Onun bu saçma sözlerini, bu maskaralığını dinleme de titreyişine, yüzünün rengine bak.
مشنو این دفع وی و فرهنگ او ** در نگر در ارتعاش و رنگ او
Tanrı, “Niyetleri yüzlerine görünüp durur” dedi. Çünkü yüz içteki sırrı söyler, açığa vurur.2565
گفت حق سیماهم فی وجههم ** زانک غمازست سیما و منم
Bu görünen şey, duyulan sözün zıddıdır. Çünkü insan şerle yoğrulmuştur.
این معاین هست ضد آن خبر ** که بشر به سرشته آمد این بشر
Delkak, feryat ve figan ederek, coşup köpürerek vezir dedi, bu yoksulun kanına girmeye kalkışma.
گفت دلقک با فغان و با خروش ** صاحبا در خون این مسکین مکوش
Gönle nice şüpheler, vehimler gelir ki doğru ve yerinde değildir.
بس گمان و وهم آید در ضمیر ** کان نباشد حق و صادق ای امیر
“Şüphe yok ki şüphenin bazısı suçtur, günahtır.” Sitem, hele yoksula olursa hiç doğru değildir.
ان بعض الظن اثم است ای وزیر ** نیست استم راست خاصه بر فقیر
Padişah kendisini inciten kişiye bile kötülük etmezken nasıl olur da onu güldürene kötülük eder?2570
شه نگیرد آنک میرنجاندش ** از چه گیرد آنک میخنداندش
Fakat vezirin sözü, padişahın gönlüne yer etmişti.
گفت صاحب پیش شه جاگیر شد ** کاشف این مکر و این تزویر شد
“Delkak’ı zindana götürün, maskaralığına, riyasına pek kapılmayın.
گفت دلقک را سوی زندان برید ** چاپلوس و زرق او را کم خرید
Boş karnına davul gibi vurun da davul gibi nesi var, nesi yoksa bize haber versin.
میزنیدش چون دهل اشکمتهی ** تا دهلوار او دهدمان آگهی
Davul kuru olursa sesi başka türlü çıkar, yaş olursa başka türlü. İçinde bir şey olursa başka türlü bir ses verir, boş olursa başka türlü. Sesi ne halde olduğunu bildirir bize.
تر و خشک و پر و تی باشد دهل ** بانگ او آگه کند ما را ز کل
Siz de onu dövün de zorundan içindekini söylesin, gönüllerimiz kabul edinceye kadar nesi var, nesi yoksa açığa vursun.2575
تا بگوید سر خود از اضطرار ** آنچنان که گیرد این دلها قرار
Parlak ve açık doğru söz, gönle rahatlık verir. Gönül, yalan sözle yatışmaz.
چون طمانینست صدق و با فروغ ** دل نیارامد به گفتار دروغ
Yalan, çerçöpe benzer, gönül de ağza. Çöp ağızda gizlenmez.
کذب چون خس باشد و دل چون دهان ** خس نگردد در دهان هرگز نهان
Ağızda çöp oldu mu dil dolanır durur, nihayet onu ağızdan atar.
تا درو باشد زبانی میزند ** تا به دانش از دهان بیرون کند
Hele göze bir çöp girerse göz yaşarır, kapanıp açılmaya başlar.
خاصه که در چشم افتد خس ز باد ** چشم افتد در نم و بند و گشاد
Biz, bu çöpü, ağzımıza, gözümüze girmeden ayağımızın altında ezelim” dedi.2580
ما پس این خس را زنیم اکنون لگد ** تا دهان و چشم ازین خس وا رهد
Delkak padişahım yavaş ol dedi. Yavaşlık ve yarlıgama yüzünü pek yırtma.
گفت دلقک ای ملک آهسته باش ** روی حلم و مغفرت را کمخراش
Beni azaba sokmak için neden bu kadar acele ediyorsun? Senin elindeyim, kuş değilim ki, uçayım.
تا بدین حد چیست تعجیل نقم ** من نمیپرم به دست تو درم
Tanrı için verilen cezada acele etmek doğru değildir.
آن ادب که باشد از بهر خدا ** اندر آن مستعجلی نبود روا
Fakat kendi kızgınlığından, kendi gelip geçici heva ve hevesinden verilen cezada acele edilir. Adam, kendini bir an önce razı etmeye bakar.
وآنچ باشد طبع و خشم و عارضی ** میشتابد تا نگردد مرتضی
Kaza ve kadere razı olursa kızgınlığı yatışır. Öç almadan geçer, o zevkten mahrum kalır. Bundan korkar işte.2585
ترسد ار آید رضا خشمش رود ** انتقام و ذوق آن فایت شود
Yalancı şehvet, yemeye atılır, onun lezzetini, zevkini kaybedivereceğinden korkar ki bu zaten derttir.
شهوت کاذب شتابد در طعام ** خوف فوت ذوق هست آن خود سقام
İştah varsa acele etmemek, yenen şeyin iyice sinmesi için ağır ağır yemek daha doğrudur.
اشتها صادق بود تاخیر به ** تا گواریده شود آن بیگره
Sen, benim belâmı defetmek, gördüğün gediği tıkamak istiyorsun.
تو پی دفع بلایم میزنی ** تا ببینی رخنه را بندش کنی
O gedikten bir felâket gelmesin diyorsun ama kaza ve kaderin o gedikten başka daha nice gedikleri, nice delikleri var.
تا از آن رخنه برون ناید بلا ** غیر آن رخنه بسی دارد قضا
Belâyı def etmenin çaresi, sitem etmek değildir. buna çare ihsandır, aftır keremdir.2590
چارهی دفع بلا نبود ستم ** چاره احسان باشد و عفو و کرم
Peygamber “sadaka belâyı defeder” dedi. Ey yiğit hastalığını sadakayla tedavi et.
گفت الصدقه مرد للبلا ** داو مرضاک به صدقه یا فتی
Sadaka, yoksulu yakmak, hilim gözleyen gözü kör etmek değildir.
صدقه نبود سوختن درویش را ** کور کردن چشم حلماندیش را
Padişah dedi ki: Hayır, yerinde yapılırsa iyidir. Yerinde bir hayırda bulunursan bu, doğru bir harekettir.
گفت شه نیکوست خیر و موقعش ** لیک چون خیری کنی در موضعش
Ruh, yerine şah sürmek işi harap etmektir. Şah yerine atı sürmek de bilgisizliktir.