Mustafa dedi ki: Peki, ne çaresi var şimdi? Ebubekir ben ona müşteriyim dedi...
مصطفی گفتش که اکنون چاره چیست ** گفت این بنده مر او را مشتریست
Efendisi ne isterse zarara ziyana bakmadan alacağım.
هر بها که گوید او را میخرم ** در زیان و حیف ظاهر ننگرم
Çünkü o yeryüzünde Allah esiri olmuş, Allah düşmanlarının hışmına uğramış.
کو اسیر الله فی الارض آمدست ** سخرهی خشم عدو الله شدست
Mustafa aleyhisselâm’ın , Sıddıyk’a -Allah razı olsun -Bilâl’e müşteri olunca mutlaka inatlarından pahalıya satacaklardır,beni de bu fazilette kendine ortak et, vekilim ol, yarı parasını benden al demesi
وصیت کردن مصطفی علیهالسلام صدیق را رضی الله عنه کی چون بلال را مشتری میشوی هر آینه ایشان از ستیز بر خواهند در بها فزود و بهای او را خواهند فزودن مرا درین فضیلت شریک خود کن وکیل من باش و نیم بها از من بستان
Mustafa dedi ki: Ey devlet arayan, bu hususta ben de sana ortağım.
مصطفی گفتش کای اقبالجو ** اندرین من میشوم انباز تو
Vekilim ol, müşteri olup onu al, yarı parasını ben de sana ortağım.990
تو وکیلم باش نیمی بهر من ** مشتری شو قبض کن از من ثمن
Ebubekir ,baş üstüne deyip derhal amansız kâfirin evine gitti.
گفت صد خدمت کنم رفت آن زمان ** سوی خانهی آن جهود بیامان
Kendi kendine çocukların elindeki inciyi almak kolaydır diyordu.
گفت با خود کز کف طفلان گهر ** پس توان آسان خریدن ای پدر
Yol yanıltan Şeytan, dünya malına karşılık bu ahmak çocukların aklını, imanını satın alır ya.
عقل و ایمان را ازین طفلان گول ** میخرد با ملک دنیا دیو غول
Leşe o kadar ziynet verir ki karşılık olarak onlardan iki yüz tane gül bahçesi satın alır.
آنچنان زینت دهد مردار را ** که خرد زیشان دو صد گلزار را
Büyü yapar da o kadar ay ışığı gösterir ki aşağılık adamlardan yüzlerce keseyi kapar.995
آنچنان مهتاب پیماید به سحر ** کز خسان صد کیسه برباید به سحر
Peygamberler, onlara alışveriş etmeyi öğrettiler, onların önünde din mumunu yaktılar.
انبیاشان تاجری آموختند ** پیش ایشان شمع دین افروختند
Fakat şeytan ve yol yanıltan büyücü, hileyle, büyüyle peygamberleri onlara çirkin gösterdi.
دیو و غول ساحر از سحر و نبرد ** انبیا را در نظرشان زشت کرد
Düşman büyü yaparak karı ile kocayı birbirine çirkin gösterir, nihayet aralarına ayrılık düşer.
زشت گرداند به جادویی عدو ** تا طلاق افتد میان جفت و شو
Onların gözlerini büyüyle kapattılar da böyle değerli bir inciyi aşağılık kişiye sattılar.
دیدههاشان را به سحر میدوختند ** تا چنین جوهر به خس بفروختند
1000.Bu inci, iki âlemden de üstündür. Gel de hemen şu eşek gibi bir şeyden anlamayan çocuktan satın al.1000
این گهر از هر دو عالم برترست ** هین بخر زین طفل جاهل کو خرست
Eşeğe göre katır boncuğu ile inci birdir. O eşek ,zaten inciyle denizin vücudunda şüphe eder.
پیش خر خرمهره و گوهر یکیست ** آن اشک را در در و دریا شکیست
O denizi de inkâr eder, incilerini de. Hiç hayvan, inciyi süsü püsü arar mı?
منکر بحرست و گوهرهای او ** کی بود حیوان در و پیرایهجو
Allah, lâl ve inci aramaz. Allah, onun kafasına böyle bir şey koymamıştır.
در سر حیوان خدا ننهاده است ** کو بود در بند لعل و درپرست
Hiç eşeklerde küpe gördün mü? Eşeğin kulağı da yeşilliktedir aklı da.
