Tövbe atı acayip bir attır. Bir anda şu aşağılık âlemden ta göğün üstüne kadar sıçrayıp çıkar.
مرکب توبه عجاب مرکبست ** بر فلک تازد به یک لحظه ز پست
Fakat atını da hırsızdan gözet ha. Biliyorsun ya, o, gizlice elbiseni de çaldı.465
لیک مرکب را نگه میدار از آن ** کو بدزدید آن قبایت را نهان
Aman şu atımı gözet de hırsız çalmasın.
تا ندزدد مرکبت را نیز هم ** پاس دار این مرکبت را دم به دم
Hırsızlar,birisinin koçunu çaldılar.Onunla kanaat etmediler de elbisesini çaldılar.
حکایت آن شخص کی دزدان قوج او را بدزدیدند و بر آن قناعت نکرد به حیله جامههاش را هم دزدیدند
Birisinin bir koçu vardı. Boynuna bir ip bağlamış, ardından çekip götürüyordu. Bir hırsız geldi, ipini kesip koçu götürdü.
آن یکی قج داشت از پس میکشید ** دزد قج را برد حبلش را برید
Adam haberdar olunca, koçu nereye götürdü diye sağa sola koşmaya başladı.
چونک آگه شد دوان شد چپ و راست ** تا بیابد کان قج برده کجاست
Hırsızın bir kuyu başında eyvahlar olsun diye feryadetmekte olduğunu gördü.
بر سر چاهی بدید آن دزد را ** که فغان میکرد کای واویلتا
Dedi ki: Üstat, neden feryat ediyorsun? Hırsız, kuyuya altın torbam düştü.470
گفت نالان از چی ای اوستاد ** گفت همیان زرم در چه فتاد
Çıkarabilirsen sana gönül hoşluğu ile beşte birini veririm.
گر توانی در روی بیرون کشی ** خمس بدهم مر ترا با دلخوشی
Yüz altının beşte birine sahip olursun dedi.Adam, bu tam on koçun değeri.
خمس صد دینار بستانی به دست ** گفت او خود این بهای ده قجست
Bir kapı kapandıysa on kapı açıldı. Bir koç gittiyse Allah, ona karşılık bir deve ihsan etti ,deyip ;
گر دری بر بسته شد ده در گشاد ** گر قجی شد حق عوض اشتر بداد
Elbisesini çıkarttı, kuyuya indi. Hırsız da derhal elbiselerini alıp kaçtı.
جامهها بر کند و اندر چاه رفت ** جامهها را برد هم آن دزد تفت
Yolu köye çıkaracak bir tedbir gerek. Yoksa insana tamah tohumunu getiren tedbire tedbir demezler.475
حازمی باید که ره تا ده برد ** حزم نبود طمع طاعون آورد
Tamah huyu fitneden ibaret bir hırsızdır ama hayal gibi her an bir surete bürünür.
او یکی دزدست فتنهسیرتی ** چون خیال او را بهر دم صورتی
Onun hilesini Allah’dan da başka kimse bilmez.Allah’ya kaç da o alçaktan kurtul!
کس نداند مکر او الا خدا ** در خدا بگریز و وا ره زان دغا
Mustafa aleyhisselâm “İslâmda rahiplik yoktur” buyurmuştur . Bu esasa göre kuşun , avcıyla konuşup,görüşmesi
مناظرهی مرغ با صیاد در ترهب و در معنی ترهبی کی مصطفی علیهالسلام نهی کرد از آن امت خود را کی لا رهبانیة فی الاسلام
Kuş dedi ki: Azizim, halvette oturma. Ahmed’in dininde rahiplik iyi değildir.
مرغ گفتش خواجه در خلوت مهایست ** دین احمد را ترهب نیک نیست
Peygamber, rahipliği nehyetti. Sen, nasıl oldu da böyle bid’ate kapıldın.
