Adam uyur, ruhu, güneş gibi gökyüzünde parlar. Bedense yorgan altındadır.
مرد خفته روح او چون آفتاب ** در فلک تابان و تن در جامه خواب
Can, boşluklarda astar gibi gizlidir, bedense yorganın altında döner durur.
جان نهان اندر خلا همچون سجاف ** تن تقلب میکند زیر لحاف
Ruh, “Rabbimin emrindedir” gizlidir. Onun için nasıl bir örnek versem anlatmaya imkan yoktur.3310
روح چون من امر ربی مختفیست ** هر مثالی که بگویم منتفیست
Acaba o şekerler saçan dudak nerede? O güzel cevapların, o sırların hani?
ای عجب کو لعل شکربار تو ** وان جوابات خوش و اسرار تو
O şeker çiğneyen akik dudaklar, o müşküllerimizdeki kilitlerin anahtarı ne oldu?
ای عجب کو آن عقیق قندخا ** آن کلید قفل مشکلهای ما
Nerede o zülfikar gibi sözler, nerede o akılları kararsız bir hale getiren laflar?
ای عجب کو آن دم چون ذوالفقار ** آنک کردی عقلها را بیقرار
Yuvasını arayan kumru gibi niceye bir “ Kü- Kü nerede, nerede” deyip duracaksın?
چند همچون فاخته کاشانهجو ** کو و کو و کو و کو و کو و کو
Nerede? Rahmet sıfatlarının bulunduğu yerde Kudretten arılıktan akıldan ve anlayıştan ibaret olan alemde?3315
کو همانجا که صفات رحمتست ** قدرتست و نزهتست و فطنتست
Nerede olacak? Aslanın daima ormanda oluşu gibi o da gönlüyle düşüncesinin daima bulunduğu alemde.
کو همانجا که دل و اندیشهاش ** دایم آنجا بد چو شیر و بیشهاش
Nerede olacak Kadının erkeğin dert ve mihnet zamanı ümit bağladığı cihanda.
کو همانجا که امید مرد و زن ** میرود در وقت اندوه و حزن
Nerede olacak? İnsan hastalanınca sıhhat ümidiyle göz diktiği yerde.
کو همانجا که به وقت علتی ** چشم پرد بر امید صحتی
Bir kötülüğü gidermek için yalvardığın bir harmanı savurmak bir gemiyi sürmek için rüzgar beklediğin alemde.
آن طرف که بهر دفع زشتیی ** باد جویی بهر کشت و کشتیی
Gönlün işaret ettiği dilin “ Ey o” diye dile getirdiği yerde.3320
آن طرف که دل اشارت میکند ** چون زبان یا هو عبارت میکند
Nereden, nerede diye aramaya lüzum yok, Tanrıyla iste, keşke ben de çulhalar gibi hep mekik deyip dursam bu sırrı bilen aklı dileseydim.
او معالله است بی کو کو همی ** کاش جولاهانه ماکو گفتمی
Aklımız doğuyu da görür batıyı da. Akıldan ruhlara yüzlerce çeşit şimşekler çakar.
عقل ما کو تا ببیند غرب و شرق ** روحها را میزند صد گونه برق
O, köpüklü bir denizle beraber kabardı, kıyıyı kapladı. Sonra denizle beraber çekildi. Kıyıyı kaplayışı geçti, çekilişi kaldı!
جزر و مدش بد به بحری در زبد ** منتهی شد جزر و باقی ماند مد
Dokuz bin altın borcum var. elimden tutanım yok. Elimde yalnız bütün şehirden toplanmış yüz altın var, işte bu kadar!
نه هزارم وام و من بی دسترس ** هست صد دینار ازین توزیع و بس
Tanrı, seni çekti aldı. Ben bu kargaşalıklar içinde kaldım. Ey toprağı bile güzel zat, ümitsiz bir halde gidiyorum.3325
حق کشیدت ماندم در کشمکش ** میروم نومید ای خاک تو خوش
Seni hasretinle iştiyakınla dolu olan kuluna bir himmet et ey yüzü de eli de himmeti de kutlu zat!
همتی میدار در پر حسرتت ** ای همایون روی و دست و همتت
Kaynağın, ırmakların başına geldim, fakat orada su yerine kan buldum.
آمدم بر چشمه و اصل عیون ** یافتم در وی به جای آب خون
Gök, o gök, fakat ay ışığı o ay ışığı değil. Irmak o ırmak, fakat su o su değil!
چرخ آن چرخست آن مهتاب نیست ** جوی آن جویست آب آن آب نیست
İhsan sahipleri var ama o tertemiz ihsan sahibi nerede? Yıldızlar var ama hani o güneş?
محسنان هستند کو آن مستطاب ** اختران هستند کو آن آفتاب
Ey saygı değer zat, en Tanrı’ya gittin, bari ben de Tanrıya gideyim.3330
تو شدی سوی خدا ای محترم ** پس به سوی حق روم من نیز هم
Bütün devirlerde gelip geçenlerin toplandıkları yer, bayrağın dibidir, orası ne güzel bir topluluk yeridir. Tanrı “ Her şey tapımızda toplanır” der. Tanrı topluluk yeridir.
مجمع و پای علم ماوی القرون ** هست حق کل لدینا محضرون
Resimler ister haberdar olsunlar, ister olmasınlar, hepsi de ressamın elinde toplanır.
نقشها گر بیخبر گر با خبر ** در کف نقاش باشد محتصر
O nişansız Tanrı anbean onların düşünce sahifesinde bir şeyler yazar, yazdıklarından bir kısmını siler durur.
