English    Türkçe    فارسی   

6
3051-3100

  • Hilebaz kedinin önünde kuruyup kalır. İsterse farenin sayısı yüz bin olsun ne çıkar?
  • Koyun sürüsü çok olmuş kasaba ne gam? Akıl çokluğu uykuyu def edebilir mi?
  • Mülkün sahibi Tanrı’dır. Topluluğu o verir, bu yüreği o ihsan ederde aslan, yaban sığırı sürüsüne atılır.
  • On çatallı boynuzları olan yüz binlerce yiğit geyik aslanın saldırışına karşı, âdeta yok olur.
  • Mülkün sahibi O’dur. Bir Yusuf’a güzellik saltanatını verir de onu ak buluttan yağan lâtif yağmura döndürür. 3055
  • Bir yüze bir yıldız parlaklığı ihsan ederde koca bir padişah bir kızın kölesi kesilir.
  • Bir başkasının yüzüne kendi nurunu verir, o adam, gece yarısı her iyiyi her kötüyü görür.
  • Yusuf’la Musa, Tanrı nuruna sahip oldular, yüzlerinde, gönüllerinde o nur parladı.
  • Musa’nın yüzü, öyle bir nur saçtı ki nihayet yüzüne bir nikap tutunmaya mecbur oldu.
  • Yüzünün nuru âdeta hücum eden yılanın gözünü zümrüt nasıl alırsa gözleri öyle almaktaydı. 3060
  • Musa, o kuvvetli nuru örtmek üzere Tanrı’dan nikap istedi.
  • Tanrı da o nikabı, yürü, var, kiliminden yap. Çünkü o, emniyet sahibi bir ârifin elbisesidir.
  • O elbise Tanrı nurundan bir sabra nail olmuştur, dokumasında can nuru vardır.
  • Böyle bir hırkadan başka bir şeyle korunamazsın. Nurumuza, ondan başka hiçbir şey tahammül edemez.
  • Kafdağı bile o nura mâni olmaya kalkışsa o nur, Kafdağı’nı da Tur gibi parçalar dedi. 3065
  • Erlerin bedenlerine Tanrı kudretinin yüceliği öyle bir tahammül vermiştir ki neliksiz niteliksiz Tanrı nuruna dayanırlar.
  • Tur dağının zerresine tahammül etmediği nur, Tanrı kudretiyle bir sırçayı yer eder.
  • Kandil duracak yer ve bir sırça kandil, Kafdağı ile Tur’u paramparça eden nura mekân olur.
  • Onların bedenlerini kandil konacak yer, gönüllerini de sırça bil. Bu kandilin nuru, arşa da vurur, göklere de.
  • Arşın ve göklerin nuru, bu nura karşı şaşırıp kalır, kuşluk çağındaki yıldız gibi yok olur gider. 3070
  • Peygamberlerin sonuncusu, bunu hiçbir an zevali olmayan padişahlar padişahından nakletmiştir.
  • Tanrı demiştir ki: Ben göklere, boşluğa, yüce akıllarla nefislere sığmadım da,
  • Konuk gibi vardım, müminin gönlünde keyfiyetsiz, mahiyeti anlaşılmaz bir şekilde yurt tuttum, oraya konuk oldum.
  • Bu gönül vasıtası ile yücelerde bulunanlar da benden padişahlılar, baht ve devletler bulurlar, aşağıda bulunanlar da.
  • Böyle bir ayna olmadıkça güzelliğinden hiçbir şey görünmez, ne yeryüzünde, ne de zaman içinde nurum tecelli etmez. 3075
  • İki âleme de merhamet atını sürdüm de geniş bir ayna düzdüm.
  • Her an bu aynadan elli düğün halkı doyar. Aynayı işit fakat nasıldır? Sorma!
  • Hâsılı Musa’da bu elbiseden nikap yaptı, yüzünü örttü. Çünkü o yay gibi parlak nurun tesirini anlamıştı.
  • Elbisesinden başka bir şeyden nikap yapsaydı sağlam ve yüce bir dağ olsa, hatta dağdan da sağlam bulunsa yine paramparça olurdu.
  • Tanrı nuru demir duvarlardan bile geçtikten sonra artık nikap ona ne yapabilir? 3080
  • O nikap, hararetli bir ârifin coşkunluk zamanındaki hırkasına benziyordu âdeta.
  • Kav, önce yakılır, alıştırılır da ondan sonra ateş alır.
  • O doğru yolu gösteren nurun aşkıyla Safura, iki gözünü de yele verdi.
  • Önce bir gözünü kapatıp baktı, Musa’nın gözündeki nuru görünce o gözü uçtu, kör oldu.
  • Ondan sonra sabrı kalmadı, o gözünü de açıp baktı, öbür gözünü de o ayın uğruna harcadı. 3085
  • Savaş eri de önce yoksulara ekmek verir. Fakat ibadet nuru ona vurdu mu canını bağışlar.
  • Bir kadın Safura’ya, “O nergis gibi gözlerin elden gitti, acıklanıyor musun?” diye sordu.
  • Safura dedi ki: Yüz binlerce gözüm olsaydı da hepsini feda etseydim. Fakat ne fayda, yok ki! Buna acıklanıyorum.
  • Göz pencerem, ayın nuru ile yıkıldı ama ay, define gibi bu yıkık yeri yurt edindi.
  • Define, artık bu yıkık yurdu, ev mi, dam mı, düşünmeye vakit bırakır mı? 3090
  • Yusuf sokaktan geçerken yüzünün nuru her evin kafesinden içeri vururdu.
  • Evdekiler, Yusuf bir yere gidiyor yine derlerdi.
  • Köşede bucakta oturanlarda duvarda bir nur gördüler mi Yusuf’un geçtiğini anlarlardı.
  • O tarafa penceresi bulunan ev, Yusuf’un geçişişinden ululanır, şeref bulurdu.
  • Hadi Yusuf’un geçeceği tarafa bir pencere aç da oraya otur, seyrine bak! 3095
  • Âşık olmak, o yana bir pencere açmaktır. Çünkü gönül, dostun cemali ile aydınlanır.
  • Şu halde daima sevgilinin yüzüne bak. Babacığım, dinle, bu senin elindedir.
  • Gönüllere girmeye yol bul, başkalarını düşünmeyi bırak.
  • Kimya elinde, deriyi bununla tedavi et de bu sıfatla düşmanları kendine dost edin!
  • Güzelleştin mi o güzele ulaşırsın da o, ruhu kimsesizlikten kurtarır. 3100