English    Türkçe    فارسی   

6
975-1024

  • Ayın nuru da aya döndü mü duvardaki aksi gider, o duvar simsiyah kesilir. 975
  • O nakış, o boya gitti mi su ve toprak kalır. Ay olmayınca o duvar şeytan gibi bir hale düşer.
  • Kalp altının yüzünden altını gidince, o altın, kendi madenine dönünce,
  • Kepaze bakır, duman gibi kala kalır. Bu yüzden de ona âşık olanın yüzü kararır.
  • Gözlülerse altın madenine âşık olurlar. Aşkları, her gün biraz daha artar.
  • Çünkü altın madenine altınlıkta ortak yoktur. Merhaba ey şüphesiz, hilesiz altın madeni! 980
  • Kim kalp bir akçayı altın madenine ortak ederse asıl altın, mekânsızlık madenine gitti mi,
  • Âşık da ıstırabından ölür, mâşuk da. İkisi de âdeta suyu çekilmiş girdaptaki balığa döner.
  • Allah’ya ait olan aşk, yücelik güneşidir. Halk da gölge gibi onun nurunun emrindedir.
  • Mustafa, bu vakayı duyunca hoş bir surette ferahladı, neşelendi Ebubekir’de bu hali görünce söz söylemeye iştahlandı.
  • Mustafa gibi bir dinleyici duyunca her kılı, ayrı bir dil oldu. 985
  • Mustafa dedi ki: Peki, ne çaresi var şimdi? Ebubekir ben ona müşteriyim dedi...
  • Efendisi ne isterse zarara ziyana bakmadan alacağım.
  • Çünkü o yeryüzünde Allah esiri olmuş, Allah düşmanlarının hışmına uğramış.
  • Mustafa aleyhisselâm’ın , Sıddıyk’a -Allah razı olsun -Bilâl’e müşteri olunca mutlaka inatlarından pahalıya satacaklardır,beni de bu fazilette kendine ortak et, vekilim ol, yarı parasını benden al demesi
  • Mustafa dedi ki: Ey devlet arayan, bu hususta ben de sana ortağım.
  • Vekilim ol, müşteri olup onu al, yarı parasını ben de sana ortağım. 990
  • Ebubekir ,baş üstüne deyip derhal amansız kâfirin evine gitti.
  • Kendi kendine çocukların elindeki inciyi almak kolaydır diyordu.
  • Yol yanıltan Şeytan, dünya malına karşılık bu ahmak çocukların aklını, imanını satın alır ya.
  • Leşe o kadar ziynet verir ki karşılık olarak onlardan iki yüz tane gül bahçesi satın alır.
  • Büyü yapar da o kadar ay ışığı gösterir ki aşağılık adamlardan yüzlerce keseyi kapar. 995
  • Peygamberler, onlara alışveriş etmeyi öğrettiler, onların önünde din mumunu yaktılar.
  • Fakat şeytan ve yol yanıltan büyücü, hileyle, büyüyle peygamberleri onlara çirkin gösterdi.
  • Düşman büyü yaparak karı ile kocayı birbirine çirkin gösterir, nihayet aralarına ayrılık düşer.
  • Onların gözlerini büyüyle kapattılar da böyle değerli bir inciyi aşağılık kişiye sattılar.
  • 1000.Bu inci, iki âlemden de üstündür. Gel de hemen şu eşek gibi bir şeyden anlamayan çocuktan satın al. 1000
  • Eşeğe göre katır boncuğu ile inci birdir. O eşek ,zaten inciyle denizin vücudunda şüphe eder.
  • O denizi de inkâr eder, incilerini de. Hiç hayvan, inciyi süsü püsü arar mı?
  • Allah, lâl ve inci aramaz. Allah, onun kafasına böyle bir şey koymamıştır.
  • Hiç eşeklerde küpe gördün mü? Eşeğin kulağı da yeşilliktedir aklı da.
  • Vettini suresindeki “İnsanı en güzel şekilde yarattık” âyetini oku. Ey dost ,en değerli inci candır. 1005
  • En güzel şekli olan insan şekli, arştan da üstündür, düşünceye de sığmaz.
  • Bu paha biçilmez şeyin değerini söylesem ben de yanarım, duyan da yanar.
  • Burada artık sus dudağını yum, eşeğini bu tarafa sürme. Sıddıyk da o eşeklerin yanına gitti.
  • Kapının halkasını dövdü. Kapı açılınca o kâfirin evine âdeta kendinden geçmiş bir halde girdi.
  • Kendinden geçmiş sarhoş ve ateşli bir halde oturdu. Ağzından bir hayli acı sözler çıktı. 1010
  • Dedi ki: Bu Allah dostunu nasıl dövüyorsun? Ey apaçık düşman bu ne haset?
  • Kendi dininde doğru isen doğru sözlü bir adama zulmetmeye gönlün nasıl razı oluyor?
  • Ey kâfirlik dininde karı olan, nasıl oluyor da bir şehzadeye karşı böyle bir zanda bulunuyorsun?
  • Ey ebedî lânete uğramış, ey merdut adam, daima adamı eğri büğrü gösteren aynaya bakma.
  • O anda Sıddıyk’ın ağzından çıkan sözleri söylesem elini ayağını kaybedersin. 1015
  • O hikmet kaynakları cihetsizlik makamından coşmada, dudağından Fırat gibi kaynayıp akmada idi.
  • Herhangi bir taştan su kaynar, akar. Bu su, taşın ne yanından gelir, ne ortasından.
  • Allah o taşı kendisine bir siper yapmıştır. O gök renkli suyu, o taştan akıtıp durmadadır.
  • Nitekim senin göz kaynağından da nur, hiç eksilmeden akıp durmadadır.
  • O nur, ne yağdan meydana gelir, ne deriden. Dost, yaratılışta, o gözü, nura bir vesile yapmıştır. 1020
  • Kulak boşluğunda da çekici bir yel vardır. Söyleyenin yalan olsun doğru olsun sözlerini duyar anlar.
  • O küçücük kemikteki yel nasıl bir yeldir ki söz söyleyenin harfini, sesini alıyor?
  • Kemikle yel ancak bir vesileden ibarettir. İki âlemde de Allah’dan başka kimse yoktur.
  • Perdesiz olarak duyan da odur söyleyen de. Çünkü “Kulaklar baştan sayılır.”