از ترهب نهی کردست آن رسول ** بدعتی چون در گرفتی ای فضول
Cuma namazını kılmak, namazı cemaatle eda etmek, halka iyilik yapmalarını, Allah buyruklarını tutmalarını emretmek, kötülükte bulunmaktan çekinmek lâzım.480
جمعه شرطست و جماعت در نماز ** امر معروف و ز منکر احتراز
Kötü huyluların zahmetlerini çekip sabretmek, bulut gibi halka menfaatli olmak gerek.
رنج بدخویان کشیدن زیر صبر ** منفعت دادن به خلقان همچو ابر
“İnsanların hayırlısı halka faydalı olanıdır” babacığım. Taş değilsen taşla toprakla işin ne?
خیر ناس آن ینفع الناس ای پدر ** گر نه سنگی چه حریفی با مدر
Acınmış, Allah rahmetine erişmiş ümmetin arasında ol. Ahmed’in sünnetini bırakma, ona mahkûm et kendini.
در میان امت مرحوم باش ** سنت احمد مهل محکوم باشد
Adam dedi ki: Aklı tam olmayan, akıllı kişinin yanında taşa kerpice benzer.
گفت عقل هر که را نبود رسوخ ** پیش عاقل او چو سنگست و کلوخ
Ekmek isteğine düşen, eşekten farksızdır. Onunla konuşup görüşmek rahipliğin ta kendisidir.485
چون حمارست آنک نانش امنیتست ** صحبت او عین رهبانیتست
Çünkü Haktan başka ne varsa hepsi mahvolur gider. Her gelecek, bir müddet sonra gelir, olacak olur.
زانک غیر حق همه گردد رفات ** کل آت بعد حین فهو آت
Adam olmayan kişinin hükmü de, kıblesine benzer. O ölüyü arayıp durur, var onu da ölü say sen.
حکم او هم حکم قبلهی او بود ** مردهاش خوان چونک مردهجو بود
Böyle adamlarla düşüp kalkan da rahiptir. Çünkü düşüp kalktığı adamlar, taştan, kerpiçten başka bir şey değildir.
هر که با این قوم باشد راهبست ** که کلوخ و سنگ او را صاحبست
Hattâ onlar taştan, kerpiçten de beterdir. Çünkü taş ve kerpiç, kimsenin yolunu vurmaz. Halbuki bu kerpiçlerden insana yüz binlerce zarar gelir.
خود کلوخ و سنگ کس را ره نزد ** زین کلوخان صد هزار آفت رسد
Kuş, iyi ama dedi, asıl savaş, yolda böyle yol vuranlar olunca savaştır.490
گفت مرغش پس جهاد آنگه بود ** کین چنین رهزن میان ره بود
Aslan gibi olan er, halkı korumak, onlara yardım etmek ve düşmanla savaşmak için emin olmayan yola gelir.
از برای حفظ و یاری و نبرد ** بر ره ناآمن آید شیرمرد
Erlik, yolcu düşmanla çatıştığı zaman meydana çıkar.
عرق مردی آنگهی پیدا شود ** که مسافر همره اعدا شود
Peygamber, kılıçla gönderildi, ümmeti de saflar yaran er bir ümmettir.
چون نبی سیف بودست آن رسول ** امت او صفدرانند و فحول
Bizim dinimiz de iş, savaştadır. İsa dininde mağaraya, dağa çekilip ibadette.
مصلحت در دین ما جنگ و شکوه ** مصلحت در دین عیسی غار و کوه
Adam dedi ki: Evet ama insanda güç kuvvet varsa, kötülüklere karşı durabilirse.495
گفت آری گر بود یاری و زور ** تا به قوت بر زند بر شر و شور
Kuvvet olmayınca çekinmek daha doğru. Takatin yetmeyeceği şeyden kaçmak daha yerinde bir iş.
چون نباشد قوتی پرهیز به ** در فرار لا یطاق آسان بجه
Kuş, işe sarılmak için dedi, yüreğin doğru olması gerek. Yoksa insanın dostu eksik olmaz.
