-
ظل او اندر زمین چون کوه قاف ** روح او سیمرغ بس عالی طواف
- Yeryüzünde onun gölgesi Kafdağı gibidir, ruhu da Simurg gibi çok yükseklerde uçmakta, yücelerde dolaşmakta.
-
گر بگویم تا قیامت نعت او ** هیچ آن را مقطع و غایت مجو
- Kıyamete kadar onu övsem, söylesem tükenmez. Bu övüşe bir kesim, bir son arama.
-
در بشر رو پوش کرده ست آفتاب ** فهم کن و الله اعلم بالصواب
- Güneş, insan suretiyle yüzünü örtmüştür, insan suretinde gizlenmiştir; artık sen anlayıver. Doğrusunu Tanrı daha iyi bilir.
-
یا علی از جملهی طاعات راه ** بر گزین تو سایهی خاص اله 2965
- Ya Ali! Sen, Tanrı yolundakini bütün ibadetler içinde Tanrıya ulaşmış kişinin gölgesine sığınmayı seç.
-
هر کسی در طاعتی بگریختند ** خویشتن را مخلصی انگیختند
- Herkes bir çeşit ibadete sarıldı, kendisi için bir türlü kurtulma çaresine yapıştı.
-
تو برو در سایهی عاقل گریز ** تا رهی ز آن دشمن پنهٱن ستیز
- Sen, akıllı bir kişinin gölgesine kaç ki gizli gizli savaşan düşmandan kurtulasın.
-
از همه طاعات اینت بهتر است ** سبق یابی بر هر آن سابق که هست
- Bu, senin için bütün ibadetlerden daha iyidir. Bu suretle yolda ilerlemiş olanların hepsini geçer, hepsinden ileri olursun.
-
چون گرفتت پیر هین تسلیم شو ** همچو موسی زیر حکم خضر رو
- Bir Pîr ele geçirdin mi hemen teslim ol; Mûsâ gibi Hızır’ın hükmüne girip yürü.
-
صبر کن بر کار خضری بینفاق ** تا نگوید خضر رو هذا فراق 2970
- Ey münafıklık nedir, bilmeyen! Hızır’ın yaptığı işlere sabret ki Hızır” Haydi git, ayrılık geldi” demesin.
-
گر چه کشتی بشکند تو دم مزن ** گر چه طفلی را کشد تو مو مکن
- Gemiyi kırarsa ses çıkarma; çocuğu öldürürse saçını başını yolma.