Nimet sureti verirse beden şükreder, mihnet sureti verirse sabreder.
صورت نعمت بود شاکر شود ** صورت مهلت بود صابر شود
Tanrı acıma suretiyle tecelli ederse insan gelişir büyür. Bir yara, bere suretiyle tecelli ederse ağlar feryat eder.
صورت رحمی بود بالان شود ** صورت زخمی بود نالان شود
Bir şehir suretiyle tecelli edince insanı yola düşürür. Bir ok suretiyle tecelli ederse insan kalkanla karşı durur.
صورت شهری بود گیرد سفر ** صورت تیری بود گیرد سپر
Güzellerde tecelli ederse zevk ve işrete dalar. Gayb suretiyle görünürse insan halvete girer.3725
صورت خوبان بود عشرت کند ** صورت غیبی بود خلوت کند
İhtiyaç sureti, insanı kazanca götürür; kol kuvveti, şunun bunun malını çalıp çırpmaya.
صورت محتاجی آرد سوی کسب ** صورت بازو وری آرد به غصب
Bu çeşit hayallerden doğan ve insana bir iş yaptıran suretler, o kadar çoktur ki saymaya imkan yok.
این ز حد و اندازهها باشد برون ** داعی فعل از خیال گونهگون
Sonsuz gidişler sonsuz hüner ve sanatlar, hep düşüncelerde doğan suretlerin gölgesidir.
بینهایت کیشها و پیشهها ** جمله ظل صورت اندیشهها
Bir kavim dam kenarında bir hoşça durmuşlar. Her birinin gölgesi de bak yere vurmuş.
بر لب بام ایستاده قوم خوش ** هر یکی را بر زمین بین سایهاش
O sağlam damın üstünde duran düşüncenin, fikrin suretidir. O ne yaparsa aşağıda o görünür.3730
صورت فکرست بر بام مشید ** وآن عمل چون سایه بر ارکان پدید
İş yerde duvarda görünmede fikir gizli. Fakat tesir ve ulaşma bakımından ikisi de bir.
فعل بر ارکان و فکرت مکتتم ** لیک در تاثیر و وصلت دو به هم
Bir meclise zevk kadehinden içilen suretlerin eseri insanın kendisinden geçmesi sarhoş olmasıdır.
آن صور در بزم کز جام خوشیست ** فایدهی او بیخودی و بیهشیست
Kadınla erkeğin ve ikisinin buluşma suretleri buluşma anında kendilerinden geçmelerini meydana getirir.
صورت مرد و زن و لعب و جماع ** فایدهش بیهوشی وقت وقاع
Bir nimet olan ekmek ve tuz suretinin eseri suretsiz olan kuvvettir.
صورت نان و نمک کان نعمتست ** فایدهش آن قوت بیصورتست
Savaşta kılıç ve kalkan sureti suretsizlikle yani düşmana üstün olmayla sona erer.3735
در مصاف آن صورت تیغ و سپر ** فایدهش بیصورتی یعنی ظفر
Medrese medreseye gidip gelme medresenin türlü, türlü suretleri insan bilgi sahibi olunca dürülür gider.
مدرسه و تعلیق و صورتهای وی ** چون به دانش متصل شد گشت طی
Bu suretler suretsizliğin kuluyken nasıl oluyor da o nimet sahibine yok diyorlar?
این صور چون بندهی بیصورتند ** پس چرا در نفی صاحبنعمتند
Bu suretler suretsizlikten vücut bulmuştur. Peki kendilerine bu varlığı verene şu aykırı gidiş onu şu inkar ediş nedir ki?
این صور دارد ز بیصورت وجود ** چیست پس بر موجد خویشش جحود
Ha.. suretin inkarı da ondan olur ondan zuhur eder. Bu iş de onun bir aksidir zaten.
خود ازو یابد ظهور انکار او ** نیست غیر عکس خود این کار او
Her yurdun duvar tavan ve sair suretlerini mimarın düşüncesinin gölgesi bil.3740
صورت دیوار و سقف هر مکان ** سایهی اندیشهی معمار دان
Düşünce zamanında taş, tahta ve kerpiç meydanda değildir ama bu, böyledir.
گرچه خود اندر محل افتکار ** نیست سنگ و چوب و خشتی آشکار
Dilediği gibi iş yapan suretsizliktir. Suret, onun elinde bir alete benzer.
فاعل مطلق یقین بیصورتست ** صورت اندر دست او چون آلتست
Bazı, bazı o suretsiz varlık, yokluk gizliliğinden kerem eder, suretlere yüz gösterir.
