English    Türkçe    فارسی   

6
4473-4522

  • Kadın hilesi onun işine üstün olur, onun saf öğüt suyunu bulandırır giderdi.
  • Kavmine gizlice, amanın bu sapıklardan dininizi koruyun derdi.
  • Kadının, Cuha' nın karısının evine gitmesi, Cuha' nın kızgın bir halde kapının halkasını dövmesi, kadının sandığa gizlenmesi.
  • Kadının hilesine son yoktur. Gece oldu. Akıllı kadı, kadına kavuşmak için yavaş yavaş kalktı, yola düştü. 4475
  • Kadın iki mum yaktı. Yemek ve çerez hazırlamıştı. Kadı gelince biz aslen dedi, içmeden sarhoşuz.
  • Tam bu sırada Cuha gelip kapıyı döğmeye başladı. Kadı, yerinden sıçradı, bir kaçacak yer aramaya koyuldu.
  • Ortada bir sandıktan başka kaçacak yer yoktu. Hemen korkusundan sandığın içine girdi.
  • Derken Cuha eve girdi. Başladı söylenmeye: A kadın, a yazın da bana vebal olan, kışın da.
  • Neyim var da sana feda etmiyorum? Neden benim elimden her an öyle feryadedip durmadasın? 4480
  • Bana kötü kötü sözler söylemede, gah müflis, gah kaltaban demedesin.
  • Benim olsa olsa iki derdim var: Biri senden, biri Tanrı'dan!
  • Töhmet atılacak, şüphe uyandıracak bir şu sandıktan başka neyim var ki?
  • Halk da içinde altınım var sanıyor, hakkımda böyle şüphelere düşüyor.
  • Sandık, görünüşte pek güzel ama içinde ne kumaş var, ne altın, ne gümüş... Bomboş! 4485
  • Hani güzel ve vekarlı riyakârın bedeni gibi. O sepette ancak yılan vardır, başka bir şey bulamazsın.
  • Yarın şu sandığı alıp götüreyim de çarşı ortasında yakayım.
  • Mümin de görsün, kâfir de, çıfıt da.. Bu sandıkta lanetten başka bir şey yok!
  • Kadın, adam dedi, vazgeç bundan. Cuha, Vallahi vazgeçmem, yapacağım diye yeminler etti.
  • Sabah çağı yel gibi koştu, hamal getirdi, hemencecik sandığı hamalın sırtına yükledi. 4490
  • Kadı, eziyetler içinde sandıkta "Hamal, hamal" diye sesleniyordu.
  • Hamal sağına, soluna baktı. Bu ses nereden geliyor ki dedi.
  • Acaba beni çağıran hatif mi? Yoksa gizlice peri mi çağırıyor beni?
  • O ses üst üste gelmeye başlayınca kendisine geldi, bu hatif değil dedi.
  • Nihayet anladı ki o ses sandıktan gelmede, sandıkta da birisi gizli. 4495
  • Sevgilinin derdiyle bir âşık, dışardayken sandığa gizlenmiş.
  • Ömrünü, dertlere uğramış da sandıkta geçirmiş. Çünkü âlemde yalnız bir sandık görmüş.
  • Göklerin yücesine yücelmeyen baş, bil ki heveslere kapılmış, sandık içine girmiştir.
  • Beden sandığından çıksa bile körlüğünden bir körün yanına gider ancak.
  • Bu sözün sonu yoktur. Kadı, ey hamal dedi, ey sandık götüren! 4500
  • Mahkemeye gir, halimi anlat. Naibime çabuk halimi tamamiyle bildir.
  • Gelsin, şu akılsız heriften bu sandığı alsın, açmadan öylece eve götürsün.
  • Yarabbi, ruh sahibi bir kavim gönder de bizi de beden sandığından satın alsın.
  • Halkı, afsun sandığından peygamberlerden başka kim satın alabilir?
  • Sandık içinde olduğunu gönül gözü açık olan binde bir kişi bilebilir. 4505
  • O, önce âlemi görmüştür de o zıtla bu zıt, kendisine ayan olmuştur.
  • Bilgi, müminin kayıp malıdır. Bu sebeple mümin, kendi yitiğini bilir, anlar.
  • Asla iyi gün görmemiş olan, bu devletsizlikten sıkılır, çırpınır mı hiç?
  • Yahut daha çocukken tutsaklığa düşen, yahut da daha önce anasından kul olarak doğan kişinin canı,
  • Hürlük zevkini görmemiştir. Onun meydanı, suretler sandığıdır. 4510
  • Aklı, daima suretlerde mahpustur, kafesten kafese gezer durur.
  • Kafesten yukarılara çıkmaya bir delik yoktur. Yerden yere boyuna kafeslerde gezer.
  • Kur'an da "Gücünüz yeterse çıkın bakalım" denmiştir. Bu söz, Tanrı' dan insanlara da hitaptır, cinlere de.
  • Tanrı, "Tanrı kudreti ve gökten gelen vahiy olmadıkça size bu göklerden yücelere çıkacak bir delik yoktur" demiştir.
  • Sandıktan sandığa giden adam, gökyüzüne mensup değildir, sandığa mensuptur. 4515
  • Sandığın yarığı, yeniden yeniye insana sarhoşluk verir. Fakat sandıkta olan, bunu anlayamaz.
  • Bu sandıklara kapılmazsa o vakit kadı gibi kurtulmayı aramaya başlar.
  • Bu nişaneyi bilen, sandıkta olduğunu anlar, korkusuz ve feryatsız durmaz.
  • Kadı gibi boyuna titrer, canı, bir an olsun nerden neşelenecek? Hep onu özler.
  • Kadı naibinin pazara gelerek Cuha' dan sandığı satın alması
  • Naip gelip bu sandık kaça? dedi. Cuha, dokuz yüz altından fazla veriyorlar. 4520
  • Fakat ben binden aşağı veremem. Alacaksan aç bak, paranı ortaya dök dedi.
  • Naip, ey hırkası kısa, utan, sandığın değeri meydanda dedi.