Nice altın vardır ki yağma edilmekten, zarara uğramaktan kurtarmak için üstünü karartırlar.
ای بسا زر که سیهتابش کنند ** تا شود آمن ز تاراج و گزند
Susığırı, denizin dibinden şımşırak taşını çıkarıp deniz kıyısına kor, onun ışığıyla otlar.Bir tâcir, pusudan çıkar, sığır, taştan çok uzaklaşmış bulunduğundan o taşı balçıkla örter,kendisi de ağaçlığa gizlenir.
قصهی آنک گاو بحری گوهر کاویان از قعر دریا بر آورد شب بر ساحل دریا نهد در درخش و تاب آن میچرد بازرگان از کمین برون آید چون گاو از گوهر دورتر رفته باشد بازرگان به لجم و گل تیره گوهر را بپوشاند و بر درخت گریزد الی آخر القصه و التقریب
Susığırı, denizden bir mücevher çıkarır, onu kıyıya koyar, ışığı ile etrafını görür, otlamaya koyulur.
گاو آبی گوهر از بحر آورد ** بنهد اندر مرج و گردش میچرد
Mücevherin nuru ile aydınlanan sahadaki sümbül ve süsenleri hemencecik yer.
در شعاع نور گوهر گاو آب ** میچرد از سنبل و سوسن شتاب
Böyle güzel kokulu çiçeklerle geçindiğinden, gıdası nergis ve nilüfer olduğundan da onun pisliği amberdir.
زان فکندهی گاو آبی عنبرست ** که غذااش نرگس و نیلوفرست
Birini gıdası, ululuk nuru olursa artık nasıl olur da o adamın dudağından sihri helâl doğmaz?2925
هرکه باشد قوت او نور جلال ** چون نزاید از لبش سحر حلال
Gıdası, arı gibi vahiy olan kişinin evi, nasıl olur da balla dolu bulunmaz?
هرکه چون زنبور وحیستش نفل ** چون نباشد خانهی او پر عسل
Susığırı, yine o mücevherin ışığı ile otlar dururken ansızın mücevherden pek uzağa düştü.
میچرد در نور گوهر آن بقر ** ناگهان گردد ز گوهر دورتر
Bir tâcir, bunu görüp otlağın, çayırın kararması için mücevheri balçıkla örttü.
تاجری بر در نهد لجم سیاه ** تا شود تاریک مرج و سبزهگاه
Kendisi ağacın arasına gizlendi. Sığır kuvvetli boynuzları ile onu süsmek için bir hayli aradı.
پس گریزد مرد تاجر بر درخت ** گاوجویان مرد را با شاخ سخت
Düşmanı boynuzlamak için o çayırın etrafını belki yirmi kere döndü, dolaştı.2930
بیست بار آن گاو تازد گرد مرج ** تا کند آن خصم را در شاخ درج
Düşmanını bulmadan ümit kesince mücevheri koyduğu yere geldi.
چون ازو نومید گردد گاو نر ** آید آنجا که نهاده بد گهر
Fakat o iri, o padişahlara lâyık mücevherin üstündeki balçığı görünce şeytan gibi o da balçıktan korktu.
لجم بیند فوق در شاهوار ** پس ز طین بگریزد او ابلیسوار
Şeytan bile toprağı anlamadıktan, toprağa karşı kör ve sağır kesildikten sonra artık toprakta mücevher olduğunu öküz, nereden bilecek?
کان بلیس از متن طین کور و کرست ** گاو کی داند که در گل گوهرست
"İnin" emri ile canı bu aşağılık yeryüzüne indirdi. Bu hayız hali, onu namazdan mahrum etti.
اهبطوا افکند جان را در حضیض ** از نمازش کرد محروم این محیض
Yoldaşlar, bu dertten kaçın, bu dedikodudan çekinin. Çünkü heva ve heves, erkeklerin hayzıdır.2935
ای رفیقان زین مقیل و زان مقال ** اتقوا ان الهوی حیض الرجال
“İnin” emri, canı bedene soktu da Âdem incisi, toprakta gizlendi.
