Allah’ya mensup ruh, zindandan kurtuldu. Neden elbisenizi yırtalım, niçin elimizi ısırıp duralım?
روح سلطانی ز زندانی بجست ** جامه چه درانیم و چون خاییم دست
Onlar ,din sultanlarıydı. Bağı kırdıkları zaman onlara sevinç çağıdır.
چونک ایشان خسرو دین بودهاند ** وقت شادی شد چو بشکستند بند
Devlet saymanına uçup gittiler; tomruğu,zinciri çözüp attılar.
سوی شادروان دولت تاختند ** کنده و زنجیر را انداختند
O gün devlet günüdür, güzellik ve saltanat günüdür. Bir zerrecik anlasan, bilsen bunun böyle olduğunu tasdik edersin?800
روز ملکست و گش و شاهنشهی ** گر تو یک ذره ازیشان آگهی
Bilmiyor, anlamıyorsan yürü, kendine ağla. Çünkü göçmeyi mahşeri inkâr ediyorsun.
ور نهای آگه برو بر خود گری ** زانک در انکار نقل و حشری
Kendi harap dinine, harap gönlüne ağla ki bu eski topraktan başka bir şey görmüyor.
بر دل و دین خرابت نوحه کن ** که نمیبیند جز این خاک کهن
Görüyorsa neden yiğitleşmiyor, Allah’ya dayanmıyor; neden gözü tok değil?
ور همیبیند چرا نبود دلیر ** پشتدار و جانسپار و چشمسیر
Nerede yüzünde din şarabının verdiği nur? Denizi gördüysen hani cömert elin, avucun?
در رخت کو از می دین فرخی ** گر بدیدی بحر کو کف سخی
Irmağı gören suyu esirgemez; hele o denizi, o bulutu görmüşse.805
آنک جو دید آب را نکند دریغ ** خاصه آن کو دید آن دریا و میغ
Allah rızk vericiliğini ve rahmet hazinelerini, görmeyen haris ,büyük bir harman yerinde, o geniş harmanı görmeyip de bir tek buğdaya yapışan ,uğraşa çabalaya,titreye,yorula aceleyle onu götürmeye çalışan bir karıncaya benzer.
تمثیل مرد حریص نابیننده رزاقی حق را و خزاین و رحمت او را به موری کی در خرمنگاه بزرگ با دانهی گندم میکوشد و میجوشد و میلرزد و به تعجیل میکشد و سعت آن خرمن را نمیبیند
Karınca, güzelim harmanları görmez de bir tanecik buğdayın üstüne titrer.
مور بر دانه بدان لرزان شود ** که ز خرمنهای خوش اعمی بود
O taneyi hırsla, korkuyla çeker durur da onca yığını görmez.
میکشد آن دانه را با حرص و بیم ** که نمیبیند چنان چاش کریم
Harman sahibi de ey körlüğünden hiçbir şey görmeyen der;
صاحب خرمن همیگوید که هی ** ای ز کوری پیش تو معدوم شی
Harmanlarımızdan ancak o bir tek taneyi gördün de ona canla başla sarıldın.
تو ز خرمنهای ما آن دیدهای ** که در آن دانه به جان پیچیدهای
Ey surette zerre olan, Zuhal yıldızını gör. Sen bir topal karıncasın, yürü, Süleyman’a bak.810
ای به صورت ذره کیوان را ببین ** مور لنگی رو سلیمان را ببین
Sen bu cisimden ibaret değilsin, gözden ibaretsin. Canı görsen cisimden vazgeçersin.
تو نهای این جسم تو آن دیدهای ** وا رهی از جسم گر جان دیدهای
İnsan gözdür, öte yanı deriden, etten başka bir şey değil. Gözü, neyi görürse değeri o kadardır insanın.
آدمی دیدهست باقی گوشت و پوست ** هرچه چشمش دیده است آن چیز اوست
Bir küp, boyuna deniz suyu ile doldurulsa koca bir dağı sele verir.
کوه را غرقه کند یک خم ز نم ** منفذش چون باز باشد سوی یم
Küpün canından denize bir yol açılırsa küp, ırmaktan üstün olur.
چون به دریا راه شد از جان خم ** خم با جیحون برآرد اشتلم
Onun için “Söyle” sözü, denizin sözüdür. Ahmed, neyi söylerse hakikatte o söz hakikat denizinindir.815
زان سبب قل گفتهی دریا بود ** هرچه نطق احمدی گویا بود
Onun sözleri denizin incileridir. Çünkü gönlü denizle birdir onun.
گفتهی او جمله در بحر بود ** که دلش را بود در دریا نفوذ
Deniz daima küpümüze yardım edip durursa artık bir balıkta denizin bulunmasına şaşılır mı?
داد دریا چون ز خم ما بود ** چه عجب در ماهیی دریا بود
Duygu gözü şu geçip gidici suretlere düşmüş, donup kalmıştır. Sen, o sureti geçip gidici görürsün ama hakikatte geçip gitmez o.
چشم حس افسرد بر نقش ممر ** تش ممر میبینی و او مستقر
Bu ikilik şaşı gözün görüşüdür. Yoksa evvel, âhirdir, âhir de evvel.
این دوی اوصاف دید احولست ** ورنه اول آخر آخر اولست
Bu nereden bilinir? Öldükten sonra dirilmeden. Öldükten sonra dirilmeyi ara da bundan az bahset.820
هی ز چه معلوم گردد این ز بعث ** بعث را جو کم کن اندر بعث بحث
Dirilme gününün gelmesine şart önce ölmektir. Çünkü dirilme, ölümden sonradır.
