-
چون غلام یاغیی کاو عدل کرد ** مال شه بر باغیان او بذل کرد 2230
- (Yersiz ihsan), âsi bir kölenin, gûya adalet ediyorum, ihsanda bulunuyorum diye padişahın malını âsilere dağıtmasına benzer.
-
در نبی انذار اهل غفلت است ** کان همه انفاقهاشان حسرت است
- Kur’an’da “onların bütün ihsanları hasretten ibarettir” diye gaflet ehlini korkutan bir âyet vardır.
-
عدل این یاغی و دادش نزد شاه ** چه فزاید دوری و روی سیاه
- Şu âsinin adlü ihsanı, onu padişahtan daha ziyade uzaklaştırır, gözden düşürür ve ancak yüzünü kara eder.
-
سروران مکه در حرب رسول ** بودشان قربان به اومید قبول
- Mekke ulularının Peygamberle harp ederken kurban kesmeleri de , Tanrı tarafından kabul edilir ümidiyleydi.
-
بهر این مومن همیگوید ز بیم ** در نماز اهد الصراط المستقیم
- İşte bunun için mümin tevfika mazhar olamamak korkusundan daima namazda “İhdinas sıratal mustakim” der.
-
آن درم دادن سخی را لایق است ** جان سپردن خود سخای عاشق است 2235
- O para veriş cömert kişiye lâyıktır. Can vermekse esasen âşıkın vergisidir.
-
نان دهی از بهر حق نانت دهند ** جان دهی از بهر حق جانت دهند
- Hak uğruna ekmek verirsen sana ekmek verirler; Hak uğruna can verirsen sana da can bahşederler.
-
گر بریزد برگهای این چنار ** برگ بیبرگیش بخشد کردگار
- Şu çınarın yaprakları dökülürse Tanrı, ona yapraksızlık azığı bağışlar.
-
گر نماند از جود در دست تو مال ** کی کند فضل خدایت پای مال
- Dağıtmaktan dolayı elinde mal kalmazsa Tanrı’nın inayeti, seni hiç ayaklar altında çiğnetir mi?
-
هر که کارد گردد انبارش تهی ** لیکش اندر مزرعه باشد بهی
- Bir adam ekin ekince ambarı boşalır ama bu işin iyiliği, tarlada belli olur.