گفت صدق دل بباید کار را ** ورنه یاران کم نیاید یار را
Sen dost ol da sayısız dost gör. Fakat dost olmazsan dostsuz, yardımsız kala kalırsın.
Şeytan kurttur, sen de Yusuf’a benzersin. Ey temiz er, sakın Yakup’un eteğini bırakma.
دیو گرگست و تو همچون یوسفی ** دامن یعقوب مگذار ای صفی
Kurt, çok defa, sürüden bir kuzu, yalnız başına bir yol tutup ayrıldı mı onu kapar,yer.500
گرگ اغلب آنگهی گیرا بود ** کز رمه شیشک به خود تنها رود
Sünneti ve topluluğu bırakan kişi, yırtıcı hayvanlarla dopdolu olan böyle bir yerde kendi kanını dökmez de ne yapar?
آنک سنت یا جماعت ترک کرد ** در چنین مسبع نه خون خویش خورد
Sünnet yoldur, topluluk da yoldaşa benzer. Yolsuz yoldaşsız oldun mu bu daracık yerde helâk oldun gitti.
هست سنت ره جماعت چون رفیق ** بیره و بییار افتی در مضیق
Akla düşman olan yoldaş, yoldaş değildir. O, bir fırsat arar ki elbiseni alıp götürsün.
همرهی نه کو بود خصم خرد ** فرصتی جوید که جامهی تو برد
Seninle beraber gider, gider ama bir aşılmaz bele, boğaza gelsin de varını yoğunu yağma etsin diye.
میرود با تو که یابد عقبهای ** که تواند کردت آنجا نهبهای
Yahut da o yoldaş dediğin kimse görünüşte cesurdur fakat hakikatte korkak. Bu sarp iş başa düştü mü dönmek için sana ders vermeye kalkışır.505
یا بود اشتردلی چون دید ترس ** گوید او بهر رجوع از راه درس
Korkaklığından dostunu da korkutur. Böyle yoldaşı düşman bil, dost değil.
یار را ترسان کند ز اشتردلی ** این چنین همره عدو دان نه ولی
Bu yol, insanın canıyla başıyla oynayacağı yoldur. Her meşelikte, her sazlıkta yufka yüreklileri geriye çevirecek bir âfet vardır.
راه جانبازیست و در هر غیشهای ** آفتی در دفع هر جانشیشهای
Din yolu, her puşt tabiatlının gideceği yol değildir. bu yüzden de tehlikelerle doludur.
راه دین زان رو پر از شور و شرست ** که نه راه هر مخنث گوهرست
Yoldaki bu korku, unu kepekten ayıran elek gibi insanların da yüreklilerini yüreksizlerinden ayırt eder.
در ره این ترس امتحانهای نفوس ** همچو پرویزن به تمییز سبوس
Yol, nasıl yoldur? Gidenlerin ayak izleri ile dopdolu bir yol. Dost nasıl dosttur? Rey ve tedbir bakımından merdivene benzeyen, seni aklı ile her an irşat edip yücelten dost.510
راه چه بود پر نشان پایها ** یار چه بود نردبان رایها
Tutalım ki ihtiyatlısın da seni kurt kapmadı. İyi ama topluluk olmadıkça o neşeyi bulamazsın ki.
گیرم آن گرگت نیابد ز احتیاط ** بی ز جمعیت نیابی آن نشاط
Yalnız olarak bir yolda neşeli neşeli giden kişinin neşesi, dostlarla, yoldaşlarla giderse birken yüz olur.
آنک تنها در رهی او خوش رود ** با رفیقان سیر او صدتو شود
Eşek, ağır canlı olduğu halde eşeğiyle dostu ile giderse neşelenir kuvvet bulur.
با غلیظی خر ز یاران ای فقیر ** در نشاط آید شود قوتپذیر