دم به دم در صفحهی اندیشهشان ** ثبت و محوی میکند آن بینشان
خشم میآرد رضا را میبرد ** بخل میآرد سخا را میبرد
Aklım fikrim, zihnim yarım lahza bile bu yazıyı bozmadan hali değil.3335
نیم لحظه مدرکاتم شام و غدو ** هیچ خالی نیست زین اثبات و محو
Testici testi ile uğraşıp durdukça testi hiç kendiliğinden genişleyebilir, büyür mü?
کوزهگر با کوزه باشد کارساز ** کوزه از خود کی شود پهن و دراز
Tahta dülgerin elindedir. Yoksa nasıl olur da kesilir, yahut başka bir tahtayla birleşir?
چوب در دست دروگر معتکف ** ورنه چون گردد بریده و متلف
Kumaş, bir terzinin elinde olmadıkça kendiliğinden nasıl dikilir yahut biçilir?
جامه اندر دست خیاطی بود ** ورنه از خود چون بدوزد یا درد
Su kabı, ey akıllı adam sakanın elindedir. Öyle olmasa kendi kendine nasıl dolar, boşalır?
مشک با سقا بود ای منتهی ** ورنه از خود چون شود پر یا تهی
Sen de her an dolmada boşalmadasın. Bil ki onun sanat elindesin.3340
هر دمی پر میشوی تی میشوی ** پس بدانک در کف صنع ویی
Gözündeki bu bağ kalktı mı sanatın sanatkarın elinde halden hale girmekte olduğunu anlarsın.
چشمبند از چشم روزی کی رود ** صنع از صانع چه سان شیدا شود
Gözün varsa kendi gözünle bir bak. Hiçbir şeyden haberi olmayan bir ahmağın gözüyle bakma.
چشمداری تو به چشم خود نگر ** منگر از چشم سفیهی بیخبر
Kulağın varsa kendi kulağınla dinle duy. Neden sersemlerin kulağına kapılıyorsun?
گوش داری تو به گوش خود شنو ** گوش گولان را چرا باشی گرو
Taklide uymaksızın bakmayı adet edin, kendi aklını koru, onu düşün sen.
بی ز تقلیدی نظر را پیشه کن ** هم برای عقل خود اندیشه کن
(BASLIK YOK)
دیدن خوارزمشاه رحمه الله در سیران در موکب خود اسپی بس نادر و تعلق دل شاه به حسن و چستی آن اسپ و سرد کردن عمادالملک آن اسپ را در دل شاه و گزیدن شاه گفت او را بر دید خویش چنانک حکیم رحمةالله علیه در الهینامه فرمود چون زبان حسد شود نخاس یوسفی یابی از گزی کرباس از دلالی برادران یوسف حسودانه در دل مشتریان آن چندان حسن پوشیده شد و زشت نمودن گرفت کی و کانوا فیه من الزاهدین
Bir beyin pek güzel bir atı vardı. Padişahın at sürülerinde eşi yoktu.3345
بود امیری را یکی اسپی گزین ** در گلهی سلطان نبودش یک قرین
Bir gün o ata binip padişahın alayına katıldı. Harzemşah’ın gözü, ansızın ona ilişti.
او سواره گشت در موکب به گاه ** ناگهان دید اسپ را خوارزمشاه
Atın çalımı, rengi padişahın gözünü aldı. Dönünceye kadar o attan gözünü ayıramadı.
چشم شه را فر و رنگ او ربود ** تا به رجعت چشم شه با اسپ بود
Hangi uzvuna baksa öbüründen daha güzel görünüyordu.
بر هر آن عضوش که افکندی نظر ** هر یکش خوشتر نمودی زان دگر
Çevikliğinden, güzelliğinden ruhaniyetinden başka Tanrı ona eşsiz bir güzellik vermişti.
غیر چستی و گشی و روحنت ** حق برو افکنده بد نادر صفت
Padişah aklıyla şöyle bir, araştırdı. Bu nedir ki aklımı çeldi? Dedi.3350
پس تجسس کرد عقل پادشاه ** کین چه باشد که زند بر عقل راه
Gözüm böyle atları çok gördü, toktur, ganidir. Belki böyle güneş gibi iki yüz at görmüş, aydınlanmıştır.
چشم من پرست و سیرست و غنی ** از دو صد خورشید دارد روشنی
Şahların ruhları bence beydaktır. Böyle olduğu halde nasıl olur da bir yarım at, haksız olarak gözümü çeler?
ای رخ شاهان بر من بیذقی ** نیم اسپم در رباید بی حقی
Yoksa büyücüleri yaratan bir büyü mü yaptı? Bu, onun çekişi olmalı, atın hassası değil.
جادوی کردست جادو آفرین ** جذبه باشد آن نه خاصیات این
Fatiha okudu, bir hayli lahavle çekti. Fakat okuduğu fatiha gönlündeki derdi çoğalttı.
فاتحه خواند و بسی لا حول کرد ** فاتحهش در سینه میافزود درد
Çünkü padişahı çeken zaten fatihaydı. Fatiha bir muradın olmasında, bir kötülükten kurtulmada birebirdir, ama onu bu derde sokan, fatihanın sahibi Tanrıydı.3355
زانک او را فاتحه خود میکشید ** فاتحه در جر و دفع آمد وحید
Göze bir başkasını gösterirse bu onun işidir. Gözden kendisinden başkası kaybolur, göz yalnız Hakk’ı görürse bu da onun uyandırmasıdır.
گر نماید غیر هم تمویه اوست ** ور رود غیر از نظر تنبیه اوست
Padişah, iyice anladı ki gönlünün akması Tanrıdan. Tanrının işi her an eşsiz örneksiz şeyler yaratmaktır.
پس یقین گشتش که جذبه زان سریست ** کار حق هر لحظه نادر آوریست