Mustafa, Miraçtan geldi, Bilâl’ine ne mutlu ne mutlu!
از سوی معراج آمد مصطفی ** بر بلالش حبذا لی حبذا
Sıddıyk, doğru özlü, doğru sözlü Bilâl’den bu sözleri duyunca tövbesinden el yudu.
چونک صدیق از بلال دمدرست ** این شنید از توبهی او دست شست
Allah razı olsun,Sıddıyk’ın bu vakayı Mustafa aleyhiselâm’a söylemesi, Bilâl’e, kâfirlerin yaptıkları zulümleri ve onun “Ahad ,Ahad” demesi yüzünden daha fazla zulmettiklerini anlatması,onu almak için birbirleriyle danışmaları
باز گردانیدن صدیق رضی الله عنه واقعهی بلال را رضی الله عنه و ظلم جهودان را بر وی و احد احد گفتن او و افزون شدن کینهی جهودان و قصه کردن آن قضیه پیش مصطفی علیهالسلام و مشورت در خریدن او
Sıddıyk bunun üzerine Mustafa’nın yanına gelip vefalı Bilâl’in halini anlattı.
بعد از آن صدیق پیش مصطفی ** گفت حال آن بلال با وفا
Dedi ki: O felekleri ölçen çevik ve kutlu kanatlı Bilâl, şimdi senin aşkına düşmüş, senin tuzağına tutulmuştur.
کان فلکپیمای میمونبال چست ** این زمان در عشق و اندر دام تست
Padişahın doğanıyken o kuzgunlardan zahmetlere uğramada. O ağır define, pislik içine gömülmüş.955
باز سلطانست زان جغدان برنج ** در حدث مدفون شدست آن زفتگنج
Baykuşlar, doğana sitem etmedeler. Suçsuz olduğu halde kanatlarını yolmadalar.
جغدها بر باز استم میکنند ** پر و بالش بیگناهی میکنند
Suçu ancak doğan oluşu. Yusuf’un güzellikten başka ne suçu var ki?
جرم او اینست کو بازست و بس ** غیر خوبی جرم یوسف چیست پس
Baykuşun yeri yurdu yıkık yerlerdir. Onun için doğana kâfirce kızmadalar.
جغد را ویرانه باشد زاد و بود ** هستشان بر باز زان زخم جهود
Neden o diyarı hatırlıyorsun? Neden padişahın köşkünü, bileğini anıyorsun?
که چرا می یاد آری زان دیار ** یا ز قصر و ساعد آن شهریار
Baykuşların köyünde gevezelik ediyor, buraya bir kargaşalıktır salıyorsun.960
در ده جغدان فضولی میکنی ** فتنه و تشویش در میافکنی
Feleğin üstündeki esir bile, yuvamıza haset ederken sen oraya yıkık yer diyor, orayı hor görüyorsun.
مسکن ما را که شد رشک اثیر ** تو خرابه خوانی و نام حقیر
Deli oldun galiba ki baykuşların seni padişah ve başbuğ yapmaları hevesine kapıldın.
شید آوردی که تا جغدان ما ** مر ترا سازند شاه و پیشوا
Vehme, sevdaya kapılıp dönmede, dolaşmada, bu cennete virane adını takmadasın.
وهم و سودایی دریشان میتنی ** نام این فردوس ویران میکنی
Kötü huylu herif, bu delilik, bu saçma fikirler, kafadan çıkıncaya kadar kafana vuracağız senin.
بر سرت چندان زنیم ای بد صفات ** که بگویی ترک شید و ترهات
Bu sözlerle onu doğuya karşı çarmıha geriyorlar, elbiselerini soyup çıplak vücudunu diken dallarıyla dövüyorlar.965
پیش مشرق چارمیخش میکنند ** تن برهنه شاخ خارش میزنند
Bedeninden yüzlerce kan ırmağı fışkırmada. Öyle olduğu halde “Ahad” diyerek baş koymada.
از تنش صد جای خون بر میجهد ** او احد میگوید و سر مینهد
Dinini gizle, melûn kâfirlerden sırrını sakla diye öğütler verdim.
پندها دادم که پنهان دار دین ** سر بپوشان از جهودان لعین
Fakat o âşık, kıyamete ulaşmış... Ona tövbe kapısı kapanmış.
عاشق است او را قیامت آمدست ** تا در توبه برو بسته شدست
Hem âşıklık, hem tövbe, hem de sabretme imkânı. Bu, pek imkânsız bir şeydir canım efendim.
عاشقی و توبه یا امکان صبر ** این محالی باشد ای جان بس سطبر
Tövbe bir kurtçağızdır, aşksa bir ejderhaya benzer. Tövbe, halkın sıfatıdır, aşksa Allah sıfatı.970
توبه کردم و عشق همچون اژدها ** توبه وصف خلق و آن وصف خدا
Aşk, kimseye niyazı ve ihtiyacı olmayan Allah’nın vasıflarındandır.Ondan başkasına âşık olma, geçici bir hevestir.
عشق ز اوصاف خدای بینیاز ** عاشقی بر غیر او باشد مجاز
Çünkü mecazi aşk, altınlarla bezenmiş bir güzelliktir. Görünüşü nurdur, fakat içi dumandır.
زانک آن حسن زراندود آمدست ** ظاهرش نور اندرون دود آمدست
Nur gitti de duman meydana çıktı mı mecazi aşk, derhal soğur, donar.
چون رود نور و شود پیدا دخان ** بفسرد عشق مجازی آن زمان
O güzellik aslına gider, beden kokmuş rüsvay, kötü bir halde kalır.
