hiçbir kimse kendisinden korkar mı?
ترس و لرزه باشد از غیری یقین ** هیچ کس از خود نترسد ای حزین
O filozofçuk, korkuya vehim der. O, bu dersi eğri anlamıştır.
آن حکیمک وهم خواند ترس را ** فهم کژ کردست او این درس را
Hakikati olmayan vehim olur mu hiç? Hiç gönül doğru olmayan bir yere akar mı?
هیچ وهمی بیحقیقت کی بود ** هیچ قلبی بیصحیحی کی رود
Yalancı, doğru olmasa bir yalan kıvırabilir mi? İki âlemde de her yalan doğrudan meydana gelir.2220
کی دروغی قیمت آرد بی ز راست ** در دو عالم هر دروغ از راست خاست
Doğrunun revacına, parlaklığına bakar da yalancı, o ümitle yalan söyler.
راست را دید او رواجی و فروغ ** بر امید آن روان کرد او دروغ
Ey yalancı, bu yalanın da doğru yüzünden geçmede. Nimete şükret de doğruyu inkâr etme.
ای دروغی که ز صدقت این نواست ** شکر نعمت گو مکن انکار راست
Filozofluk taslayandan mı söyleyeyim, onun sevdasından mı bahsedeyim? Yoksa Tanrı’nın gemilerini denizlerini mi anlatayım?
از مفلسف گویم و سودای او ** یا ز کشتیها و دریاهای او
Hadi onun gemilerinden bahsedeyim. Çünkü o bahis, gönle öğüt verir. Külden bahsedeyim. Çünkü cüz, küllün içindedir.
بل ز کشتیهاش کان پند دلست ** گویم از کل جزو در کل داخلست
Her velîyi Nuh ve kaptan bil, bu halkın sohbetini de tûfan say.2225
هر ولی را نوح و کشتیبان شناس ** صحبت این خلق را طوفان شناس
Aslandan ve erkek ejderhadan az kaç da âşinalarından, akrabalarından daha fazla sakın.
کم گریز از شیر و اژدرهای نر ** ز آشنایان و ز خویشان کن حذر
Onlar, seninle buluşup ömrünü ziyân ederler. Onları anma, gayb âleminden elde ettiğin mahsulü bitirir.
در تلاقی روزگارت میبرند ** یادهاشان غایبیات میچرند
Susuz eşek gibi her birinin hayali, beden kabından düşünce şerbetini emer, sömürür.
چون خر تشنه خیال هر یکی ** از قف تن فکر را شربتمکی
O kovucuların hayali, abıhayattan elde ettiğin çiğ tanesini emiverir.
نشف کرد از تو خیال آن وشات ** شبنمی که داری از بحر الحیات
Daldan suyun çekilmesine alâmet, o dalın kupkuru kalması, oynamamasıdır.2230
پس نشان نشف آب اندر غصون ** آن بود کان مینجنبد در رکون
Hür uzuv taze dala benzer. Ne yana çekersen eğilir.
عضو حر شاخ تر و تازه بود ** میکشی هر سو کشیده میشود
Dilersen ondan sepet, hatt3a çember bile yaparsın.
گر سبد خواهی توانی کردنش ** هم توانی کرد چنبر گردنش
Fakat suyu çekildi mi, kökünden su almaz oldu, kurudu mu dilediğin gibi bükülmez.
چون شد آن ناشف ز نشف بیخ خود ** ناید آن سویی که امرش میکشد
Kur’an’dan “Namaza kalksalar da üşenerek kalkarlar” âyetini okusana. Dal kökünden meme emmiyor ki.
پس بخوان قاموا کسالی از نبی ** چون نیابد شاخ از بیخش طبی
Bu alamet, taş gibidir. Kısa keseyim de yoksulu, definesini onun hallerini söyleyeyim.2235
آتشین است این نشان کوته کنم ** بر فقیر و گنج و احوالش زنم
Her fidanı yakan ateşi gördün ya. Hayali yakan can ateşini de seyret.
آتشی دیدی که سوزد هر نهال ** آتش جان بین کزو سوزد خیال
Candan böyle bir ateş yalımlandı mı ne hayale aman vardır ne hakikate.
نه خیال و نه حقیقت را امان ** زین چنین آتش که شعله زد ز جان
O, her aslanın, her tilkinin düşmanıdır. “her şey helâk olur, ancak onun hakikati bâkidir.”