مر خران را هیچ دیدی گوشوار ** گوش و هوش خر بود در سبزهزار
Vettini suresindeki “İnsanı en güzel şekilde yarattık” âyetini oku. Ey dost ,en değerli inci candır.1005
احسن التقویم در والتین بخوان ** که گرامی گوهرست ای دوست جان
En güzel şekli olan insan şekli, arştan da üstündür, düşünceye de sığmaz.
احسن التقویم از عرش او فزون ** احسن التقویم از فکرت برون
Bu paha biçilmez şeyin değerini söylesem ben de yanarım, duyan da yanar.
گر بگویم قیمت این ممتنع ** من بسوزم هم بسوزد مستمع
Burada artık sus dudağını yum, eşeğini bu tarafa sürme. Sıddıyk da o eşeklerin yanına gitti.
لب ببند اینجا و خر این سو مران ** رفت این صدیق سوی آن خران
Kapının halkasını dövdü. Kapı açılınca o kâfirin evine âdeta kendinden geçmiş bir halde girdi.
حلقه در زد چو در را بر گشود ** رفت بیخود در سرای آن جهود
Kendinden geçmiş sarhoş ve ateşli bir halde oturdu. Ağzından bir hayli acı sözler çıktı.1010
بیخود و سرمست و پر آتش نشست ** از دهانش بس کلام تلخ جست
Dedi ki: Bu Allah dostunu nasıl dövüyorsun? Ey apaçık düşman bu ne haset?
کین ولی الله را چون میزنی ** این چه حقدست ای عدو روشنی
Kendi dininde doğru isen doğru sözlü bir adama zulmetmeye gönlün nasıl razı oluyor?
گر ترا صدقیست اندر دین خود ** ظلم بر صادق دلت چون میدهد
Ey kâfirlik dininde karı olan, nasıl oluyor da bir şehzadeye karşı böyle bir zanda bulunuyorsun?
ای تو در دین جهودی مادهای ** کین گمان داری تو بر شهزادهای
Ey ebedî lânete uğramış, ey merdut adam, daima adamı eğri büğrü gösteren aynaya bakma.
در همه ز آیینهی کژساز خود ** منگر ای مردود نفرین ابد
O anda Sıddıyk’ın ağzından çıkan sözleri söylesem elini ayağını kaybedersin.1015
آنچ آن دم از لب صدیق جست ** گر بگویم گم کنی تو پای و دست
O hikmet kaynakları cihetsizlik makamından coşmada, dudağından Fırat gibi kaynayıp akmada idi.
آن ینابیع الحکم همچون فرات ** از دهان او دوان از بیجهات
Herhangi bir taştan su kaynar, akar. Bu su, taşın ne yanından gelir, ne ortasından.
همچو از سنگی که آبی شد روان ** نه ز پهلو مایه دارد نه از میان
Allah o taşı kendisine bir siper yapmıştır. O gök renkli suyu, o taştan akıtıp durmadadır.
اسپر خود کرده حق آن سنگ را ** بر گشاده آب مینارنگ را
Nitekim senin göz kaynağından da nur, hiç eksilmeden akıp durmadadır.
همچنانک از چشمهی چشم تو نور ** او روان کردست بیبخل و فتور
O nur, ne yağdan meydana gelir, ne deriden. Dost, yaratılışta, o gözü, nura bir vesile yapmıştır.1020
نه ز پیه آن مایه دارد نه ز پوست ** رویپوشی کرد در ایجاد دوست
Kulak boşluğunda da çekici bir yel vardır. Söyleyenin yalan olsun doğru olsun sözlerini duyar anlar.
در خلای گوش باد جاذبش ** مدرک صدق کلام و کاذبش
O küçücük kemikteki yel nasıl bir yeldir ki söz söyleyenin harfini, sesini alıyor?
آن چه بادست اندر آن خرد استخوان ** کو پذیرد حرف و صوت قصهخوان
Kemikle yel ancak bir vesileden ibarettir. İki âlemde de Allah’dan başka kimse yoktur.
استخوان و باد روپوشست و بس ** در دو عالم غیر یزدان نیست کس
Perdesiz olarak duyan da odur söyleyen de. Çünkü “Kulaklar baştan sayılır.”
مستمع او قایل او بیاحتجاب ** زانک الاذنان من الراس ای مثاب
Kâfir dedi ki: Ey ikramcı adam, eğer acıyorsan para ver, al onu. G1025