Acaba onu kurt mu paraladı, yoksa eşkiya mı öldürdü; yoksa bir kuyuya mı düştü, yahut da bir pusuya mı uğradı? Derlerdi.
که مرورا گرگ زد یا رهزنی ** یا فتاد اندر چهی یا مکمنی
Çocuklarının hepsi de düşüncelere dalarlar, hiç biri babamız sağ demezdi.
جمله فرزندانش در اشغال مست ** خود نگفتندی که بابایی بدست
Tam dokuz yıl sonra fakat yine iğreti olarak meydana çıktı, bir müddet sonra yine gözden kayboldu.
بعد نه سال آمد او هم عاریه ** گشت پیدا باز شد متواریه
Bir ay oğullarına konuk oldu. Ondan sonra hiç kimse, bir daha onun rengini bile görmedi.
یک مهی مهمان فرزندان خویش ** بود و زان پس کس ندیدش رنگ بیش
Kılıç yarası, bedenden ruhu nasıl çalarsa peri cinsinden oluşu onu, insanlar arasından öyle kaptı işte.2980
برد هم جنسی پریانش چنان ** که رباید روح را زخم سنان
Cennetlik, cennet cinsinden olduğu için bu cinsiyet bakımından Tanrı’ya tapar.
چون بهشتی جنس جنت آمدست ** هم ز جنسیت شود یزدانپرست
Peygamber “Hamd ve cömertlik, dünyaya uzanmış cennet dallarıdır” demedi mi?
نه نبی فرمود جود و محمده ** شاخ جنت دان به دنیا آمده
Bütün sevgileri, lûtufları, sevgi ve lûtuf cinsinden bil, bütün kahırları da kahır cinsinden.
مهرها را جمله جنس مهر خوان ** قهرها را جمله جنس قهر دان
Küstahlık, küstahlığı doğurur, aldatan aldanır. Çünkü bunlar akıl bakımından birbirlerinin cinsidir.
لاابالی لا ابالی آورد ** زانک جنس هم بوند اندر خرد
İdris yıldızların cinsindendi. Onun için sekiz yıl Zuhal’de kaldı.2985
بود جنسیت در ادریس از نجوم ** هشت سال او با زحل بد در قدوم
Zuhal, doğularda da onun dostu oldu, batılarda da, herhalde onunla konuştu, onun sırlarına mahrem oldu.
در مشارق در مغارب یار او ** همحدیث و محرم آثار او
Kaybolduktan sonra tekrar dünyaya gelince yeryüzünde nücum bilgisine dair ders verirdi.
بعد غیبت چونک آورد او قدوم ** در زمین میگفت او درس نجوم
Önünde yıldızlar güzelce saf kurarlar, dersinde bulunurlardı.
پیش او استارگان خوش صف زده ** اختران در درس او حاضر شده
Bir derecede ki aşağılık yukarılık bütün halk, yıldızların seslerini duyarlardı.
آنچنان که خلق آواز نجوم ** میشنیدند از خصوص و از عموم
Cins olma çekişi, yıldızları ta yeryüzüne kadar çekmiş, onun yanına getirmişti.2990
جذب جنسیت کشیده تا زمین ** اختران را پیش او کرده مبین
Her yıldız, kendi adını, halini, nasıl rasat edileceğini ona açar, söylerdi.
هر یکی نام خود و احوال خود ** باز گفته پیش او شرح رصد
Cinsiyet nedir? Bir çeşit bakış. Bununla bir cinsten olanlar, birbirlerine yol bulur, birbirlerine kavuşurlar.
چیست جنسیت یکی نوع نظر ** که بدان یابند ره در همدگر
Tanrı, birisine verdiği bakışı sana da verse sen de onun cinsinden olursun.
آن نظر که کرد حق در وی نهان ** چون نهد در تو تو گردی جنس آن
Bedeni her yana çeken nedir? bakıştır. Haberdar olan, nasıl olur da bihaberi bildiği tarafa çeker?
هر طرف چه میکشد تن را نظر ** بیخبر را کی کشاند با خبر
Erkekte kadın huyu oldu mu puşt olur, namussuzluk eder.2995
چونک اندر مرد خوی زن نهد ** او مخنث گردد و گان میدهد
Kadına erkek huyu verdi mi kadın, kadın arar, sevici olur.
چون نهد در زن خدا خوی نری ** طالب زن گردد آن زن سعتری
Tanrı, sana Cebrail sıfatlarını verirse kuş gibi uçar, havalarda yol ararsın.
چون نهد در تو صفات جبرئیل ** همچو فرخی بر هواجویی سبیل
Gözün, havayı gözler durur. Yeryüzüne yabancı kesilir, gökyüzüne âşık olursun.
منتظر بنهاده دیده در هوا ** از زمین بیگانه عاشق بر سما
Fakat sana eşek huyu verirse yüzlerce kanadın olsa uçar, ahıra konarsın!
چون نهد در تو صفتهای خری ** صد پرت گر هست بر آخر پری
Aşağılık fare, suret bakımından aşağı olmadı. Pisliğinden çaylağa zebun oldu.3000
از پی صورت نیامد موش خوار ** از خبیثی شد زبون موشخوار
Yemek peşinde koşan hain olan, karanlığa tapan, peynir, fıstık ve pekmezle sarhoş olur.
طعمهجوی و خاین و ظلمتپرست ** از پنیر و فستق و دوشاب مست
Eşsiz doğan kuşunda bile fare huyu olursa farelere ar olur, hayvanlar ondan utanırlar.
