- Testilerini doldurup gidiyorlar. Daima meydanda ve daima gizli bunlar.
- جرهها پر میکنند و میروند ** دایما پیدا و پنهان میشوند
- Düşünceleri, gökyüzünün yıldızları say. Fakat bunlar, başka bir gökyüzünde dönmedeler.
- فکرها را اختران چرخ دان ** دایر اندر چرخ دیگر آسمان
- Kutluluk gördün mü şükret, ihsanda bulun. Kötülük gördün mü sadaka ver, yargılanma dile! Çark vur. 2785
- سعد دیدی شکر کن ایثار کن ** نحس دیدی صدقه و استغفار کن
- Padişahım biz kimiz ki devlete, kutluluğa layık olalım? Sen gel, talihimi devlete döndür.
- ما کییم این را بیا ای شاه من ** طالعم مقبل کن و چرخی بزن
- Ayın nuru ile ruhu parlat. Çünkü tutulma yerine geldi, zararlar gördü, can simsiyah oldu.
- روح را تابان کن از انوار ماه ** که ز آسیب ذنب جان شد سیاه
- Onu yine hayalden vehimden, zandan kurtar. Yine kuyudan çıkar, cefa ipinden halâs et.
- از خیال و وهم و ظن بازش رهان ** از چه و جور رسن بازش رهان
- Bu suretle de bir gönül, senin güzel gönül alışınla kanatlansın, uçsun, şu balçıktan kurtulsun!
- تا ز دلداری خوب تو دلی ** پر بر آرد بر پرد ز آب و گلی
- Ey Mısır azizi, ey ahdinde duran zat,mazlum Yusuf, senin zindanındadır. 2790
- ای عزیز مصر و در پیمان درست ** یوسف مظلوم در زندان تست
- Onu kurtarmak için çabucak bir rüya görüver, Tanrı, ihsan sahiplerini sever.
- در خلاص او یکی خوابی ببین ** زود که الله یحب المحسنین
- Yedi arık ve hasta öküz, yedi semiz öküzü yutmada.
- هفت گاو لاغری پر گزند ** هفت گاو فربهش را میخورند
- Yedi kuru ve çirkin beğenilmeyecek başak, yedi taze ve yemyeşil başağı otlamada.
- هفت خوشهی خشک زشت ناپسند ** سنبلات تازهاش را میچرند
- Ey aziz, gönül Mısırında kıtlık başlıyor. Aman padişahım bunu caiz görme.
- قحط از مصرش بر آمد ای عزیز ** هین مباش ای شاه این را مستجیز
- Padişahım, senin hapsinde bir Yusuf’um ben. Lûtfet, beni kadınlardan kurtar. 2795
- یوسفم در حبس تو ای شه نشان ** هین ز دستان زنانم وا رهان
- Arşta oturup duruyordum. Anamın şehveti “inin” emri ile beni buraya attı.
- از سوی عرشی که بودم مربط او ** شهوت مادر فکندم که اهبطوا
- O tam yücelikten bir kocakarının hilesiyle rahim zindanına düştüm.
- پس فتادم زان کمال مستتم ** از فن زالی به زندان رحم
- Ruhu ta arştan bu yurda getirdi. Hasılı kadınların hilesi pek büyük.
- روح را از عرش آرد در حطیم ** لاجرم کید زنان باشد عظیم
- İnişim, önce de kadın yüzünden, sonra da kadın yüzünden. Ruhtum, nasıl oldu da bedene büründüm?
- اول و آخر هبوط من ز زن ** چونک بودم روح و چون گشتم بدن
- Ya bu düşkün Yusuf’un ağlayıp inlemesini duy, yahut o âşık Yakub’a merhamet et. 2800
- بشنو این زاری یوسف در عثار ** یا بر آن یعقوب بیدل رحم آر
- Kardeşlerimden mi feryat edeyim, kadınlardan mı? Âdem gibi cennetlerden düştüm ben!
- ناله از اخوان کنم یا از زنان ** که فکندندم چو آدم از جنان
- Kış yaprağı gibi soldum, çünkü vuslat cennetinde buğday yedim.
- زان مثال برگ دی پژمردهام ** کز بهشت وصل گندم خوردهام
- Senin lûtfunu, ihsanını, o barış selâmını o güzel haberini duyunca,
- چون بدیدم لطف و اکرام ترا ** وآن سلام سلم و پیغام ترا
- Kötü göz değmesin diye ateşe çöreotu attım, fakat çöreotuma da kötü göz değdi.
- من سپند از چشم بد کردم پدید ** در سپندم نیز چشم بد رسید
- Önde de sonda da her kötü gözü def eden, ancak ve ancak mahmur gözlerindir. 2805
- دافع هر چشم بد از پیش و پس ** چشمهای پر خمار تست و بس
- Padişahın kötü gözü, senin güzel gözlerin mat eder, mahveder; ne güzel ilâç bu.
- چشم بد را چشم نیکویت شها ** مات و مستاصل کند نعم الدوا
- Hattâ senin gözünden kimyalar erişti mi kötü göz bile iyi göz olur.
- بل ز چشمت کیمیاها میرسد ** چشم بد را چشم نیکو میکند
- Padişahın gözü, doğanın gözüne değdi mi doğan, yücelir, himmetli bir göze sahip olur.
- چشم شه بر چشم باز دل زدست ** چشم بازش سخت با همت شدست
- O bakıştan öyle bir himmete sahip olur ki, öyle yücelir ki artık erkek aslandan başka bir şey avlamaz olur.
