Bizim atalarımız akrabalarımız, eskiden beri dört tabiattır. Öyle olduğu halde biz, eğreti akrabalara tamah ettik.
جد و خویشانمان قدیمی چار طبع ** ما به خویشی عاریت بستیم طمع
Yıllardır insanın cismi, unsurlarla görüşmede, konuşmada.
سالها همصحبتی و همدمی ** با عناصر داشت جسم آدمی
Ruhu da, nefislerle akıllardan ama ruh, kendi asıllarını unutmuş.450
روح او خود از نفوس و از عقول ** روح اصول خویش را کرده نکول
O tertemiz nefislerle akıllardan, cana her an ey vefasız diye mektup gelmede.
از عقول و از نفوس پر صفا ** نامه میآید به جان کای بیوفا
Beş günlük dostları buldun da eski dostlardan yüz çevirdin.
یارکان پنج روزه یافتی ** رو ز یاران کهن بر تافتی
Çocuklar oyundan hoşlanırlar ama, geceleyin onları çeke çeke evlerine götürürler.
کودکان گرچه که در بازی خوشند ** شب کشانشان سوی خانه میکشند
Küçük çocuk oyuna başlarken soyunur, hırkasını külâhını, ayakkabısını çıkarır atar. Hırsız da gelip ansızın onları kapıverir.
شد برهنه وقت بازی طفل خرد ** دزد از ناگه قبا و کفش برد
Çocuk, oyuna öyle bir dalar ki külâhı, gömleği aklına bile gelmez.455
آن چنان گرم او به بازی در فتاد ** کان کلاه و پیرهن رفتش ز یاد
Gece gelir çatar bir türlü oyunu bırakamaz. Eve bir türlü yüz çeviremez.
شد شب و بازی او شد بیمدد ** رو ندارد کو سوی خانه رود
Duymadın mı, “Dünya ancak bir oyundan ibarettir” denmiştir. Sense oyuna daldın, elbiseni yele verdin, şimdi korkuya düştün.
نی شنیدی انما الدنیا لعب ** باد دادی رخت و گشتی مرتعب
Gece gelmeden elbiseni ara, gündüzü dedikoduyla zayi etme.
پیش از آنک شب شود جامه بجو ** روز را ضایع مکن در گفت و گو
Hâsılı ben de ovada kendime halvet bir yer seçtim, halkı elbise hırsızı gördüm.
من به صحرا خلوتی بگزیدهام ** خلق را من دزد جامه دیدهام
Ömrün yarısı, sevgili isteğiyle geçti, yarısı düşmanların derdiyle.460
نیم عمر از آرزوی دلستان ** نیم عمر از غصههای دشمنان
O, cüppeyi aldı götürdü, bu, külâhı. Biz de küçücük çocuklar gibi oyuna daldık;
جبه را برد آن کله را این ببرد ** غرق بازی گشته ما چون طفل خرد
Derken ecel gecesi yaklaştı. Artık bırak şu oyunu, yeter dönme oyuna gayrı.
نک شبانگاه اجل نزدیک شد ** خل هذا اللعب به سبک لاتعد
Tövbe atına binde hırsıza yetiş, hırsızdan elbiselerini al, geri dön.
هین سوار توبه شود در دزد رس ** جامهها از دزد بستان باز پس
Tövbe atı acayip bir attır. Bir anda şu aşağılık âlemden ta göğün üstüne kadar sıçrayıp çıkar.
مرکب توبه عجاب مرکبست ** بر فلک تازد به یک لحظه ز پست
Fakat atını da hırsızdan gözet ha. Biliyorsun ya, o, gizlice elbiseni de çaldı.465
لیک مرکب را نگه میدار از آن ** کو بدزدید آن قبایت را نهان
Aman şu atımı gözet de hırsız çalmasın.
تا ندزدد مرکبت را نیز هم ** پاس دار این مرکبت را دم به دم
Hırsızlar,birisinin koçunu çaldılar.Onunla kanaat etmediler de elbisesini çaldılar.
حکایت آن شخص کی دزدان قوج او را بدزدیدند و بر آن قناعت نکرد به حیله جامههاش را هم دزدیدند
Birisinin bir koçu vardı. Boynuna bir ip bağlamış, ardından çekip götürüyordu. Bir hırsız geldi, ipini kesip koçu götürdü.
آن یکی قج داشت از پس میکشید ** دزد قج را برد حبلش را برید
Adam haberdar olunca, koçu nereye götürdü diye sağa sola koşmaya başladı.
چونک آگه شد دوان شد چپ و راست ** تا بیابد کان قج برده کجاست
Hırsızın bir kuyu başında eyvahlar olsun diye feryadetmekte olduğunu gördü.
بر سر چاهی بدید آن دزد را ** که فغان میکرد کای واویلتا
Dedi ki: Üstat, neden feryat ediyorsun? Hırsız, kuyuya altın torbam düştü.470
گفت نالان از چی ای اوستاد ** گفت همیان زرم در چه فتاد
Çıkarabilirsen sana gönül hoşluğu ile beşte birini veririm.
گر توانی در روی بیرون کشی ** خمس بدهم مر ترا با دلخوشی
Yüz altının beşte birine sahip olursun dedi.Adam, bu tam on koçun değeri.
خمس صد دینار بستانی به دست ** گفت او خود این بهای ده قجست
Bir kapı kapandıysa on kapı açıldı. Bir koç gittiyse Allah, ona karşılık bir deve ihsan etti ,deyip ;
گر دری بر بسته شد ده در گشاد ** گر قجی شد حق عوض اشتر بداد
Elbisesini çıkarttı, kuyuya indi. Hırsız da derhal elbiselerini alıp kaçtı.