اهبطوا افکند جان را در بدن ** تا به گل پنهان بود در عدن
Onu tâcir bilir, fakat öküz bilmez. Gönül ehli olanlar anlarlar, fakat her toprak kazan anlamaz.
تاجرش داند ولیکن گاو نی ** اهل دل دانند و هر گلکاو نی
İçinde mücevher bulunan topraktaki o mücevher, öbür toprağın da sırrını söylemektedir.
هر گلی که اندر دل او گوهریست ** گوهرش غماز طین دیگریست
Fakat Tanrı rahmetinin saçısından bir nur elde etmemiş olan toprak, inciyle, mücevherle dolu olan toprakların sohbetini anlamaz.
وان گلی کز رش حق نوری نیافت ** صحبت گلهای پر در بر نتافت
Bu söze son yoktur. Faremiz, ırmak kıyısında bizi bekliyor, kulağı bizde.2940
این سخن پایان ندارد موش ما ** هست بر لبهای جو بر گوش ما
Farenin, ırmak kıyısında kurbağayı görmek isteyince ipi çekmesi
رجوع کردن به قصهی طلب کردن آن موش آن چغز را لبلب جو و کشیدن سر رشته تا چغز را در آب خبر شود از طلب او
Fare, doğru yolu bulmuş olan kurbağa ile buluşmak isteyince o aşk ipini çekerdi.
آن سرشتهی عشق رشته میکشد ** بر امید وصل چغز با رشد
Anbean elime böyle bir vasıta, böyle bir vesile geçirdim diye o ipe güvenirdi.
میتند بر رشتهی دل دم به دم ** که سر رشته به دست آوردهام
Can ve gönül de bu geçeli, görüşmek için artık bir ipliğe döndü âdeta derdi.
همچو تاری شد دل و جان در شهود ** تا سر رشته به من رویی نمود
Derken ansızın bir alaca karga geldi, fareyi yakaladı. Kurbağa da onunla beraber havalandı.
خود غراب البین آمد ناگهان ** بر شکار موش و بردش زان مکان
Fare karganın gagasında havalanınca kurbağa da ona bağlı olduğundan onunla beraber sudan çıktı.2945
چون بر آمد بر هوا موش از غراب ** منسحب شد چغز نیز از قعر آب
Fare, karganın gagasındaydı, kurbağa da ipe bağlı olduğundan havalanmaktaydı.
موش در منقار زاغ و چغز هم ** در هوا آویخته پا در رتم
Halksa hele bak diyordu, karga, hileyle suda yaşayan kurbağayı nasıl da avladı.
خلق میگفتند زاغ از مکر و کید ** چغز آبی را چگونه کرد صید
Nasıl suya girdi, nasıl da onu kaptı? Suda yaşayan kurbağa, nasıl olur da alaca kargaya avlanır?
چون شد اندر آب و چونش در ربود ** چغز آبی کی شکار زاغ بود
Kurbağa, bu, suda yaşamayan susuz hayvanlar gibi, aşağılık bir mahluka eş olanın lâyığıdır.
چغز گفتا این سزای آن کسی ** کو چو بیآبان شود جفت خسی
Feryat adamın kendi cinsinden olmayan dostundan, feryat. Ey “ulu” lar, sizinle düşüp kalkacak iyi bir dost arayın, diyordu.2950
ای فغان از یار ناجنس ای فغان ** همنشین نیک جویید ای مهان
Akıl da ayıplarla dopdolu bulunan nefisten feryat eder. Nefis, güzel bir yüzdeki çirkin buruna benzer.
عقل را افغان ز نفس پر عیوب ** همچو بینی بدی بر روی خوب
Akıl, ona der ki: Cins oluş, iyi bil ki su ve toprak bakımından değil, mâna, bakımındandır.
عقل میگفتش که جنسیت یقین ** از ره معنیست نی از آب و طین
Kendine gel de surete tapma, suret sözüne kapılma, cins oluşu surette arama.
هین مشو صورتپرست و این مگو ** سر جنسیت به صورت در مجو