خصم هر شیر آمد و هر روبه او ** کل شیء هالک الا وجهه
Onun hakikatine var, varlığından geç. “Bismi” deki elif gibi kelimede kaybol.
در وجوه وجه او رو خرج شو ** چون الف در بسم در رو درج شو
O elif, Bismi’de gizlenmiştir. O, hem Bismi’de vardır, hem yoktur.2240
آن الف در بسم پنهان کرد ایست ** هست او در بسم و هم در بسم نیست
Böyle ulanmak için hazfedildi mi kelimede yok olur.
همچنین جملهی حروف گشته مات ** وقت حذف حرف از بهر صلات
O, ulanma içindir, be harfiyle sin harfi, onunla birbirine ulanmıştır. Fakat be harfiyle sin harfinin ulanması, elifin bulanmasına razı olmaz.
از صلهست و بی و سین زو وصل یافت ** وصل بی و سین الف را بر نتافت
Bu ulanmada, bu buluşmada bir harf bile sığmazsa artık sözü kısa kesmem lâzım benim.
چونک حرفی برنتابد این وصال ** واجب آید که کنم کوته مقال
Bir harf bile sin’le be’yi ayırıyor. Burada susmak, en lüzumlu bir şey.
چون یکی حرفی فراق سین و بیست ** خامشی اینجا مهمتر واجبیست
Elif, varlığından yok olmuştur ama o harfi olmaksızın da be’yle sin, elifi söyler durur.2245
چون الف از خود فنا شد مکتنف ** بی و سین بی او همیگویند الف
“Sen atmadın attığın vakit, o attı” âyeti Peygamberin varlığı olmadan inmiştir. Peygamber de kendi varlığından geçmiş, susmuş, Tanrı diliyle söylemeye koyulmuştur da ondan sonra “Allah dedi” demiştir.
ما رمیت اذ رمیت بی ویست ** همچنین قال الله از صمتش بجست
İlâç, ilâç olarak kaldıkça tesirsizdir. Fakat içildi, yendi de varlığından geçti mi tesir eder.
تا بود دارو ندارد او عمل ** چونک شد فانی کند دفع علل
Ormanlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa yine Mesnevi’nin biteceğini umma.
گر شود بیشه قلم دریا مداد ** مثنوی را نیست پایانی امید
Toprak oldukça ve kerpiç dökücü, toprağı karıp dört sopadan meydana gelen kalıba döktükçe bu kitabın şiiri de uzar gider.
چارچوب خشتزن تا خاک هست ** میدهد تقطیع شعرش نیز دست
Hatt3a toprak kalmasa, yapılan kerpiç kurusa yine onun denizi coşar, köpürür... Köpüklerden toprak düzer.2250
چون نماند خاک و بودش جف کند ** خاک سازد بحر او چون کف کند
Orman kalmasa, ağaçlar tükense ormanlık, bu sefer denizin içinden biter, baş gösterir.
چون نماند بیشه و سر در کشد ** بیشهها از عین دریا سر کشد
Onun için sıkıntıları gideren o zat, “Bizim denizimizden zuhur eden sözleri rivayet edin. Bu hususta size bir teklif yoktur” dedi.
بهر این گفت آن خداوند فرج ** حدثوا عن بحرنا اذ لا حرج
Denizden dön, yüzünü karaya ko. Oyundan oyuncaktan bahset, çocuğa bu daha iyi!
باز گرد از بحر و رو در خشک نه ** هم ز لعبت گو که کودکراست به
Çocukluğunda oyunla oynarsa da yavaş yavaş akıl denizine âşina olur, o denize dalar, yüzer.
تا ز لعبت اندک اندک در صبا ** جانش گردد با یم عقل آشنا
Çocuk, oyunla akıllanır, oynaya oynaya aklı başına gelir onun. Oyun, görünüşte akla uymaz ama iş böyledir işte:2255
عقل از آن بازی همییابد صبی ** گرچه با عقلست در ظاهر ابی
Deli çocuk, oyun oynar mı? Cüzü lâzım ki külle dönsün.
کودک دیوانه بازی کی کند ** جزو باید تا که کل را فی کند
Kubbe ve define hikâyesi
رجوع کردن به قصهی قبه و گنج
İşte o yoksulun hayali, riyasız olarak gel, gel demekle beni âciz bıraktı.
نک خیال آن فقیرم بیریا ** عاجز آورد از بیا و از بیا