Fakat geldi mi kanadı yanıp kaçar. Kaçar ama çocuklar gibi yine gelir, yaraya tuz eker.
چون بیامد سوخت پرش را گریخت ** باز چون طفلان فتاد و ملح ریخت
Yine zanna, tamaha düşer, derhal kendisini o ateşe atar.
بار دیگر بر گمان طمع سود ** خویش زد بر آتش آن شمع زود
Yine yanar, sıçrar. Fakat yine gönlündeki hırs, kendisine yandığını unutturur, sarhoş eder.
بار دیگر سوخت هم واپس بجست ** باز کردش حرص دل ناسی و مست
Hintli köle gibi bezdi de o işten vazgeçti mi işte o zaman yanmaktan kurtulur.350
آن زمان کز سوختن وا میجهد ** همچو هندو شمع را ده میدهد
Ey geceleri aydınlatan ay gibi yüzü parlak güzel, ey konuşup görüşmesine aldananı yakan yalancı, der.
که ای رخت تابان چون ماه شبفروز ** وی به صحبت کاذب و مغرورسوز
Fakat yine tövbe ve sızlanma, hatırından çıkar. Çünkü Allah, yalancıların düzenini zayıf bir hale getirir, bozar gider.
باز از یادش رود توبه و انین ** کاوهن الرحمن کید الکاذبین
“Savaş ateşini yaktılar mı Allah söndürür” âyetinin herkese ait oluşu
در عموم تاویل این آیت کی کلما اوقدوا نارا للحرب
Onlar, savaş ateşini yaktılar mı Allah, onların ateşini tamamiyle söndürür.
کلما هم اوقدوا نار الوغی ** اطفاء الله نارهم حتی انطفا
İnsan azmeder der ki: Gönül, orada durma. Fakat yine unutur, çünkü azim ehli değildir ki.
عزم کرده که دلا آنجا مهایست ** گشته ناسی زانک اهل عزم نیست
Doğruluk tohumunu ekmemiş olduğundan Allah, ona o unutkanlığı verir.355
چون نبودش تخم صدقی کاشته ** حق برو نسیان آن بگماشته
Gönül çakmağını çakmak ister ama Allah, o kıvılcımı söndürüverir.
گرچه بر آتشزنهی دل میزند ** آن ستارهش را کف حق میکشد
Bunu anlatan bir hikâye
قصهای هم در تقریر این
Bir adam, geceleyin bir ayak pıtırtısı işitti. Mumu yakmak için çakmağı kavradı.
شرفهای بشنید در شب معتمد ** برگرفت آتشزنه که آتش زند
Hırsız gelip adamın önüne oturdu, kav ateş aldıkça söndürmeye başladı.
دزد آمد آن زمان پیشش نشست ** چون گرفت آن سوخته میکرد پست
Kav ateş almasın diye boyuna kavı, yandıkça parmağı ile söndürüyordu.
مینهاد آنجا سر انگشت را ** تا شود استارهی آتش فنا
Adam, kavı kendi kendine sönüyor sanmakta, hırsızın söndürdüğünü görmemekteydi.360
خواجه میپنداشت کز خود میمرد ** این نمیدید او که دزدش میکشد
Tuhaf şey dedi, bu kav, ıslak olmalı ki ateşlenirken hemen sönmede.
خواجه گفت این سوخته نمناک بود ** میمرد استاره از تریش زود
Pek karanlık olduğundan önünde oturan ve ateşi söndüren hırsızı göremiyordu.
بس که ظلمت بود و تاریکی ز پیش ** میندید آتشکشی را پیش خویش
Senin de gönlünde böyle bir ateş söndüren var da kâfir gözün, körlüğünden görmüyor.
این چنین آتشکشی اندر دلش ** دیدهی کافر نبیند از عمش
Bilen duyan gönül, nasıl olur da dönen şeyi bir döndüren var, bunu bilmez?
چون نمیداند دل دانندهای ** هست با گردنده گردانندهای
Nasıl olur da kendi kendine geceyle gündüz, sahipsiz olarak nasıl gelir, nasıl gider demezsin?365
چون نمیگویی که روز و شب به خود ** بیخداوندی کی آید کی رود
A aşağılık kişi, aklın aldığı şeylerin etrafında döner dolaşırsın ha... Bir de gel de şu akılsızlığını gör!
گرد معقولات میگردی ببین ** این چنین بیعقلی خود ای مهین
Evi bir yapanın olması mı daha akla uygundur, yapıcısı olmayan kendi kendine yapılmış bir ev mi, a aklı kıt?
خانه با بنا بود معقولتر ** یا که بیبنا بگو ای کمهنر
Yazıyı bir yazanın olması mı daha akla uyar, yoksa olmaması mı ey oğul?
