English    Türkçe    فارسی   

6
3353-3402

  • Yoksa büyücüleri yaratan bir büyü mü yaptı? Bu, onun çekişi olmalı, atın hassası değil.
  • Fatiha okudu, bir hayli lahavle çekti. Fakat okuduğu fatiha gönlündeki derdi çoğalttı.
  • Çünkü padişahı çeken zaten fatihaydı. Fatiha bir muradın olmasında, bir kötülükten kurtulmada birebirdir, ama onu bu derde sokan, fatihanın sahibi Tanrıydı. 3355
  • Göze bir başkasını gösterirse bu onun işidir. Gözden kendisinden başkası kaybolur, göz yalnız Hakk’ı görürse bu da onun uyandırmasıdır.
  • Padişah, iyice anladı ki gönlünün akması Tanrıdan. Tanrının işi her an eşsiz örneksiz şeyler yaratmaktır.
  • Onun hilesiyle taştan öküze , taştan ata tapar, secde ederler.
  • Kafire göre putun bir ikincisi olamaz. Halbuki putta ne bir kudret vardır, ne bir ruhaniyet.
  • Öyle olduğu halde o gizliden gizli gönülleri çekip duran nedir? O, bu aleme başka bir alemden parlamadadır. 3360
  • Bu pusuyu akıl da görmez can da. Ben göremiyorum sen görebiliyorsan gör.
  • Harzemşah, gezintiden dönünce saltanat erkanının ileri gelenlerine sırrını açtı.
  • Derhal, çavuşlara o atı. Beyden alıp getirmelerini emretti.
  • Çavuşlar ateş gibi koşup vardılar. Dağ gibi olan o bey yüne döndü adeta.
  • Dertten elemden canı ağzına geldi. imadülmülk’ten başka derdine derman olacak kimseyi göremedi. 3365
  • İmadülmülk onun bayrağıydı. Herkes onun altına gelirdi; her zulüm gören dertten ölüm haline gelen koşar, ona başvururdu.
  • Ulular içinde ondan daha saygılısı ondan daha üstünü yoktu. Padişahın tapısında adeta bir peygamberdi.
  • Vezirliğe tamahı yoktu. Soyu sopu temizdi zahitti, ibadet ehliydi, geceleri kalkar, Tanrıya ibadette bulunurdu, cömertlikte de sanki bir hatemdi.
  • Rey ve tedbiri pek kutluydu. Her hususta reyi sınanmıştı.
  • Can vermede de cömertti. Mal vermede de. Yeni ay gibi gayb güneşini dilerdi. 3370
  • Beylikte garipti kimsesizdi. Yokluk ve Tanrı sevgisi sıfatlarında gizlenmişti.
  • Her ihtiyaç sahibine baba gibiydi. Padişahın tapısında şefaatçiydi her zararı def ederdi.
  • Kötüleri, Tanrı hilmi gibi örterdi. Hasılı huyu halkın huyundan bambaşka ve tamamıyla aykırıydı.
  • Kaç kere vezirliği bırakıp ibadet için yalnızca dağlara yönelmişti de padişah yüzlerce niyazlarda bulunarak onu önlemişti.
  • Her an yüzlerce suça şefaat etse padişah ondan utanır şefaatini kabul ederdi. 3375
  • O bey adalet ve insaf sahibi imadülmülk’ ün yanına baş açık bir halde koştu, başına topraklar serpiyordu.
  • Dedi ki : Haremde neyim var neyim yoksa hepsini alsın yağmacılara buyursun, varımı yoğumu yağma ettirsin.
  • Fakat şu bir tek at yok mu o benim canımdır. Ey beni seven hayrımı isteyen! İyice bil ki onu alırsa öldüm ben.
  • Bu atı elimden alırsa muhakkak biliyorum ki yaşayamam artık.
  • Tanrı sana bu yakınlığı ihsan etmiş ey Mesih hemen elinle başımı okşa. 3380
  • Kadına da sabrederim, altınım akarım gitse de aldırmam. Bu ne uydurma laf, ne de hile.
  • Eğer inanmazsan bu hararetimi yalan sanırsan hazırım, sına; sözü doğru mu yalan mı anla!
  • İmadülmülk bu hali gördü gözleri yaşardı, ağladı. Gözlerini silerek perişan bir halde padişahın tapısına koştu.
  • Padişahın huzurunda durdu. Ağzını yumdu, fakat içinden kulların Tanrısına gizlice yalvarıyordu.
  • Ayakta duruyor fakat sultanının içinden geçirdiği şeyleri duyuyordu. Gönlünden şunları düşünmekte Tanrıya şöyle niyaz etmekteydi: 3385
  • Yarabbi, o genç, eğri yola gittiyse affet. Senden başkasına sığınmak doğru değil.
  • Fakat sen onun yaptığını bakma, sana layık olanı yap. O tutsak olan kullardan halas olmasını beklemede, fakat sen halas et onu.
  • Çünkü bu halkın hepsi de muhtaçtır yoksulundan tut da padişahına kadar hepsi.
  • Yüceliklere sahip dururken bir mumdan, bir mum yalımından yol bulmayı ummak..
  • Güzelim parlak güneş meydandayken mumla kandilden ayrılmak istemek! 3390
  • Fakat şüphe yok ki bizim şanımız, edebi terk etme, nimete karşı küfranda bulunma, heva ve hevesinize uymadır.
  • Akıllıların çoğu düşünceye daldığı zaman yarasa gibi karanlığı sever.
  • Geceleyin yarasa, bir kurtcağız yese, o kurtu bile can güneşi beslemiş, yetiştirmiştir.
  • Yarasa geceleyin o kurtu yiyip sarhoş olduysa, kurt, yine güneş yüzünden canlanmıştır.
  • Işığı, aydınlığı meydana getiren güneş, düşmanını bile doyurmadadır. 3395
  • Fakat yarasa olmayan iri doğan kuşunun açık gözü doğru yolu görür, aydındır.
  • O da yarasa gibi geceleyin gelişmek istese o vakit güneş, edebe sokmak için kulağını çeker.
  • Der ki. Tutalım o inatçı yarasanın bir illeti var, ya sana ne oldu?
  • Sana bir dert vereyim, seni bir zahmete sokayım da bir daha güneşten çekinmeyesin!
  • Yusuf-u Sıddıyk’ın Tanrı rahmet etsin, Tanrı’dan başkasından yardım istemesi ve “Beni efendine söyle” demesi yüzünden zindanda beş küsur yıl kalması ve bu sözünün cezasını çekmesi
  • Yusuf da, zindanda bulunan birisine yalvardı, yakardı. 3400
  • Ondan yardım diledi, dedi ki: Buradan çıkınca ve Padişahın tapısında işin düzelince,
  • O azizin huzurunda beni an, halimi söyle de beni bu hapisten kurtarsın.