باز اشهب را چو باشد خوی موش ** ننگ موشان باشد و عار وحوش
Oğul Harut’la Marut’a Tanrı insan huyunu verdi, melek huyları değişti.
خوی آن هاروت و ماروت ای پسر ** چون بگشت و دادشان خوی بشر
“Biz Tanrıya ibadet için saflar kurmuşuz” makamından aşağıya düştüler, Bâbil kuyusuna baş aşağı asıldılar.
در فتادند از لنحن الصافون ** در چه بابل ببسته سرنگون
Levhi mahfuz, gözlerinden uzaklaştı, levhleri büyü yapan ve büyülenen kişilerin bedenleri oldu.3005
لوح محفوظ از نظرشان دور شد ** لوح ایشان ساحر و مسحور شد
Kanatları aynı, başları aynı, bedenleri aynı fakat birisi arz üstünde Musa, öbürü aşağılık yerlerde hor hakir Firavun.
پر همان و سر همان هیکل همان ** موسیی بر عرش و فرعونی مهان
Huy peşinde yürü, iyi huyluyla düş kalk. Gül bağına bak, nasıl gülün huyunu almış.
در پی خو باش و با خوشخو نشین ** خوپذیری روغن گل را ببین
Mezar toprağı bile insanla şereflenir; gönül ona elini kor, yüzünü sürer.
خاک گور از مرد هم یابد شرف ** تا نهد بر گور او دل روی و کف
Toprak bile temiz bir bedenle komşu olduğundan şereflenir, devlet bulursa,
خاک از همسایگی جسم پاک ** چون مشرف آمد و اقبالناک
Artık sen “Önce komşu gerek sonra ev” de. Gönlün varsa yürü, bir gönül sahibi dost ara.3010
پس تو هم الجار ثم الدار گو ** گر دلی داری برو دلدار جو
Onun toprağı bile can huyunu almış, aziz kişilerin gözlerine sürme olmuştur.
خاک او همسیرت جان میشود ** سرمهی چشم عزیزان میشود
Nice toprak gibi mezarlarda yatanlar var ki faydaları, feyizleri bakımından yüzlerce diriden yeğ.
ای بسا در گور خفته خاکوار ** به ز صد احیا به نفع و انتشار
Gölgesini gizlemiş ama toprağı, gölge vermekte. Yüz binlerce diri, onun gölgesinde gölgelenmekte.
سایه برده او و خاکش سایهمند ** صد هزاران زنده در سایهی ویند
Bir adamın Tebriz muhtesibinden aylığı vardı. O aylığa güvenerek borç etmişti. Muhtesibin ölümünden haberi yoktu. Hâsılı onun borcunu kimse vermedi, yine o ölmüş olan muhtesip verdi. Nitekim demişlerdir: Ölüp rahatlaşan ölü değildir, Ölü, yaşadığı halde ölen kişidir
داستان آن مرد کی وظیفه داشت از محتسب تبریز و وامها کرده بود بر امید آن وظیفه و او را خبر نه از وفات او حاصل از هیچ زندهای وام او گزارده نشد الا از محتسب متوفی گزارده شد چنانک گفتهاند لیس من مات فاستراح بمیت انما المیت میت الاحیاء
Bir yoksul borçlanmış, civar memleketlerden kalkıp Tebriz’e gelmişti.
آن یکی درویش ز اطراف دیار ** جانب تبریز آمد وامدار
Dokuz bin altın borcu vardı. O vakit de Tebriz’de Bedrettin Ömer, muhtesipti.3015
نه هزارش وام بد از زر مگر ** بود در تبریز بدرالدین عمر
Bu öyle bir erdi ki gönlü âdeta bir denizdi. Her kılı bir Hatem kesilmişti.
محتسب بد او به دل بحر آمده ** هر سر مویش یکی حاتمکده
Hatem, dünyada olsa ona yoksul olur, önüne baş kor, ayağına toprak olmayı canına minnet bilirdi.
حاتم ار بودی گدای او شدی ** سر نهادی خاک پای او شدی
Birisine bir deniz dolusu iyi su verse o vergisinden utanırdı.
گر بدادی تشنه را بحری زلال ** در کرم شرمنده بودی زان نوال
Bir zerreyi doğu güneşi haline getirse bu ihsanı bile kendisine lâyık görmezdi.
ور بکردی ذرهای را مشرقی ** بودی آن در همتش نالایقی
O garip, muhtesipten bir kerem umarak gelmişti. Çünkü o, gariplere bir dost, bir hısım olmuştu âdeta.3020
بر امید او بیامد آن غریب ** کو غریبان را بدی خویش و نسیب
O garip kişi de âdeta onun kapısına kapılanmış, ihsanını umarak tekrar borç vermeye başlamıştı.
با درش بود آن غریب آموخته ** وام بیحد از عطایش توخته
O kerem sahibine güvenerek, onun vergilerini umarak borçlanmaktaydı.
هم به پشت آن کریم او وام کرد ** که ببخششهاش واثق بود مرد
O ümitle bir hayli borca girmede, o huyu kerem ve ihsandan ibaret olan zatın lûtuf denizine dayanarak şundan bundan borç almaktaydı.
لا ابالی گشته زو و وامجو ** بر امید قلزم اکرامخو
Borç verenlerin suratları asılıyor, o ise o ululuklar, keremler bahçesinin lûtfuna güvenerek gül gibi gülüyordu.
وامداران روترش او شادکام ** همچو گل خندان از آن روض الکرام
Birisinin sırtı, Arab’ın güneşinden kızışırsa artık ona Ebuleheb’in kızgınlığından ne gam?3025
گرم شد پشتش ز خورشید عرب ** چه غمستش از سبال بولهب