خط با کاتب بود معقولتر ** یا که بیکاتب بیندیش ای پسر
Cim harfine benzeyen kulak, aynaya benzeyen göz, mime benzeyen ağız, nasıl olur da yazan olmadan yazılır, meydana gelir a kınanmaya değer adam?
جیم گوش و عین چشم و میم فم ** چون بود بیکاتبی ای متهم
Aydın bir mum, yakmayan oldukça mı bulunur, yoksa bilen bir yakıcı olunca mı?370
شمع روشن بیز گیرانندهای ** یا بگیرانندهی دانندهای
Güzel bir sanat kör ve çolak bir adamın elinden mi çıkar, yoksa her tarafı bütün bir gözlünün elinden mi?
صنعت خوب از کف شل ضریر ** باشد اولی یا بگیرایی بصیر
Madem ki seni kahredeceğini, başına mihnet topuzunu vuracağını bildin;
پس چو دانستی که قهرت میکند ** بر سرت دبوس محنت میزند
Hadi Nemrut gibi savaş, havayı okla bakalım!
پس بکن دفعش چو نمرودی به جنگ ** سوی او کش در هوا تیری خدنگ
Hani Moğol askerleri gibi... Onlar da biri hastalandı mı ölmesin diye göğe ok atarlar ya, sen de atadur.
همچو اسپاه مغل بر آسمان ** تیر میانداز دفع نزع جان
Yahut da kaçabilirsen kaç, kurtul bakalım.İmkânı mı var? Onun eline bir kere rehin olmuşsun.375
یا گریز از وی اگر توانی برو ** چون روی چون در کف اویی گرو
Yokluktayken bile elinden kurtulamadın, şimdi nasıl kurtulabilirsin a güzelim!
در عدم بودی نرستی از کفش ** از کف او چون رهی ای دستخوش
İstek yok mu? İşte o, sıçramak, kaçmaktır; onun adaletine karşı takvanın kanını dökmektir.
آرزو جستن بود بگریختن ** پیش عدلش خون تقوی ریختن
Bu dünya tuzaktır, tanesi de istek. Tuzaklardan kaç onlardan yüz çevir.
این جهان دامست و دانهآرزو ** در گریز از دامها روی آر زو
Böyle hareket ettin mi yüzlerce ferahlık bulursun. Fakat istekten geçemedin mi fesatlıklara uğrarsın.
چون چنین رفتی بدیدی صد گشاد ** چون شدی در ضد آن دیدی فساد
Bunun için Peygamber “Müftüler sana kuvvetli fetvalar bile verseler sen, kalbine danış” dedi.380
پس پیمبر گفت استفتوا القلوب ** گر چه مفتیتان برون گوید خطوب
İsteği bırak da Allah acısın. Bunun böyle olması lâzım, bunu denedin, sınadın ya.
آرزو بگذار تا رحم آیدش ** آزمودی که چنین میبایدش
Mademki kaçamıyorsun, ona kullukta bulun da hapsinden kurtul, gül bahçelerine git.
چون نتانی جست پس خدمت کنش ** تا روی از حبس او در گلشنش
Her an kendini görür gözetirsin adaleti de görürsün, yüceliği de ey azgın.
دم به دم چون تو مراقب میشوی ** داد میبینی و داور ای غوی
Fakat perde ardına girer, gözünü kaparsan senin bu göz yummanla güneş, işinden gücünden kalır mı hiç?
ور ببندی چشم خود را ز احتجاب ** کار خود را کی گذارد آفتاب
Padişahın,Eyaz’ın hareketini beğenmiyen beylere onun yüceliğinin rütbesindeki üstünlüğün, maaşındaki fazlalığın sebeplerini, hiçbir delil getiremiyecekleri, hiçbir itirazda bulunamıyacakları bir tarzda bildirip göstermesi
وا نمودن پادشاه به امرا و متعصبان در راه ایاز سبب فضیلت و مرتبت و قربت و جامگی او بریشان بر وجهی کی ایشان را حجت و اعتراض نماند
Beyler, hasetten coşunca nihayet padişahı bile kınamaya başlayıp dediler ki:385
چون امیران از حسد جوشان شدند ** عاقبت بر شاه خود طعنه زدند
Bu senin Eyaz’ında otuz adamın aklı yokken nasıl olur da otuz beyin kaftan parasını yer?
کین ایاز تو ندارد سی خرد ** جامگی سی امیر او چون خورد
Padişah, otuz beyle avlanmak üzere dağlara, ovalara çıktı.
شاه بیرون رفت با آن سی امیر ** سوی صحرا و کهستان صیدگیر
Uzaktan bir kervan gördü, beyin birisine git de,
کاروانی دید از دور آن ملک ** گفت امیری را برو ای متفک
Sor bakalım, o kervan hangi şehirden geliyor? dedi.
رو بپرس آن کاروان را بر رصد ** کز کدامین شهر اندر میرسد