English    Türkçe    فارسی   

6
641-690

  • Bu değil, o değil sözünü terket de var olanı ileri getir.
  • Nefyi bırak da var olana tap, bunu o sarhoş Türk’ten öğren babacığım.
  • Mahmur Türk beyinin, sabah çağı çalgıcıyı çağırması; ” Ulu Allah’nın dostlarına hazırladığı bir şarap vardır, onu içtiler mi sarhoş olurlar, sarhoş olunca da tertemiz bir hale gelirler..” hadisinin tefsiri Şarap, sırlar küpünde şunun için köpürür: Kim, her şeyden geçmişse o şarabı içer. Ulu Allah “ İyi kişiler içerler ”demiştir. Senin içtiğin şarap haramdır. Biz,helâl olan şaraptan başka şarap içmiyoruz. Çalış da yokluktan varlığa ulaş. Allah şarabiylesarhoşol.
  • Yabancı bir Türk, seher vakti uyandı. Sarhoşluğun verdiği mahmurlukla bir çalgıcı istedi.
  • Can çalgıcısı, insanın canına munistir. Sarhoşun mezesi, gıdası ve kuvveti odur.
  • Çalgıcı onları sarhoşluğa çeker. Sonra yine sarhoşluğu, çalgıcının, okuyucunun nağmesinden, nefesinden tadarlar. 645
  • Allah şarabı, insanı o çalgıcıya, o okuyucuya götürür; bu ten şarabı da bu çalgıcıdan, bu okuyucudan gıdalanır.
  • Söze gelince ikisi de birdir ama hakikatte bu Hasan’la o Hasan arasında fark çoktur.
  • Arada söze ait bir şüphe var ama gökyüzü nerede, ip nerede?
  • Sözdeki birlik, daima yol vurur. Kâfirle müminin birliği, ten bakımındandır.
  • Bedenler, ağızları kapalı testilere benzerler. Her testide ne var? Sen ona bak. 650
  • O beden testisi, âbıhayatla doludur, bu beden testisi ölüm zehriyle.
  • İçindekine bakarsan padişahsın, dışına bakarsan yolunu azıttın gitti.
  • Söz,bil ki şu bedene benzer, manâsı da içindeki candır.
  • Baş gözü, daima bedeni görür, can gözü ise, hünerli canı.
  • Mesnevi’nin sözlerindeki suret de surete kapılanı azdırır, yolunu kaybettirir, manâya bakan kişiye de yol gösterir, doğru yolu buldurur. 655
  • Allah da “Bu Kur’an, gönül yüzünden bazılarına doğru yolu gösterir, bazılarının da yolunu azıtır” buyurmuştur.
  • Arif, şarap dedi mi Allah için olsun abes görme. Arife nasıl olur da bir şey yok olur?
  • Sen, şeytanın içtiği şarabı anlarsan Allah şarabını nereden düşünebileceksin?
  • Çalgıyla şarap... bu ikisi de eşittir. Bu ona koşar, o buna.
  • Sarhoşlar, çalgının namesiyle, çalgıcının nefesiyle gıdalanırlar. Çalgıyla çalgıcı da onları meyhaneye çeker götürür. 660
  • O, meydanın başıdır, bu, sonu. Gönül, onun çevgânında bir top kesilmiştir.
  • Akılda ne varsa kulak oraya dikilir. Başta safra varsa yanınca sevda olur.
  • Sonra bu ikisi de kendinden geçer, orada baba da bir olur oğul da.
  • Neşeyle dert uzlaştı mı türkümüz çalgıcıları uyandırdı.
  • Çalgıcı uyutucu bir şarkı okumaya başladı: Ey yüzünü görmediğim sevgili, bana bir kadeh sun. 665
  • Sen, benim yüzümsün, hakikatimsin, seni görmezsem şaşılmaz. Yakınlığın son derecesi, şüpheye düşme perdesiyle bürünmedir.
  • Sen aklımsın, seni görmezsem şaşılmaz. Karışık şeylerin birbirine girmesinden seni göremezsem şaşılacak şey değildir bu.
  • Sen, bana şah damarımdan daha yakınken, yâ diye nasıl sana hitap edebilirim? Yâ, uzakta olana hitaptır.
  • Ben, kıskançlığımdan yanımdaki sevgiliyi gizlemek, duyanları yanıltmak için dağlarda, çöllerde sana nida edip duruyorum.
  • Bir körün Mustafa aleyhisselâm’ın evine gelmesi , Allah razı olsun , Ayşe’nin körden kaçması,Resûl aleyhisselâm’ın “Neye kaçıyorsun ? O seni görmüyor ki” demesi üzerine Ayşe’nin ,Peygambere cevabı
  • Peygamberin huzuruna bir kör geldi, ey her hamur teknesine ihsanda bulunan dedi. 670
  • Sen, sulara, yağmurlara hâkimsin, ben de susuzum, su istiyorum. Ey beni suvaran medet, medet!
  • Kör kapıdan aceleyle gelince Ayşe, görünmemek için derhal kaçtı.
  • O temiz kadın, kıskanç peygamberin gayretini biliyordu.
  • Kim daha güzelse kıskançlığı daha artıktır. Çünkü oğullarım, kıskançlık nazdan meydana gelir.
  • Kokmuş kocakarılar, çirkinliklerini, kartlıklarını bilirler de kocalarına kendi elleriyle genç kadın alırlar, kendi elleriyle kendilerine ortak getirirler. 675
  • İki âlemde de Ahmed’in güzelliği gibi güzellik mi var? Allah nuru, ona yardım etmede.
  • İki âlemin nazı da onda olacak elbet. Bu bakımdan kıskançlık da, güneşten yüz kat daha parlak olan ona yaraşır.
  • Topumu Zühal yıldızına attım. Yıldızlar, yüzünüzü çevirin.
  • Benim eşi olmayan parlaklığıma karşı yok olun. Yoksa nuruma karşı rüsvay olursunuz.
  • Ben her gece keremimden kaybolurum, gider gibi görünürüm, yoksa nereye gideceğim? 680
  • Gider gibi görünürüm de, siz de bir gececik olsun bensiz şu âlemde yarasalar gibi kanat çırpın!
  • Tavus kuşları gibi kanatlarınızı gösterin, sarhoş olun, baş çekin, ululanın.
  • Fakat çarık nasıl Eyaz’ın mumu ise siz de arada bir o çirkin ayaklarınıza bakın.
  • Benlikle sol taraf ehlinden olmayasınız diye kulağınızı çekmek için sabahleyin yüz gösteririm der.
  • Bunu bırak da bu söz uzundur. Kün emri sözü uzatmayı nehyetmiştir. 685
  • Mustafa aleyhisselâm’ın ,gönlümdekini biliyor mu,yoksa söylenen bir sözü mü taklit ediyor diye anlamak için,Allah razı olsun, Ayşeyi sınaması ve “Neden gizleniyorsun?Gizlenme. Kör,seni görmüyor ki” demesi.
  • Peygamber, sınamak için “O kadar gizlenme, o seni görmüyor ki” dedi.
  • Ayşe elleriyle işaret ederek “O görmüyor ama ben onu görüyorum ya” demek istedi.
  • Bu öğüt vericinin sözlerinin benzetmelerle, örneklerle dolu olması, aklın, ruhun güzelliğine karşı kıskançlığından onu göstermek istemeyişinden ileri gelir.
  • Ruh, bu kadar gizliyken akıl, neden bu derece de onu kıskanır?
  • Onun nuru, kendi yüzünü örtmüştür. A kıskanç, kimden gizliyorsun? 690