وا رود آن حسن سوی اصل خود ** جسم ماند گنده و رسوا و بد
Ayın nuru da aya döndü mü duvardaki aksi gider, o duvar simsiyah kesilir.975
نور مه راجع شود هم سوی ماه ** وا رود عکسش ز دیوار سیاه
O nakış, o boya gitti mi su ve toprak kalır. Ay olmayınca o duvar şeytan gibi bir hale düşer.
پس بماند آب و گل بی آن نگار ** گردد آن دیوار بی مه دیووار
Kalp altının yüzünden altını gidince, o altın, kendi madenine dönünce,
قلب را که زر ز روی او بجست ** بازگشت آن زر بکان خود نشست
Kepaze bakır, duman gibi kala kalır. Bu yüzden de ona âşık olanın yüzü kararır.
Gözlülerse altın madenine âşık olurlar. Aşkları, her gün biraz daha artar.
عشق بینایان بود بر کان زر ** لاجرم هر روز باشد بیشتر
Çünkü altın madenine altınlıkta ortak yoktur. Merhaba ey şüphesiz, hilesiz altın madeni!980
زانک کان را در زری نبود شریک ** مرحبا ای کان زر لاشک فیک
Kim kalp bir akçayı altın madenine ortak ederse asıl altın, mekânsızlık madenine gitti mi,
هر که قلبی را کند انباز کان ** وا رود زر تا بکان لامکان
Âşık da ıstırabından ölür, mâşuk da. İkisi de âdeta suyu çekilmiş girdaptaki balığa döner.
عاشق و معشوق مرده ز اضطراب ** مانده ماهی رفته زان گرداب آب
Allah’ya ait olan aşk, yücelik güneşidir. Halk da gölge gibi onun nurunun emrindedir.
عشق ربانیست خورشید کمال ** امر نور اوست خلقان چون ظلال
Mustafa, bu vakayı duyunca hoş bir surette ferahladı, neşelendi Ebubekir’de bu hali görünce söz söylemeye iştahlandı.
مصطفی زین قصه چون خوش برشکفت ** رغبت افزون گشت او را هم بگفت
Mustafa gibi bir dinleyici duyunca her kılı, ayrı bir dil oldu.985
مستمع چون یافت همچون مصطفی ** هر سر مویش زبانی شد جدا
Mustafa dedi ki: Peki, ne çaresi var şimdi? Ebubekir ben ona müşteriyim dedi...
مصطفی گفتش که اکنون چاره چیست ** گفت این بنده مر او را مشتریست
Efendisi ne isterse zarara ziyana bakmadan alacağım.
هر بها که گوید او را میخرم ** در زیان و حیف ظاهر ننگرم
Çünkü o yeryüzünde Allah esiri olmuş, Allah düşmanlarının hışmına uğramış.
کو اسیر الله فی الارض آمدست ** سخرهی خشم عدو الله شدست
Mustafa aleyhisselâm’ın , Sıddıyk’a -Allah razı olsun -Bilâl’e müşteri olunca mutlaka inatlarından pahalıya satacaklardır,beni de bu fazilette kendine ortak et, vekilim ol, yarı parasını benden al demesi
وصیت کردن مصطفی علیهالسلام صدیق را رضی الله عنه کی چون بلال را مشتری میشوی هر آینه ایشان از ستیز بر خواهند در بها فزود و بهای او را خواهند فزودن مرا درین فضیلت شریک خود کن وکیل من باش و نیم بها از من بستان
Mustafa dedi ki: Ey devlet arayan, bu hususta ben de sana ortağım.
مصطفی گفتش کای اقبالجو ** اندرین من میشوم انباز تو
Vekilim ol, müşteri olup onu al, yarı parasını ben de sana ortağım.990
تو وکیلم باش نیمی بهر من ** مشتری شو قبض کن از من ثمن
Ebubekir ,baş üstüne deyip derhal amansız kâfirin evine gitti.
گفت صد خدمت کنم رفت آن زمان ** سوی خانهی آن جهود بیامان
Kendi kendine çocukların elindeki inciyi almak kolaydır diyordu.
گفت با خود کز کف طفلان گهر ** پس توان آسان خریدن ای پدر
Yol yanıltan Şeytan, dünya malına karşılık bu ahmak çocukların aklını, imanını satın alır ya.
عقل و ایمان را ازین طفلان گول ** میخرد با ملک دنیا دیو غول
Leşe o kadar ziynet verir ki karşılık olarak onlardan iki yüz tane gül bahçesi satın alır.
آنچنان زینت دهد مردار را ** که خرد زیشان دو صد گلزار را
Büyü yapar da o kadar ay ışığı gösterir ki aşağılık adamlardan yüzlerce keseyi kapar.995
آنچنان مهتاب پیماید به سحر ** کز خسان صد کیسه برباید به سحر
Peygamberler, onlara alışveriş etmeyi öğrettiler, onların önünde din mumunu yaktılar.
انبیاشان تاجری آموختند ** پیش ایشان شمع دین افروختند
Fakat şeytan ve yol yanıltan büyücü, hileyle, büyüyle peygamberleri onlara çirkin gösterdi.
دیو و غول ساحر از سحر و نبرد ** انبیا را در نظرشان زشت کرد
Düşman büyü yaparak karı ile kocayı birbirine çirkin gösterir, nihayet aralarına ayrılık düşer.
زشت گرداند به جادویی عدو ** تا طلاق افتد میان جفت و شو
Onların gözlerini büyüyle kapattılar da böyle değerli bir inciyi aşağılık kişiye sattılar.
دیدههاشان را به سحر میدوختند ** تا چنین جوهر به خس بفروختند
1000.Bu inci, iki âlemden de üstündür. Gel de hemen şu eşek gibi bir şeyden anlamayan çocuktan satın al.1000
این گهر از هر دو عالم برترست ** هین بخر زین طفل جاهل کو خرست