گه گه آن بیصورت از کتم عدم ** مر صور را رو نماید از کرم
Her suret ondan yardım görür. Bu suretle onun yüceliğinden güzelliğinden kudretinden var olur.
تا مدد گیرد ازو هر صورتی ** از کمال و از جمال و قدرتی
Derken yine suretsiz varlık, yüzünü gizler. Suretler ihtiyaçlarından renk ve koku aleminde dilenciliğe başlarlar.3745
باز بیصورت چو پنهان کرد رو ** آمدند از بهر کد در رنگ و بو
Bu suret başka bir suretten yücelik dilerse bu, yol azıtmanın, sapıklığın ta kendisidir.
صورتی از صورت دیگر کمال ** گر بجوید باشد آن عین ضلال
A cevhersiz şu halde neden ihtiyacını başka bir ihtiyaç sahibine arz edersin.
پس چه عرضه میکنی ای بیگهر ** احتیاج خود به محتاجی دگر
Mademki suretler kuldur, Tanrı’ya suret deme. Onu suret sanma, onu bir şeye benzetmeye kalkışma.
چون صور بندهست بر یزدان مگو ** ظن مبر صورت به تشبیهش مجو
Yalvar yakar kendini yok etmeye savaş. Çünkü düşünceden suretlerden başka bir şey meydana gelmez.
در تضرع جوی و در افنای خویش ** کز تفکر جز صور ناید به پیش
Başka bir suretle gelişmiyor, semirmiyorsan sende, sen yokken doğan suret elbette daha iyidir.3750
ور ز غیر صورتت نبود فره ** صورتی کان بیتو زاید در تو به
Bir şehre gider, o şehrin suretine ulaşırsın. A yolcu, seni oraya çeken suretsizliktir.
صورت شهری که آنجا میروی ** ذوق بیصورت کشیدت ای روی
Mana bakımından, hatta mekansızlık alemine kadar da gidersin. Çünkü zevk ve hoşluk, mekan ve zaman aleminden gayrı bir alemdir.
پس به معنی میروی تا لامکان ** که خوشی غیر مکانست و زمان
Bir sevgilinin suretine gidersin, onunla eş olmaya, arkadaşlık etmeye can atarsın.
صورت یاری که سوی او شوی ** از برای مونسیاش میروی
Maksattan gafilsin ama mana bakımından suretsizliğe gittin yine.
پس بمعنی سوی بیصورت شدی ** گرچه زان مقصود غافل آمدی
Şu halde hakikatte herkesin taptığı Hak’tır. Çünkü yollara gidenler zevk için giderler suretsizliğe doğru yürürler.3755
پس حقیقت حق بود معبود کل ** کز پی ذوقست سیران سبل
Ama bazıları yüzlerini kuyruğa tutmuşlardır. Baş, asıldır ama başı kaybetmişlerdir onlar.
لیک بعضی رو سوی دم کردهاند ** گرچه سر اصلست سر گم کردهاند
Baş, bu sapıklar tarafından kaybedilmiştir. Fakat baş, kuyruk yolundan başlık eder.
لیک آن سر پیش این ضالان گم ** میدهد داد سری از راه دم
O, baştan imdat görür, bu kuyruktan. Bir tayfa vardır ki onlar başı da kaybetmişlerdir, kuyruğu da.
آن ز سر مییابد آن داد این ز دم ** قوم دیگر پا و سر کردند گم
Hepsi ve her şey kayboldu mu hepsini ve her şeyi bulurlar. Her varlığı her sureti yok etmeye yolundan, külle koşup ulaşırlar.
چونک گم شد جمله جمله یافتند ** از کم آمد سوی کل بشتافتند
Şehzadelerin Zatüssuver kalesindeki köşkte Çin padişahinin kızının resmini görmeleri, üçünün de kendisinden geçmesi, ona aşık olması, Bu kimin resmi? diye arayıp sormaları.
دیدن ایشان در قصر این قلعهی ذات الصور نقش روی دختر شاه چین را و بیهوش شدن هر سه و در فتنه افتادن و تفحص کردن کی این صورت کیست
Bu söze son yoktur. Şehzadeler, kalede pek güzel pek alımlı bir resim gördüler.3760
این سخن پایان ندارد آن گروه ** صورتی دیدند با حسن و شکوه
Bundan daha güzel kız görmüşlerdi ama bu resmi görünce derin bir denize daldılar sanki.
خوبتر زان دیده بودند آن فریق ** لیک زین رفتند در بحر عمیق
Çünkü onlara bu kase içinde afyon verilmişti bir kere. Kaseler görünür de o afyon görünmez.