Fakat, ölür mezara gidersin hani o ölümü değil. Seni değiştiren nura götüren ölümü seç.
نه چنان مرگی که در گوری روی ** مرگ تبدیلی که در نوری روی
Erkek, erkeklik çağına girdi, kendini bildi mi çocukluk, ölür gider; Rum diyarına mensup olur. Zencilik kalmaz.740
مرد بالغ گشت آن بچگی بمرد ** رومیی شد صبغت زنگی سترد
Toprak, altın oldu mu topraklığı kalmaz. Gam ferahlık haline geldi mi insana keder verme dikeni yok olur gider.
خاک زر شد هیات خاکی نماند ** غم فرج شد خار غمناکی نماند
Mustafa, bunun için ey sırları arayan, diri olan bir ölü görmek istersen dedi...
مصطفی زین گفت کای اسرارجو ** مرده را خواهی که بینی زنده تو
Diriler gibi şu toprak üstünde ölü olarak yürüyen, canı göklere yücelmiş,
میرود چون زندگان بر خاکدان ** مرده و جانش شده بر آسمان
Yüceleri yurt edinmiş birisini görmek dilersen...
جانش را این دم به بالا مسکنیست ** گر بمیرد روح او را نقل نیست
Ölümden önce bu âlemden göçmüş, akılla değil de ancak sen de ölürsen anlayacağın bir hale gelmiş...745
زانک پیش از مرگ او کردست نقل ** این بمردن فهم آید نه به عقل
Canı, halkın canı gibi göçmemiş, bir duraktan bir durağa göçe göçe ta son durağa varmış,
نقل باشد نه چو نقل جان عام ** همچو نقلی از مقامی تا مقام
Birisini, yeryüzünde bu sıfatlara bürünmüş gezip duran bir ölüyü görmek istersen...
هرکه خواهد که ببیند بر زمین ** مردهای را میرود ظاهر چنین
Tertemiz Ebu Bekir’i gör ki o, doğruluğu yüzünden mahşere varmış, haşrolmuş kişilerin ulusudur.
مر ابوبکر تقی را گو ببین ** شد ز صدیقی امیرالمحشرین
Bu âlemde EbuBekris Sıddıyk’a bak da haşri daha iyi tasdik et.
اندرین نشات نگر صدیق را ** تا به حشر افزون کنی تصدیق را
Muhammed’de elde bulunan, görünüp duran yüzlerce kıyametti. Çünkü o, her hakikati,her sırrı çözüp bağlama yokluğunda hâl olmuş, hakiki varlığa ulaşmıştı.750
پس محمد صد قیامت بود نقد ** زانک حل شد در فنای حل و عقد
Ahmet bu dünyaya ikinci defa doğmuştu. O, apaçık yüzlerce kıyametti.
زادهی ثانیست احمد در جهان ** صد قیامت بود او اندر عیان
Ondan kıyameti sorup dururlar ve “Ey kıyamet, kıyamete ne kadar zaman var” derlerdi.
زو قیامت را همیپرسیدهاند ** ای قیامت تا قیامت راه چند
Birisi o hakiki mahşer olan Peygamberden haşri sordu mu çok defa hâl diliyle “Mahşerden haşri soruyor” derdi.
با زبان حال میگفتی بسی ** که ز محشر حشر را پرسید کسی
İşte onun için o güzel haberler veren peygamber, ey ulular demiştir, ölmeden önce ölün!
بهر این گفت آن رسول خوشپیام ** رمز موتوا قبل موت یا کرام
Nitekim ben de ölmeden öldüm de bu sesi, bu şöhreti o taraftan aldım, getirdim.755
همچنانک مردهام من قبل موت ** زان طرف آوردهام این صیت و صوت
Kıyamet ol da kıyameti gör. Her şeyi görmenin şartı budur.
پس قیامت شو قیامت را ببین ** دیدن هر چیز را شرطست این
İster nur olsun, ister karanlık. O olmadıkça onu tamamı ile bilemezsin.
تا نگردی او ندانیاش تمام ** خواه آن انوار باشد یا ظلام
Akıl oldun mu aklı tamamı ile bilirsin, aşk oldun mu aşkın yanmış, mahvolmuş fitillerini anlar, duyarsın.
عقل گردی عقل را دانی کمال ** عشق گردی عشق را دانی ذبال
Anlayış bunu kavrayabilseydi bu dâvanın delilini apaçık söylerdim.
گفتمی برهان این دعوی مبین ** گر بدی ادراک اندر خورد این
İncir yiyen bir kuş gelip konuk olsa bu tarafta incir çoktur, incirin hiçbir değeri yoktur.760
هست انجیر این طرف بسیار و خوار ** گر رسد مرغی قنق انجیرخوار
Âlemde bulunan kadın, erkek... Herkes her an can vermede, ölmededir.
در همه عالم اگر مرد و زنند ** دم به دم در نزع و اندر مردنند
Sözlerini de, ölüm zamanı babanın oğula vasiyeti say.
آن سخنشان را وصیتها شمر ** که پدر گوید در آن دم با پسر
Da ibret al ,acın... Bu suretle de buğuz,haset ve kin, kökünden sökülüp çıksın.
تا بروید عبرت و رحمت بدین ** تا ببرد بیخ بغض و رشک و کین
Yakınlarına onlar ölünce nasıl yüreğin yanarsa o çeşit bak.
تو بدان نیت نگر در اقربا ** تا ز نزع او بسوزد دل ترا
Gelecek şey gelmiştir onları ölmüş say, sevdiğini ölüyor, ölmüş onu kaybetmişsin bil.765
کل آت آت آن را نقد دان ** دوست را در نزع و اندر فقد دان
Garezler senin bu çeşit bakışına perde oluyorsa onları yırt, at.
