English    Türkçe    فارسی   

6
2371-2420

  • Kendini faziletten de üryan bir hale getir, saçma şeylerden de... Böylece rahmet, her an sana insin dursun.
  • Anlayışlı olmak; sınıklığın, niyazın zıddıdır. Anlayışlı olmayı bırak, ahmaklıkla uzlaşmaya bak.
  • Anlayışı hırs ve tamah tuzağı bil. Temiz kişinin şeytan gibi akıllı olmakla ne işi var?
  • Aklı, fikri ileri olanlar, bir sanatla kanaat ederler. Fakat o kadar ileri anlayışlı olmayanlar sanatı görür, sanatkârı bulurlar.
  • Ana, küçücük yavrusunu gündüzün kucağına alır, ona el ayak olur, onu her şeyden korur. 2375
  • Biri Müslüman , öbürü Hıristiyan, üçüncüsü de Yahudi olan üç yolcu, bir konak yerinde yiyecek buldular. Hıristiyanla Yahudi tokdu, bunu yarın yiyelim dediler Müslüman, o gün oruçluydu, fakat onlarla başa çıkamadığından aç kaldı
  • Oğul, burada bir hikâye dinle de hünerine kapılıp belâlara uğrama.
  • Bir Yahudi, bir Müslüman, bir de Hıristiyan yolda arkadaş oldular.
  • Bir mümin, iki sapıkla yoldaş oldu. Aklın, şeytan ve nefisle arkadaş olması gibi.
  • Yol hali bu, bir de bakarsın, bir Maraga’lı ile bir Rey’li arkadaş olur. Beraber yerler, beraber içerler.
  • Baykuş, karga ve doğan, bir kafese düşebilir. Hapiste bir temiz kişiyle bir beynamaz arkadaş olabilir. 2380
  • Bir konaktaki kervan sarayda doğu ve batı halkıyla Maveraünnehir’li bir araya gelir.
  • Aşağılık ve yüce kişiler, kış ve kar yüzünden bir kervansarayda günlerce kalırlar.
  • Fakat yol açıldı, mâni kalmadı mı hepsi ayrılır, her biri, bir yana gider.
  • Akıl padişahı, kafesi kırdı mı kuşların her biri, bir tarafa uçar.
  • Bundan önce neşelenerek, sevinerek kendi cinsinin havası ile geldiği yere uçar giderdi ya. 2385
  • Kafeste ve zindan da iken de her an ağlayıp inleyerek kanat açar ama uçmaya yol ve imkân yoktur.
  • Fakat yol oldu mu her biri, anarak kanat açtığı yere uçar, yel gibi uçup gider.
  • Ağlayıp ah ettiği tarafa fırsat buldu mu koşar, uçup kavuşur.
  • Bedenine bak. Bu cüzüler, nereden toplanıp bedenine geldi.
  • Kimisi suya, kimisi toprağa, kimisi yele, kimisi ateşe mensup. Kimi arştan gelmiş, kimi ferşten. Kimisi güzel, kimisi çirkin. 2390
  • Her biri kar korkusundan bu kervansaraya sinmiş, geldikleri yere tekrar dönmeyi umuyor.
  • Çeşit çeşit kar var, her taraf donmuş, hiçbir yerde hayat kalmamış. O adalet güneşinden uzak kalmışlar, o uzaklık kışından buz kesilmişler.
  • Fakat o kızgın güneşin harareti bir geldi mi dağ bile kum ve yün kesilir.
  • Can verirken beden nasıl erirse kendilerinde candan eser olmayan cansızlar bile öyle erir.
  • Bu üç yoldaş bir konağa vardılar. Orada bir devletli, kendilerine helva hediye etti. 2395
  • Bir ihsan sahibi, “Ben yakınım”, sofrasından her üç garibe de helva götürdü.
  • Tanrı’dan sevap ümidi ile sıcak somun ve bal helvası hediye etti.
  • Şehirliler, edep ve zekâ ehli olurlar. Toy vermek yoksul doyurmak da köylülere verilmiştir.
  • Tanrı, garibe ziyafet çekmeyi köylülere vermiştir.
  • Köylerde her gün Tanrı’dan başka imdadına yetişecek hiç kimsesi olmayan yeni bir misafir vardır. 2400
  • Köylerde her gece yeni bir topluluk vardır ki onların Tanrı’dan başka kimseleri yoktur.
  • O iki yabancı, adamakıllı yemek yemişler, imtilâya uğramışlardı. O Müslüman ise oruçluydu.
  • Akşam namazı vakti o helva gelince Mümin, pek aç olduğundan yemek istediyse de,
  • İkisi de biz boğazımıza kadar tokuz. Bu yemeği bu gece bırakalım da yarın yeriz.
  • Bu gece sabredelim, yemeyelim de helvayı yarına saklayalım dediler. 2405
  • Mümin dedi ki: Sabrı bırakalım da bu gece yiyelim yarının sahibi var.
  • Ona sen, böyle hikmet satarak yalnız yemek istiyorsun galiba dediler.
  • Dedi ki: Dostlar, biz üç kişi değil miyiz? Bana razı değilseniz pay edelim.
  • Kimse ne düşerse diler yesin, diler saklasın.
  • İkisi birden hayır dediler, pay etmeyi bırak, “her pay eden cehennemdedir” sözünü duy. 2410
  • Mümin, burada pay eden, kendi havasına uyup pay edendir. Tanrı için pay eden değil.
  • Sen de Tanrınınsın onun payısın. Onun payını başkasına verirsen ona şirk koşmuş olursun.
  • Eğer o kötü kişilerin zamanı olmasaydı bu aslan, köpeklere üstün olurdu.
  • Onların kasti o Müslüman’ın gam yemesi, o geceyi aç geçirmesiydi.
  • Tanrı’ya teslim oldu, boynunu eğdi, dostlarım dedi, baş üstüne, dediğiniz gibi olsun. 2415
  • O gece yatıp uyudular, sabahleyin kalkıp kendilerini bezediler.
  • Yüzlerini, ağızlarını yıkadılar. Her biri, kendi yolunca virdini okumaya koyuldu.
  • Bir zaman virtlerine yüz tutup Tanrı’dan lûtuf ve ihsan dilediler.
  • Müminde ulu padişaha yüz tutar, Hıristiyan da Yahudi de; Mecusi de.
  • Hattâ taş, toprak, dağ ve suyun bile Tanrı’ya gizli bir duası, ilticası vardır. 2420