English    Türkçe    فارسی   

6
3138-3187

  • İnsan, yücelikler vasıflarının usturlabıdır. İnsan sıfatı onun âyetlerine mazhardır.
  • İnsanda ne görürsen onun aksidir. Irmak suyuna akseden ay gibi hani.
  • Usturlabında örümcek ağı gibi nakışlar vardır, ezel vasıfları onlarla anlaşılır bilinir. 3140
  • O usturlabın üstündeki ankebut, gayb göğü ile ruh güneşine ait şerhlerde bulunur, dersler verir.
  • Bu doğruyu bulan usturlapla ankebut, halkın eline müneccimsiz düşmüştür.
  • Tanrı bu yıldız bilgisini peygamberlere vermiştir. Gaybı görmek için o âlemi görebilen bir göz gerek.
  • Zamanlarca gelip geçen şu insanlar, dünya kuyusuna düşmüşlerdir. Her biri, kuyunun içinde kendi aksini görmüştür.
  • Kuyuda sana görünen, bil ki dışarıdadır. Yoksa o aslan gibi sen de kuyuya düştün gitti. 3145
  • Tavşan, onu “kuyuda kükremiş bir aslan var.
  • Kuyuya gir de ondan öç al. Sen ondan üstünsün kopar kafasını” diye yoldan çevirdi.
  • O mukallit de tavşana kandı, onun maskarası oldu. Kendi hayalleriyle köpürdü, coştu.
  • “Bu görünen şey, suyun aksettirmesinden ibaret değil mi? O her şeyi döndüren, çeviren Tanrı’nın bir hayal göstermesinden başka bir şey mi? Diyemedi.
  • Sen de bir düşmana kinlendin mi, ey altı duyguya zebun olan, altı duygun da yanılır, yanlışlar içerisinde kalırsın. 3150
  • Halbuki ondaki o düşmanlık, Tanrı’nın aksidir. Oradaki kahır, Tanrı’nın kahır sıfatlarından üremiştir.
  • Ondaki suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu, kendi tabiatından yıkayıp arıtmak gerek.
  • Sendeki çirkin huy, onda göründü. Çünkü o, sana bir aynadır âdeta.
  • Güzelim aynada çirkinliğini görünce aynaya saldırma.
  • Mesela yüce yıldız, suya vurur. Sen de yıldızın aksine toprak atarsın. 3155
  • Bir kutsuz yıldız bizim kutluluğumuzu alt etmek için suya geldi mi dersin.
  • O aksi, yıldız sanır, kapansın diye üstüne toprak atar durursun.
  • Akis gizlenir, gayb âlemine gider. Sanırsın ki yıldız da söndü.
  • O kutsuz yıldız, gökyüzündedir. Başını o tarafa kaldırmak lâzım.
  • Hattâ gönlü, mekânsızlık mekânına bağlamak gerek. Burada zuhur eden yomsuzluk, o mekânsızlık âleminin bir aksinden ibarettir. 3160
  • Vergiyi Tanrı vergisi, ihsanı Tanrı ihsanı bil. Çünkü bu aksi, beş duygu âlemiyle altı cihet âlemine veren odur.
  • Aşağılık kimselerin ihsanı, kumdan artık bile olsa yine sen ölürsün, o vergiler senden arda kalır.
  • Akis, gözde ne kadar kalabilir ki? Ey eğri gören, aslı görmeyi kendine hüner yap.
  • Tanrı, yalvarıp yakaranlara ihsanda bulundu mu onlara ihsan ettiği şeylerle beraber uzun bir ömür bağışlar.
  • Nimeti de ebedîdir onun, nimet ettiği de ebedîlik verir. O, ölüleri bile diriltir, ona baş vurun! 3165
  • Tanrı, lûtfetti mi o lûtuf, can gibi sana karışır, seninle bir olur. Âdeta sen o olursun, o, sen olur.
  • Sende ekmek ve suya iştah yoksa bu ikisi de olmaksızın sana tertemiz bir rızk verir yine.
  • Semizliğin gittiyse Tanrı, gayb âleminden lûtfeder, sana zayıflıkta bir gizli semizlik, şişmanlık verir.
  • O peri ve cine kokuyu gıda etmiş, meleklere can gıdası vermiştir.
  • Can nedir ki ona dayanıyorsun? Tanrı kendi aşkı ile seni diriltir. 3170
  • Ondan aşk diriliği iste, can isteme. O rızkı iste, ekmek dileme.
  • Halkı su gibi arı duru bil. O suya akseden, ululuk ıssı Tanrı’nın sıfatlarıdır.
  • Onların bilgileri, adaletleri, lûtufları akar suya aksetmiş yıldıza benzer.
  • Padişahlar, Tanrı saltanatına mazhardır; bilgi sahipleri, Tanrı bilgisinin aynasıdır.
  • Zamanlar geçti gitti. Bu yeni bir zaman. Ay, o ay ama su, o su değil. 3175
  • Adalet, o adalet. Bilgi de, o bilgi. Fakat o zamanlarda gelip geçen ümmetler, geldiler geçtiler.
  • Ey akıllı er, zamanlar, zamanların üstüne geldi; hepsi be birer birer bir teviye gelip geçti. Fakat şu mânalar, daimi ve hep o.
  • O arktaki su kaç kere değişti. Fakat ayın aksiyle yıldızların aksi hep var.
  • Çünkü yapısı, su üstüne kurulmamış, gökyüzü sahasında onlar.
  • Bu sıfatlar, bil ki mâna yıldızları gibi mâna göklerindedir. 3180
  • Güzeller, onun güzelliğinin aynası. Onlardaki aşk, onun istemesinin aksi.
  • Bu göz kaş, bu boy pos, daima aslına gider durur. Suya akseden hayal, kalır mı hiç?
  • Bütün tasvirler, ırmak suyundaki akislerdir. Gökyüzünü ovdun mu görürsün ki hepsi de o.
  • Derken o garibin aklı dedi ki: Şu şaşılığı bırak. Sirke pekmezdir, pekmez de sirke.
  • O muhtesibi, noksanın yüzünden ayrı bildin. Gayretli padişahlardan utan a şaşı! 3185
  • Havanın üstündeki esîrden bile ileri gitmiş olan zatı şu karanlıklarda oturan farelerden sayma.
  • Onu can olarak gör, ağır cisim olarak görme. Onu beyin gör, kemik olarak görme.