وز غرضها زین نظر گردد حجاب ** این غرضها را برون افکن ز جیب
Bunları yırtıp atamazsan âcizim deyip kalma. Bil ki âciz olanı bir âcze salan var.
ور نیاری خشک بر عجزی مهایست ** دانک با عاجز گزیده معجزیست
Âciz, bir zincirdir. Birisi gelmiş, sana o zinciri takmıştır. Gözünü açıp zinciri takanı görmek gerek.
عجز زنجیریست زنجیرت نهاد ** چشم در زنجیرنه باید گشاد
Ey yaşayış yolunu gösteren ben bir doğandım, ayağım bağlandı, bu neden? diye yalvarıp sızlanmaya koyul.
پس تضرع کن کای هادی زیست ** باز بودم بسته گشتم این ز چیست
Yarabbi de, kötülüğe kuvvetle adım attım. Bu yüzden kahrınla daima zarar ve ziyan içindeyim.770
سختتر افشردهام در شر قدم ** که لفی خسرم ز قهرت دم به دم
Senin öğütlerine karşı kulağım sağırdır. Put kırıyorum diye dâvadaydım ama put yapıyormuşum meğer.
از نصیحتهای تو کر بودهام ** بتشکن دعوی و بتگر بودهام
Senin yaptığın şeyleri senin sanatlarını anmak mı farzdır, ölümü anmak mı? Ölüm, güz mevsimine benzer, sense yaprakların aslısın.
یاد صنعت فرضتر یا یاد مرگ ** مرگ مانند خزان تو اصل برگ
Şu ölüm yıllardır davulcağızını döver durur da senin kulağın vakitsiz ve yersiz oynar.
سالها این مرگ طبلک میزند ** گوش تو بیگاه جنبش میکند
Fakat can verme çağında ah ölüm dersin. Ölüm şimdi mi seni uyandırdı?
گوید اندر نزع از جان آه مرگ ** این زمان کردت ز خود آگاه مرگ
این گلوی مرگ از نعره گرفت ** طبل او بشکافت از ضرب شگفت
Sense kendini bir şeylere verdin, ince eleyip sık dokudun; ne sesini duydun, ne davulunu! Fakat ölümün ne demek olduğunu şimdi anladın işte!
در دقایق خویش را در بافتی ** رمز مردن این زمان در یافتی
Ömrü zayedip tam can verme çağında,o darlık zamanında tövbe etmeye koyulmak,her yıl Halep’teki Şîa’nın âşure günlerinde Antakya kapısında yas tutmasına benzer.Garip bir şair, yoldan gelmişti de:”Bu gürültü,bu feryat nedir kime yas tutuluyor?” diye sormuştu.
تشبیه مغفلی کی عمر ضایع کند و وقت مرگ در آن تنگاتنگ توبه و استغفار کردن گیرد به تعزیت داشتن شیعهی اهل حلب هر سالی در ایام عاشورا به دروازهی انطاکیه و رسیدن غریب شاعر از سفر و پرسیدن کی این غریو چه تعزیه است
Âşure günü, bütün Halep’liler, Antakya kapısına gelirler, ta geceye kadar.
روز عاشورا همه اهل حلب ** باب انطاکیه اندر تا به شب
Kadın erkek, büyük bir kalabalık toplanır, Ehlibeyt’in yasını tutarlardı.
گرد آید مرد و زن جمعی عظیم ** ماتم آن خاندان دارد مقیم
Bağırırlar, ağlarlar, feryat ederlerdi. Şîa, Kerbelâ vakası için yas tutardı.
ناله و نوحه کنند اندر بکا ** شیعه عاشورا برای کربلا
Ehlibeyt’in Yezit’ten, Şimir’den çektikleri zulümleri, onlar tarafından uğradıkları sınanmaları sayıp dökerler,780
بشمرند آن ظلمها و امتحان ** کز یزید و شمر دید آن خاندان
Sesleri ses verir, feryatları, bütün ovayı, çölü doldururdu.
نعرههاشان میرود در ویل و وشت ** پر همیگردد همه صحرا و دشت
Bir garip şair, âşure günü çölden geldi, o feryadı duydu.
یک غریبی شاعری از راه رسید ** روز عاشورا و آن افغان شنید
Şehri bırakıp o tarafa yürüdü, feryadın sebebini araştırmaya koyuldu.
شهر را بگذاشت و آن سوی رای کرد ** قصد جست و جوی آن هیهای کرد
Merak etti, bu gam nedir, bu yas kime tutuluyor diye soruşturmaya başladı.
پرس پرسان میشد اندر افتقاد ** چیست این غم بر که این ماتم فتاد
Herhalde bir ulu bey ölmüş olmalı diyordu; böyle bir topluluk, küçük iş değil.785
این رئیس زفت باشد که بمرد ** این چنین مجمع نباشد کار خرد
Ben garibim siz buralısınız adını lâkaplarını söyleyin.
نام او و القاب او شرحم دهید ** که غریبم من شما اهل دهید
Adı neydi ne iş görürdü, nasıl adamdı? Bana bildirin de onun iyiliklerine ait bir mersiye söyleyeyim.
چیست نام و پیشه و اوصاف او ** تا بگویم مرثیه ز الطاف او
Ben şairim,bir mersiye düzüp okuyayım da,buradan bir yiyecek,bir azık parası alayım.
مرثیه سازم که مرد شاعرم ** تا ازینجا برگ و لالنگی برم