جامهها بر کند و اندر چاه رفت ** جامهها را برد هم آن دزد تفت
Yolu köye çıkaracak bir tedbir gerek. Yoksa insana tamah tohumunu getiren tedbire tedbir demezler.475
حازمی باید که ره تا ده برد ** حزم نبود طمع طاعون آورد
Tamah huyu fitneden ibaret bir hırsızdır ama hayal gibi her an bir surete bürünür.
او یکی دزدست فتنهسیرتی ** چون خیال او را بهر دم صورتی
Onun hilesini Allah’dan da başka kimse bilmez.Allah’ya kaç da o alçaktan kurtul!
کس نداند مکر او الا خدا ** در خدا بگریز و وا ره زان دغا
Mustafa aleyhisselâm “İslâmda rahiplik yoktur” buyurmuştur . Bu esasa göre kuşun , avcıyla konuşup,görüşmesi
مناظرهی مرغ با صیاد در ترهب و در معنی ترهبی کی مصطفی علیهالسلام نهی کرد از آن امت خود را کی لا رهبانیة فی الاسلام
Kuş dedi ki: Azizim, halvette oturma. Ahmed’in dininde rahiplik iyi değildir.
مرغ گفتش خواجه در خلوت مهایست ** دین احمد را ترهب نیک نیست
Peygamber, rahipliği nehyetti. Sen, nasıl oldu da böyle bid’ate kapıldın.
از ترهب نهی کردست آن رسول ** بدعتی چون در گرفتی ای فضول
Cuma namazını kılmak, namazı cemaatle eda etmek, halka iyilik yapmalarını, Allah buyruklarını tutmalarını emretmek, kötülükte bulunmaktan çekinmek lâzım.480
جمعه شرطست و جماعت در نماز ** امر معروف و ز منکر احتراز
Kötü huyluların zahmetlerini çekip sabretmek, bulut gibi halka menfaatli olmak gerek.
رنج بدخویان کشیدن زیر صبر ** منفعت دادن به خلقان همچو ابر
“İnsanların hayırlısı halka faydalı olanıdır” babacığım. Taş değilsen taşla toprakla işin ne?
خیر ناس آن ینفع الناس ای پدر ** گر نه سنگی چه حریفی با مدر
Acınmış, Allah rahmetine erişmiş ümmetin arasında ol. Ahmed’in sünnetini bırakma, ona mahkûm et kendini.
در میان امت مرحوم باش ** سنت احمد مهل محکوم باشد
Adam dedi ki: Aklı tam olmayan, akıllı kişinin yanında taşa kerpice benzer.
گفت عقل هر که را نبود رسوخ ** پیش عاقل او چو سنگست و کلوخ
Ekmek isteğine düşen, eşekten farksızdır. Onunla konuşup görüşmek rahipliğin ta kendisidir.485
چون حمارست آنک نانش امنیتست ** صحبت او عین رهبانیتست
Çünkü Haktan başka ne varsa hepsi mahvolur gider. Her gelecek, bir müddet sonra gelir, olacak olur.
زانک غیر حق همه گردد رفات ** کل آت بعد حین فهو آت
Adam olmayan kişinin hükmü de, kıblesine benzer. O ölüyü arayıp durur, var onu da ölü say sen.
حکم او هم حکم قبلهی او بود ** مردهاش خوان چونک مردهجو بود
Böyle adamlarla düşüp kalkan da rahiptir. Çünkü düşüp kalktığı adamlar, taştan, kerpiçten başka bir şey değildir.
هر که با این قوم باشد راهبست ** که کلوخ و سنگ او را صاحبست
Hattâ onlar taştan, kerpiçten de beterdir. Çünkü taş ve kerpiç, kimsenin yolunu vurmaz. Halbuki bu kerpiçlerden insana yüz binlerce zarar gelir.
خود کلوخ و سنگ کس را ره نزد ** زین کلوخان صد هزار آفت رسد
Kuş, iyi ama dedi, asıl savaş, yolda böyle yol vuranlar olunca savaştır.490
گفت مرغش پس جهاد آنگه بود ** کین چنین رهزن میان ره بود
Aslan gibi olan er, halkı korumak, onlara yardım etmek ve düşmanla savaşmak için emin olmayan yola gelir.
از برای حفظ و یاری و نبرد ** بر ره ناآمن آید شیرمرد
Erlik, yolcu düşmanla çatıştığı zaman meydana çıkar.
عرق مردی آنگهی پیدا شود ** که مسافر همره اعدا شود
Peygamber, kılıçla gönderildi, ümmeti de saflar yaran er bir ümmettir.
چون نبی سیف بودست آن رسول ** امت او صفدرانند و فحول
Bizim dinimiz de iş, savaştadır. İsa dininde mağaraya, dağa çekilip ibadette.
مصلحت در دین ما جنگ و شکوه ** مصلحت در دین عیسی غار و کوه
Adam dedi ki: Evet ama insanda güç kuvvet varsa, kötülüklere karşı durabilirse.495
گفت آری گر بود یاری و زور ** تا به قوت بر زند بر شر و شور
Kuvvet olmayınca çekinmek daha doğru. Takatin yetmeyeceği şeyden kaçmak daha yerinde bir iş.
چون نباشد قوتی پرهیز به ** در فرار لا یطاق آسان بجه
Kuş, işe sarılmak için dedi, yüreğin doğru olması gerek. Yoksa insanın dostu eksik olmaz.
گفت صدق دل بباید کار را ** ورنه یاران کم نیاید یار را