-
گر چه شویم آگه است و پر فن است ** لیک گوهر را هزاران دشمن است
- Her ne kadar kocam uyanıktır, hünerlidir ama incinin binlerce düşmanı olur.
-
خود چه باشد گوهر آب کوثر است ** قطرهای زین است کاصل گوهر است
- Cevher dediğin de nedir ki... Bu su Kevser suyudur. İncinin aslı, bunun bir katrasıdır” diyordu.
-
از دعاهای زن و زاری او ** وز غم مرد و گرانباری او 2735
- Kadının ağlayıp yalvarması; erkeğin derdi ve ağır yükü bereketiyle,
-
سالم از دزدان و از آسیب سنگ ** برد تا دار الخلافه بیدرنگ
- Arap, testiyi hırsızlara kaptırmadan, taşla kırdırmadan durup dinlenmeksizin ta Hilâfet Şehrine kadar götürdü.
-
دید درگاهی پر از انعامها ** اهل حاجت گستریده دامها
- Orada bir tapu gördü ki nimetlerle dolu. Haceti olanlar oraya tuzaklarını yaymışlar?
-
دم به دم هر سوی صاحب حاجتی ** یافته ز آن در عطا و خلعتی
- Zaman, zaman her tarafta bir haceti olan o tapudan ihsana nail olmuş, hil’atler elde etmiş.
-
بهر گبر و مومن و زیبا و زشت ** همچو خورشید و مطر نی چون بهشت
- O kapı; kâfire, Müslüman’a, güzele, çirkine güneş gibi… Hattâ cennet gibi.
-
دید قومی در نظر آراسته ** قوم دیگر منتظر برخاسته 2740
- Bir bölük halk gördü, huzurda bezenmiş duruyor. Bir bölük halk gördü ayakta, hizmet bekliyor.
-
خاص و عامه از سلیمان تا به مور ** زنده گشته چون جهان از نفخ صور
- Süleyman’dan karıncaya kadar herkes, neşe içinde... Hepsi Sûr üfürülmüş te dirilmiş canlar gibi.
-
اهل صورت در جواهر بافته ** اهل معنی بحر معنی یافته
- Görünüşe aldananlar, cevherlere gark olmuşlar... İç yüzüne ehemmiyet verenler, mâna denizini bulmuşlar.