Gözleri döndüren Tanrı’dır. Peki gönlü ve fikirleri döndüren kimdir?
چون مقلب حق بود ابصار را ** که بگرداند دل و افکار را
Kuyuyu lâtif bir ev görürsün, tuzağı zarif bir tane.3695
چاه را تو خانهای بینی لطیف ** دام را تو دانهای بینی ظریف
Bu, sofestailik değildir. Tanrı’nın değiştirmesidir. Hakikatler nerede? Sana böyle gösterir işte.
این تفسطط نیست تقلیب خداست ** مینماید که حقیقتها کجاست
Hakikatleri inkâr eden tamamıyla bir hayal peşine düşmüştür.
آنک انکار حقایق میکند ** جملگی او بر خیالی میتند
Fakat demez ki her şeyi hayal sanan da bir hayal olur mu? Gözünü ov da bak!
او نمیگوید که حسبان خیال ** هم خیالی باشدت چشمی به مال
Şehzadelerin “İnsan neden men edilirse ona haristir “ hükmüne uyup—Biz kendi kulluğumuzu gösterdik ama senin kötü huyun kulolmayı bilmiyor ki—o gitmeyin denilen kalye gitmeleri, babalarının bütün vasiyetlerini, bütün öğütlerini ayaklarının altına almaları, nihayet belâ kuyusuna düşmeleri, nefs-i levvam’nin onlara “ Size bir korkutucu gelmedi mi? “ sözüne karşılık ağlaya ağlaya ve pişmanlıkla “Geldi. Duysaydık, dinleseydik, Yahut aklımız olsaydı cehennemlikler arasına girmezdik” diye cevap vermeleri
رفتن پسران سلطان به حکم آنک الانسان حریص علی ما منع ما بندگی خویش نمودیم ولیکن خوی بد تو بنده ندانست خریدن به سوی آن قلعهی ممنوع عنه آن همه وصیتها و اندرزهای پدر را زیر پا نهادند تا در چاه بلا افتادند و میگفتند ایشان را نفوس لوامه الم یاتکم نذیر ایشان میگفتند گریان و پشیمان لوکنا نسمع او نعقل ماکنا فی اصحاب السعیر
Bu sözün sonu gelmez. Şehzadeler, o kaleye gitmek için yola düştüler.
این سخن پایان ندارد آن فریق ** بر گرفتند از پی آن دز طریق
Meyvesini yemeyin denen ağaca yürüdüler. İhlas sahiplerinin tavlasından çıktılar.3700
بر درخت گندم منهی زدند ** از طویلهی مخلصان بیرون شدند
Babalarının gütmeyin demesinden büsbütün hararetlendiler. O kaleye yüz çevirdiler.
چون شدند از منع و نهیش گرمتر ** سوی آن قلعه بر آوردند سر
O seçilmiş Padişahın sözüne karşı durdular. İnsanın sabrını yakıp yandıran “ Hüş-rüba” kalesine yüz tuttular.
بر ستیز قول شاه مجتبی ** تا به قلعهی صبرسوز هشربا
Öğütleri kabul eden aklın inadına gündüzden döndüler de kapkaranlık geceye daldılar.
آمدند از رغم عقل پندتوز ** در شب تاریک بر گشته ز روز
O güzelim “ Zatüssuver” kalesinin denize beş kapısı vardı, karaya beş kapısı.
اندر آن قلعهی خوش ذات الصور ** پنج در در بحر و پنجی سوی بر
Beş kapısı, dış duygularımız gibi renk ve koku alemineydi, beş kapısı da iç duygularımız gibi sırlar arardı.3705
پنج از آن چون حس به سوی رنگ و بو ** پنج از آن چون حس باطن رازجو
O binlerce resim be nakşı seyrettiler, yer, yer gezdiler resimler görüp kararsız bir hale geldiler.
زان هزاران صورت و نقش و نگار ** میشدند از سو به سو خوش بیقرار
Bu suret kadehlerinden pek sarhoş olma ki put yapıcı ve puta tapıcı olmayasın.
زین قدحهای صور کمباش مست ** تا نگردی بتتراش و بتپرست
Suret kadehlerinden geç onlara kapılma. Şarap kadehtedir ama kadehten meydana gelmemiştir ki.
از قدحهای صور بگذر مهایست ** باده در جامست لیک از جام نیست
Ağzını şarabı verene aç. Şarap geldikten sonra kadeh eksik olmaz.
سوی بادهبخش بگشا پهن فم ** چون رسد باده نیاید جام کم
Ey Adem gönül bağlayan mana benim beni ara kabuğu, buğday suretini bırak.3710
آدما معنی دلبندم بجوی ** ترک قشر و صورت گندم بگوی
Kum Halil için un olduktan sonra artık ey akıllı er, bil ki buğday hiçbir şey değildir.
چونک ریگی آرد شد بهر خلیل ** دانک معزولست گندم ای نبیل
Suret sureti olmayandan meydana gelir. Nitekim duman da ateşten çıkar.
صورت از بیصورت آید در وجود ** همچنانک از آتشی زادست دود