Yusuf da, zindanda bulunan birisine yalvardı, yakardı.3400
آنچنان که یوسف از زندانیی ** با نیازی خاضعی سعدانیی
Ondan yardım diledi, dedi ki: Buradan çıkınca ve Padişahın tapısında işin düzelince,
خواست یاری گفت چون بیرون روی ** پیش شه گردد امورت مستوی
O azizin huzurunda beni an, halimi söyle de beni bu hapisten kurtarsın.
یاد من کن پیش تخت آن عزیز ** تا مرا هم وا خرد زین حبس نیز
Hiç sıkıntı içinde bulunan bir mahpus nasıl olur da başka bir mahpusu kurtarabilir?
کی دهد زندانیی در اقتناص ** مرد زندانی دیگر را خلاص
Dünyadakilerin hepsi de mahpustur. Zindandadır. Şu fani dünyada ölümü bekleyip dururlar.
اهل دنیا جملگان زندانیند ** انتظار مرگ دار فانیند
Pek nadirdir öyle bir adam ki bedeni zindanda ruhu yedinci kat gökte olsun.3405
جز مگر نادر یکی فردانیی ** تن بزندان جان او کیوانیی
Hasılı Yusuf da o adamı kendine yardımcı gördüğünden zindanda beş küsur yıl kaldı.
پس جزای آنک دید او را معین ** ماند یوسف حبس در بضع سنین
Şeytan, o adamın aklından Yusuf’u çıkardı, gönlünden Yusuf’un sözünü kaybetti.
یاد یوسف دیو از عقلش سترد ** وز دلش دیو آن سخن از یاد برد
O güzel huyludan böyle bir suç meydana geldiği için adalet sahibi Tanrı, onu yıllarca zindanda bıraktı.
زین گنه کامد از آن نیکوخصال ** ماند در زندان ز داور چند سال
Adalet güneşinin ne kusuru oldu ki sen, yarasa gibi karanlıklara düştün?
که چه تقصیر آمد از خورشید داد ** تا تو چون خفاش افتی در سواد
Denizden, buluttan ne kusur meydana geldi ki sen, kumdan seraptan yardım istiyorsun?3410
هین چه تقصیر آمد از بحر و سحاب ** تا تو یاری خواهی از ریگ و سراب
Halk, aklı ermeyenler, yarasa tabiatındadırlar. Onlar geçici şeylere başvururlar, kendileri gibi her şeyleri gelgeçtir. Fakat ey Yusuf, senin bari gözün açık.
عام اگر خفاش طبعند و مجاز ** یوسفا داری تو آخر چشم باز
Bir yarasa, karanlıklara başvurur, olmayacak şeylere müracaat eder.Fakat padişah doğanın gözüne ne oldu ki dedi.
گر خفاشی رفت در کور و کبود ** باز سلطان دیده را باری چه بود
Üstad, bu suç yüzünden bir daha çürümüş sopaya dayanma, çürük tahtaya basma diye onu cezalandırdı.
پس ادب کردش بدین جرم اوستاد ** که مساز از چوب پوسیده عماد
Fakat Yusuf’u da gönlüne o mahpusluktan bir dert gelmesin diye kendisiyle meşgul etti.
لیک یوسف را به خود مشغول کرد ** تا نیاید در دلش زان حبس درد
Tanrı ona öyle bir ünsiyet öyle bir sarhoşluk ver di ki, gözünde ne zindan kaldı ne karanlık.3415
آنچنانش انس و مستی داد حق ** که نه زندان ماند پیشش نه غسق
Zindan, rahimden daha aşağılık, daha kötü, daha karanlık, daha kanlı ve daha kokuşuk değil ya.
نیست زندانی وحشتر از رحم ** ناخوش و تاریک و پرخون و وخم
Tanrı, rahimde sana kendi tarafından bir pencere açınca bedenin günden güne gelişti.
چون گشادت حق دریچه سوی خویش ** در رحم هر دم فزاید تنت بیش
O zindanda, kıyas kabul etmez bir zevkle bedenin duyguları, adeta dikilmiş bir ağaç gibi güzelce açıldı.
اندر آن زندان ز ذوق بیقیاس ** خوش شکفت از غرس جسم تو حواس
O rahimden çıkmak sana pek güç gelirdi. Ananın kasığından arkaya doğru kaçardın.
زان رحم بیرون شدن بر تو درشت ** میگریزی از زهارش سوی پشت
Lezzet dışardan gelmez içten gelir. Bunu böyle bil. Köşkleri kaleleri aramayı ahmaklık say.3420
راه لذت از درون دان نه از برون ** ابلهی دان جستن قصر و حصون
Birisi Mescit bucağında sarhoş ve neşelidir. Öbürü bağda bahçede suratını asar, muradına erişmez, bir zevk bulamaz.
آن یکی در کنج مسجد مست و شاد ** وآن دگر در باغ ترش و بیمراد
Köşk bir şey değildir. Bedenini yık. Define yıkık yerdedir a benim beyim.
قصر چیزی نیست ویران کن بدن ** گنج در ویرانیست ای میر من