- تا ز بس همت که یابید از نظر ** مینگیرد باز شه جز شیر نر
- Aslan da nedir ki? O mânevi yüce doğan, hem senin avındır, hem de seni avlar. 2810
- شیر چه کان شاهباز معنوی ** هم شکار تست و هم صیدش توی
- Din çayırında can doğanının ıslığı “Ben batan şeyleri sevmem” nâraları olur.
- شد صفیر باز جان در مرج دین ** نعرههای لا احب الافلین
- Senin izinden uçup duran gönül doğanı da sayısız ihsanlarla uğradı, gözün, bir kerecik ona düştü.
- باز دل را که پی تو میپرید ** از عطای بیحدت چشمی رسید
- Burnu bir koku aldı, kulağı senin nağmelerini duydu. Her duygusu, muayyen olamayan nasipler elde etti.
- یافت بینی بوی و گوش از تو سماع ** هر حسی را قسمتی آمد مشاع
- Sen, hangi duyguya gayb âleminin yolunu açarsan o duygu, artık eskimez, yıpranmaz, ölmez.
- هر حسی را چون دهی ره سوی غیب ** نبود آن حس را فتور مرگ و شیب
- Mülk senindir. Duyguya bir şey ihsan edersin; o duygu, öbür duygulara padişahlık eder. 2815
- مالک الملکی به حس چیزی دهی ** تا که بر حسها کند آن حس شهی
- Sultan Mahmud’un bir gece, hırsızların arasına düşerek “ Ben de sizlerdenim “ demesi ve onların hallerini anlaması
- حکایت شب دزدان کی سلطان محمود شب در میان ایشان افتاد کی من یکیام از شما و بر احوال ایشان مطلع شدن الی آخره
- Sultan Mahmut, bir gece yalnız başına şehri dolaşırken bir bölük hırsıza rastladı.
- شب چو شه محمود برمیگشت فرد ** با گروهی قوم دزدان باز خورد
- Hırsızlar ey vefalı adam dediler, sen kimsin? Sultan Mahmut, ben de sizlerden biriyim diye cevap verdi.
- پس بگفتندش کیی ای بوالوفا ** گفت شه من هم یکیام از شما
- Hırsızların biri, ey daima hileye düzene baş vuranlar, hadi bakalım,her birimiz hünerini söylesin.
- آن یکی گفت ای گروه مکر کیش ** تا بگوید هر یکی فرهنگ خویش
- Yaratılışta ne hüner ne marifet var? Şu gece vakti arkadaşlarına anlatsın dedi.
- تا بگوید با حریفان در سمر ** کو چه دارد در جبلت از هنر
- Birisi dedi ki: Ey hünerini göstermeye kalkışan kavim, benim kulaklarımda bir hassa vardır. 2820
- آن یکی گفت ای گروه فنفروش ** هست خاصیت مرا اندر دو گوش
- Köpek havladı mı, ne diyor, anlarım. Öbürleri, bu iki metelik eder ancak dediler.
- که بدانم سگ چه میگوید به بانگ ** قوم گفتندش ز دیناری دو دانگ
- Bir başkası ey altına tapanlar, benim bütün hassam gözümdedir.
- آن دگر گفت ای گروه زرپرست ** جمله خاصیت مرا چشم اندرست
- Geceleyin karanlıkta kimi görsem, hiç şüphe yok, onu gündüz tanırım dedi.
- هر که را شب بینم اندر قیروان ** روز بشناسم من او را بیگمان
- Başka biri, benim hünerim kolumdadır. Kolumun kuvvetiyle duvarları delerim dedi.
- گفت یک خاصیتم در بازو است ** که زنم من نقبها با زور دست
- Başka biri dedi ki: Benim marifetim burnumda. İşim, toprakları koklamaktır. 2825
- گفت یک خاصیتم در بینی است ** کار من در خاکها بوبینی است
- “İnsanlar madenlere benzerler” sırrına ermişim. Peygamber, onu ne için söylemişti.
- سرالناس معادن داد دست ** که رسول آن را پی چه گفته است
- Ben, toprağın bedeninde ne kadar para var, ne madeni gizli anlarım.
- من ز خاک تن بدانم کاندر آن ** چند نقدست و چه دارد او ز کان
- Bir yerde sayısız altın gizli, öbür tarafın masrafı, gelirinden fazla meselâ, derhal bilirim.
- در یکی کان زر بیاندازه درج ** وان دگر دخلش بود کمتر ز خرج
- Mecnun gibi toprağı koklarım, yanılmaksızın Leylâ’nın bulunduğu toprağı bulurum.
- همچو مجنون بو کنم من خاک را ** خاک لیلی را بیابم بیخطا
- Her gömleği koklar, içinde Yusuf mu var, şeytan mı anlarım. 2830
- بو کنم دانم ز هر پیراهنی ** گر بود یوسف و گر آهرمنی
- Ahmet gibi hani. O da Yemen’den koku alırdı ya. Benim de şu burnum, o nasibe erişmiştir işte.
- همچو احمد که برد بو از یمن ** زان نصیبی یافت این بینی من
- Hangi toprak altına komşu, hangisi sıfırdan ibaret. Beş para etmez? Bu, bana malûm olur.
- که کدامین خاک همسایهی زرست ** یا کدامین خاک صفر و ابترست