شرط روز بعث اول مردنست ** زانک بعث از مرده زنده کردنست
Herkes yokluktan korkar, işte bütün âlem, bu yüzden yol sapıtmıştır. Halbuki yokluk, asıl sığınılacak yerdir.
جمله عالم زین غلط کردند راه ** کز عدم ترسند و آن آمد پناه
از کجا جوییم علم از ترک علم ** از کجا جوییم سلم از ترک سلم
Varlığı nerede arayalım? Varlığı terk etmede. Elmayı nereden umalım? Elden vazgeçmeden!
از کجا جوییم هست از ترک هست ** از کجا جوییم سیب از ترک دست
Ey güzel yardımcı, yok gören gözü varlığı görür bir hale getirmeye de kaadirsin sen.825
هم تو تانی کرد یا نعم المعین ** دیدهی معدومبین را هست بین
Yokluktan meydana gelen göz, varlığı tamamı ile yok gördü.
دیدهای کو از عدم آمد پدید ** ذات هستی را همه معدوم دید
Fakat şu iki göz, değişti de nurlandı mı bu düzgün cihan mahşer olur.
این جهان منتظم محشر شود ** گر دو دیده مبدل و انور شود
Bu hamlara anlamak haram oldu da onun için bu hakikatler noksan göründü.
زان نماید این حقایق ناتمام ** که برین خامان بود فهمش حرام
Allah cömerttir ama güzelim cennetin nimetleri cehennemliğe haramdır.
نعمت جنات خوش بر دوزخمی ** شد محرم گرچه حق آمد سخی
O, ebedî ahde vefa edenlerden değildir, onun için de cennet balı, ağzına acı gelir.830
در دهانش تلخ آید شهد خلد ** چون نبود از وافیان در عهد خلد
Müşteri olmadıkça alış veriş etmeye eliniz oynar mı?
مر شما را نیز در سوداگری ** دست کی جنبد چو نبود مشتری
Birisi gelir, mallara bakar, fakat bakmakla alıcı olmaz ki. O ahmak bakış ancak alay içindir.
کی نظاره اهل بخریدن بود ** آن نظاره گول گردیدن بود
Bu kaça? Şu kaça? Diye sorar, dolaşır. Fakat vakit geçirmek, içinden de gülüp eğlenmek için.
پرس پرسان کین به چند و آن به چند ** از پی تعبیر وقت و ریشخند
Usancından gelir, senden kumaş ister. Fakat ne müşteridir ne de kumaş arar.
از ملولی کاله میخواهد ز تو ** نیست آن کس مشتری و کالهجو
Kumaşı yüz kere görür, yüz kere geri verir. O nerede kumaş ölçecek? Yel ölçer poyraz biçer!835
کاله را صد بار دید و باز داد ** جامه کی پیمود او پیمود باد
Nerede müşterinin gelişi, alışverişi, nerede bir serserinin alayı, gönül eğleyişi?
کو قدوم و کر و فر مشتری ** کو مزاح گنگلی سرسری
Cebinde bir habbe bile yoktur. Ancak gevezelik eder, yoksa nereden cüppe alacak?
چونک در ملکش نباشد حبهای ** جز پی گنگل چه جوید جبهای
Alışveriş için sermaye yoktur; artık onun çirkin suratı nedir, alayı, gevezeliği ne oluyor?
در تجارت نیستش سرمایهای ** پس چه شخص زشت او چه سایهای
Bu dünya pazarında sermaye altındır, orada da aşk ve iki ıslak göz.
مایه در بازار این دنیا زرست ** مایه آنجا عشق و دو چشم ترست
Kim eli boş pazara giderse ömrü geçer, tamamı ile ham ve eli boş olarak geri döner.840
هر که او بیمایهی بازار رفت ** عمر رفت و بازگشت او خام تفت
Kardeş neredeydin? Hiçbir yerde. Ne pişirdin? Hiçbir şey!
هی کجا بودی برادر هیچ جا ** هی چه پختی بهر خوردن هیچ با
Müşteri ol da elim oynasın, gebe olan madenimden lâl doğsun.
مشتری شو تا بجنبد دست من ** لعل زاید معدن آبست من
Fakat müşteri, gevşek ve soğuk bile olsa yine sen onu çağır. Çünkü böyle emredilmiştir.
مشتری گرچه که سست و باردست ** دعوت دین کن که دعوت واردست
Doğan kuşunu uçur, ruh güvercinini tut. Dâvet yolunda Nuh’un yolunda yürü.
باز پران کن حمام روح گیر ** در ره دعوت طریق نوح گیر
Allah için hizmette bulun. Halkın kabul etmesiyle, ret etmesiyle ne işin var senin.845
خدمتی میکن برای کردگار ** با قبول و رد خلقانت چه کار
Birisinin , gece yarısı bir evin kapısı önünde sahur davulu çalması, komşunun “ Daha gece yarısı, sahur vakti değil. Bir de bu evde kimse yok, kimin için davul çalıyorsun” demesi, davulcunun cevabı
داستان آن شخص کی بر در سرایی نیمشب سحوری میزد همسایه او را گفت کی آخر نیمشبست سحر نیست و دیگر آنک درین سرا کسی نیست بهر کی میزنی و جواب گفتن مطرب او را
Birisi, büyük bir zatın evinin kapısında sahur davulu çalmakta idi.
آن یکی میزد سحوری بر دری ** درگهی بود و رواق مهتری