English    Türkçe    فارسی   

6
4432-4481

  • Felek değirmeni, buğdayı olmayanların saçını, sakalını ağartır, kendilerini zayıflatır.
  • Fakat biz, bu değirmene buğdayımızla geldik. Bu değirmen, bize mal mülk bağışlar, iş güç verir.
  • Önce cennete girmeye istidat gerek ki cennetten bir dirlik elde edesin.
  • Yeni doğmuş çocuk, şaraptan, kebaptan, köşklerden, kubbelerden ne anlar? 4435
  • Bu örneğin sonu gelmez, sözü kısa kes. Yürü, istidat elde etmeye çalış.
  • İşte bu delikanlı da istidat sahibi olmak için şimdiye kadar oturdu. İştiyakı hadden aştı, fakat istidat sahibi olamadı.
  • İstidat da padişahtan elde edilir. Can olmadıkça bedende istidat mı olur dedi.
  • Padişahın lûtufları, onun gamını dürdü. Kendisi avlandı hâsılı, belki padişahı da avlar.
  • Aşikâr olarak senin gibi avlanan avı tutamadan av olur, bağlanır, bağlara giriftar olur gider. 4440
  • Kim beylik ararsa o beyliği elde edemeden mutlaka tutsak olur.
  • Cihan dibacesini aksine bil. Her kulun adını âlem padişahı tak.
  • Ey aksine gidişli ve ters düşünceli beden! Yüz binlerce hürü esir etmişsin.
  • Bir zamancağız şu hileyi, düzeni bırak da ölümden önce birkaç solukluk zaman da hür yaşa.
  • Sana eşek gibi, hürlükte yol yoksa kova gibi ancak kuyunun içine dalar çıkarsın. 4445
  • Bir zamancağız kendi canını terket, yürü, kendine benden başka bir yardak ara.
  • Benim nöbetim geldi, artık beni azadet; benden başkasını kendine damat edin!
  • Ey yüz türlü işe girişen beden, beni bırak. Ömrümü zâyettin, artık benden başka birini ara.
  • Kadının, Cuha' nın karısına kapılması, sandıkta kalması, kadı naibinin, sandığı satın alması. Ertesi yılı yine Cuha' nın karısının bıldır elde ettiği parayı umarak kadıya başvurması, kadının, "Beni azadet, başkasını ara" demesi
  • Cuha, her yıl yoksulluktan hileye baş vurur, karısına yüz tutar, ey güzelim derdi,
  • Mademki silâhın var, yürü avlan da avından süt sağalım. 4450
  • Tanrı, sana yay gibi kaşlar, ok gibi bakış vermiş. Bunları, adam avlamaktan başka ne için verdi?
  • Yürü, bir yüce kuş için tuzak kur. Taneyi göster, fakat sakın sen yenme ha!
  • Onu, muradına eriştirecekmişin gibi görün ağzının tadını boz. Tuzağa tutulan kuş, hiç tane yer mi?
  • Hâsılı Cuha'nın karısı, gönlünü on türlü emele veren kocamdan şikâyetçiyim diye kadının tapısına vardı.
  • Hikâyeyi kısa kes. Kadı, o güzelin yüzüne, gözüne kapıldı, avlandı. 4455
  • Dedi ki: Mahkemede bir gürültü varken şikâyetini dinleyemiyor, anlayamıyorum.
  • Ey selvi boylu! Yalnızca gelirsen kocanın sitemlerini iyice söyle, şikâyette bulunursun.
  • Kadın dedi ki: Senin evine iyi kötü herkes, derdini dökmeye, şikâyetini anlatmaya gelip gider.
  • Baş evi de sevdalarla doludur. Nitekim vesveselerle dolu olan gönül kavgalarla dopdoludur.
  • Geri kalan uzuvlar, düşünceye düşmez, rahattır. Fakat gönüller, gelip gidenlerin yüzünden yorulur, yıpranır. 4460
  • Tanrı korkusunun gözüne, yeline kaç. O bıldırki çiçekleri dök.
  • Bu çiçekler, yeni çiçeklerin bitmesine mâni olmaktadır. Halbuki gönül ağacı, onlar için yetişmiş, boy atmıştır.
  • Kendini bu düşüncelere verme, uykuya dal. Uyku içindeyken uyanıklığa baş kaldır.
  • Hani o Ashabı kehif gibi sen de uyanık yürü, seni uyuyor sansınlar.
  • Kadı, peki güzelim dedi, ne yapalım? Kadın dedi ki: Bu cariyenin evi tamamiyle bomboş. 4465
  • Düşman, köye gitti, bekçi de yok. Halvet olmak için pek güzel bir yurt.
  • Mümkünse bu gece oraya gel. Geceleyin görülen işte ne düzen vardır, ne riya.
  • Bütün gözetleyenler, uyku şarabiyle sarhoştur. Gece Zencisi, hepsinin boynunu vurmuştur.
  • Hâsılı o şeker dudaklı, o canım dudaklariyle kadıya şaşırtıcı afsunlar okudu.
  • İblis, Âdem'e nice defa masallar okudu ama Havva, ye dedi de Adem, Tanrı tarafından yemeyin denen meyvayı o vakit yedi. 4470
  • Âlemde zulümle dökülen ilk kan, kadın yüzünden ve Kaabil'in elinden çıktı.
  • Nuh, tavada ne kadar kebap kızartmak istese Vahile, durmadan tavaya taş atardı.
  • Kadın hilesi onun işine üstün olur, onun saf öğüt suyunu bulandırır giderdi.
  • Kavmine gizlice, amanın bu sapıklardan dininizi koruyun derdi.
  • Kadının, Cuha' nın karısının evine gitmesi, Cuha' nın kızgın bir halde kapının halkasını dövmesi, kadının sandığa gizlenmesi.
  • Kadının hilesine son yoktur. Gece oldu. Akıllı kadı, kadına kavuşmak için yavaş yavaş kalktı, yola düştü. 4475
  • Kadın iki mum yaktı. Yemek ve çerez hazırlamıştı. Kadı gelince biz aslen dedi, içmeden sarhoşuz.
  • Tam bu sırada Cuha gelip kapıyı döğmeye başladı. Kadı, yerinden sıçradı, bir kaçacak yer aramaya koyuldu.
  • Ortada bir sandıktan başka kaçacak yer yoktu. Hemen korkusundan sandığın içine girdi.
  • Derken Cuha eve girdi. Başladı söylenmeye: A kadın, a yazın da bana vebal olan, kışın da.
  • Neyim var da sana feda etmiyorum? Neden benim elimden her an öyle feryadedip durmadasın? 4480
  • Bana kötü kötü sözler söylemede, gah müflis, gah kaltaban demedesin.