Her yurdun duvar tavan ve sair suretlerini mimarın düşüncesinin gölgesi bil.3740
صورت دیوار و سقف هر مکان ** سایهی اندیشهی معمار دان
Düşünce zamanında taş, tahta ve kerpiç meydanda değildir ama bu, böyledir.
گرچه خود اندر محل افتکار ** نیست سنگ و چوب و خشتی آشکار
Dilediği gibi iş yapan suretsizliktir. Suret, onun elinde bir alete benzer.
فاعل مطلق یقین بیصورتست ** صورت اندر دست او چون آلتست
Bazı, bazı o suretsiz varlık, yokluk gizliliğinden kerem eder, suretlere yüz gösterir.
گه گه آن بیصورت از کتم عدم ** مر صور را رو نماید از کرم
Her suret ondan yardım görür. Bu suretle onun yüceliğinden güzelliğinden kudretinden var olur.
تا مدد گیرد ازو هر صورتی ** از کمال و از جمال و قدرتی
Derken yine suretsiz varlık, yüzünü gizler. Suretler ihtiyaçlarından renk ve koku aleminde dilenciliğe başlarlar.3745
باز بیصورت چو پنهان کرد رو ** آمدند از بهر کد در رنگ و بو
Bu suret başka bir suretten yücelik dilerse bu, yol azıtmanın, sapıklığın ta kendisidir.
صورتی از صورت دیگر کمال ** گر بجوید باشد آن عین ضلال
A cevhersiz şu halde neden ihtiyacını başka bir ihtiyaç sahibine arz edersin.
پس چه عرضه میکنی ای بیگهر ** احتیاج خود به محتاجی دگر
Mademki suretler kuldur, Tanrı’ya suret deme. Onu suret sanma, onu bir şeye benzetmeye kalkışma.
چون صور بندهست بر یزدان مگو ** ظن مبر صورت به تشبیهش مجو
Yalvar yakar kendini yok etmeye savaş. Çünkü düşünceden suretlerden başka bir şey meydana gelmez.
در تضرع جوی و در افنای خویش ** کز تفکر جز صور ناید به پیش
Başka bir suretle gelişmiyor, semirmiyorsan sende, sen yokken doğan suret elbette daha iyidir.3750
ور ز غیر صورتت نبود فره ** صورتی کان بیتو زاید در تو به
Bir şehre gider, o şehrin suretine ulaşırsın. A yolcu, seni oraya çeken suretsizliktir.
صورت شهری که آنجا میروی ** ذوق بیصورت کشیدت ای روی
Mana bakımından, hatta mekansızlık alemine kadar da gidersin. Çünkü zevk ve hoşluk, mekan ve zaman aleminden gayrı bir alemdir.
پس به معنی میروی تا لامکان ** که خوشی غیر مکانست و زمان
Bir sevgilinin suretine gidersin, onunla eş olmaya, arkadaşlık etmeye can atarsın.
صورت یاری که سوی او شوی ** از برای مونسیاش میروی
Maksattan gafilsin ama mana bakımından suretsizliğe gittin yine.
پس بمعنی سوی بیصورت شدی ** گرچه زان مقصود غافل آمدی
Şu halde hakikatte herkesin taptığı Hak’tır. Çünkü yollara gidenler zevk için giderler suretsizliğe doğru yürürler.3755
پس حقیقت حق بود معبود کل ** کز پی ذوقست سیران سبل
Ama bazıları yüzlerini kuyruğa tutmuşlardır. Baş, asıldır ama başı kaybetmişlerdir onlar.
لیک بعضی رو سوی دم کردهاند ** گرچه سر اصلست سر گم کردهاند
Baş, bu sapıklar tarafından kaybedilmiştir. Fakat baş, kuyruk yolundan başlık eder.
لیک آن سر پیش این ضالان گم ** میدهد داد سری از راه دم
O, baştan imdat görür, bu kuyruktan. Bir tayfa vardır ki onlar başı da kaybetmişlerdir, kuyruğu da.
آن ز سر مییابد آن داد این ز دم ** قوم دیگر پا و سر کردند گم
Hepsi ve her şey kayboldu mu hepsini ve her şeyi bulurlar. Her varlığı her sureti yok etmeye yolundan, külle koşup ulaşırlar.
چونک گم شد جمله جمله یافتند ** از کم آمد سوی کل بشتافتند
Şehzadelerin Zatüssuver kalesindeki köşkte Çin padişahinin kızının resmini görmeleri, üçünün de kendisinden geçmesi, ona aşık olması, Bu kimin resmi? diye arayıp sormaları.
دیدن ایشان در قصر این قلعهی ذات الصور نقش روی دختر شاه چین را و بیهوش شدن هر سه و در فتنه افتادن و تفحص کردن کی این صورت کیست
Bu söze son yoktur. Şehzadeler, kalede pek güzel pek alımlı bir resim gördüler.3760
این سخن پایان ندارد آن گروه ** صورتی دیدند با حسن و شکوه
Bundan daha güzel kız görmüşlerdi ama bu resmi görünce derin bir denize daldılar sanki.
خوبتر زان دیده بودند آن فریق ** لیک زین رفتند در بحر عمیق
Çünkü onlara bu kase içinde afyon verilmişti bir kere. Kaseler görünür de o afyon görünmez.