English    Türkçe    فارسی   

6
797-846

  • Allah’ya mensup ruh, zindandan kurtuldu. Neden elbisenizi yırtalım, niçin elimizi ısırıp duralım?
  • Onlar ,din sultanlarıydı. Bağı kırdıkları zaman onlara sevinç çağıdır.
  • Devlet saymanına uçup gittiler; tomruğu,zinciri çözüp attılar.
  • O gün devlet günüdür, güzellik ve saltanat günüdür. Bir zerrecik anlasan, bilsen bunun böyle olduğunu tasdik edersin? 800
  • Bilmiyor, anlamıyorsan yürü, kendine ağla. Çünkü göçmeyi mahşeri inkâr ediyorsun.
  • Kendi harap dinine, harap gönlüne ağla ki bu eski topraktan başka bir şey görmüyor.
  • Görüyorsa neden yiğitleşmiyor, Allah’ya dayanmıyor; neden gözü tok değil?
  • Nerede yüzünde din şarabının verdiği nur? Denizi gördüysen hani cömert elin, avucun?
  • Irmağı gören suyu esirgemez; hele o denizi, o bulutu görmüşse. 805
  • Allah rızk vericiliğini ve rahmet hazinelerini, görmeyen haris ,büyük bir harman yerinde, o geniş harmanı görmeyip de bir tek buğdaya yapışan ,uğraşa çabalaya,titreye,yorula aceleyle onu götürmeye çalışan bir karıncaya benzer.
  • Karınca, güzelim harmanları görmez de bir tanecik buğdayın üstüne titrer.
  • O taneyi hırsla, korkuyla çeker durur da onca yığını görmez.
  • Harman sahibi de ey körlüğünden hiçbir şey görmeyen der;
  • Harmanlarımızdan ancak o bir tek taneyi gördün de ona canla başla sarıldın.
  • Ey surette zerre olan, Zuhal yıldızını gör. Sen bir topal karıncasın, yürü, Süleyman’a bak. 810
  • Sen bu cisimden ibaret değilsin, gözden ibaretsin. Canı görsen cisimden vazgeçersin.
  • İnsan gözdür, öte yanı deriden, etten başka bir şey değil. Gözü, neyi görürse değeri o kadardır insanın.
  • Bir küp, boyuna deniz suyu ile doldurulsa koca bir dağı sele verir.
  • Küpün canından denize bir yol açılırsa küp, ırmaktan üstün olur.
  • Onun için “Söyle” sözü, denizin sözüdür. Ahmed, neyi söylerse hakikatte o söz hakikat denizinindir. 815
  • Onun sözleri denizin incileridir. Çünkü gönlü denizle birdir onun.
  • Deniz daima küpümüze yardım edip durursa artık bir balıkta denizin bulunmasına şaşılır mı?
  • Duygu gözü şu geçip gidici suretlere düşmüş, donup kalmıştır. Sen, o sureti geçip gidici görürsün ama hakikatte geçip gitmez o.
  • Bu ikilik şaşı gözün görüşüdür. Yoksa evvel, âhirdir, âhir de evvel.
  • Bu nereden bilinir? Öldükten sonra dirilmeden. Öldükten sonra dirilmeyi ara da bundan az bahset. 820
  • Dirilme gününün gelmesine şart önce ölmektir. Çünkü dirilme, ölümden sonradır.
  • Herkes yokluktan korkar, işte bütün âlem, bu yüzden yol sapıtmıştır. Halbuki yokluk, asıl sığınılacak yerdir.
  • Bilgiyi nerede arayalım? Bilgiyi terk etmede. Barışı nerede umalım? Barıştan vazgeçmeden.
  • Varlığı nerede arayalım? Varlığı terk etmede. Elmayı nereden umalım? Elden vazgeçmeden!
  • Ey güzel yardımcı, yok gören gözü varlığı görür bir hale getirmeye de kaadirsin sen. 825
  • Yokluktan meydana gelen göz, varlığı tamamı ile yok gördü.
  • Fakat şu iki göz, değişti de nurlandı mı bu düzgün cihan mahşer olur.
  • Bu hamlara anlamak haram oldu da onun için bu hakikatler noksan göründü.
  • Allah cömerttir ama güzelim cennetin nimetleri cehennemliğe haramdır.
  • O, ebedî ahde vefa edenlerden değildir, onun için de cennet balı, ağzına acı gelir. 830
  • Müşteri olmadıkça alış veriş etmeye eliniz oynar mı?
  • Birisi gelir, mallara bakar, fakat bakmakla alıcı olmaz ki. O ahmak bakış ancak alay içindir.
  • Bu kaça? Şu kaça? Diye sorar, dolaşır. Fakat vakit geçirmek, içinden de gülüp eğlenmek için.
  • Usancından gelir, senden kumaş ister. Fakat ne müşteridir ne de kumaş arar.
  • Kumaşı yüz kere görür, yüz kere geri verir. O nerede kumaş ölçecek? Yel ölçer poyraz biçer! 835
  • Nerede müşterinin gelişi, alışverişi, nerede bir serserinin alayı, gönül eğleyişi?
  • Cebinde bir habbe bile yoktur. Ancak gevezelik eder, yoksa nereden cüppe alacak?
  • Alışveriş için sermaye yoktur; artık onun çirkin suratı nedir, alayı, gevezeliği ne oluyor?
  • Bu dünya pazarında sermaye altındır, orada da aşk ve iki ıslak göz.
  • Kim eli boş pazara giderse ömrü geçer, tamamı ile ham ve eli boş olarak geri döner. 840
  • Kardeş neredeydin? Hiçbir yerde. Ne pişirdin? Hiçbir şey!
  • Müşteri ol da elim oynasın, gebe olan madenimden lâl doğsun.
  • Fakat müşteri, gevşek ve soğuk bile olsa yine sen onu çağır. Çünkü böyle emredilmiştir.
  • Doğan kuşunu uçur, ruh güvercinini tut. Dâvet yolunda Nuh’un yolunda yürü.
  • Allah için hizmette bulun. Halkın kabul etmesiyle, ret etmesiyle ne işin var senin. 845
  • Birisinin , gece yarısı bir evin kapısı önünde sahur davulu çalması, komşunun “ Daha gece yarısı, sahur vakti değil. Bir de bu evde kimse yok, kimin için davul çalıyorsun” demesi, davulcunun cevabı
  • Birisi, büyük bir zatın evinin kapısında sahur davulu çalmakta idi.