-
در درون سینه مهرش کاشتند ** نایب عیساش میپنداشتند
- Kalplerinin içine onun muhabbetini ektiler, onu İsa’nın halifesi sandılar.
-
او به سر دجال یک چشم لعین ** ای خدا فریادرس نعم المعین
- O ise hakikatte tek gözlü melun Deccâl’dı. Ey Tanrı, feryadımıza yetiş; sen ne güzel yardımcısın!
-
صد هزاران دام و دانه ست ای خدا ** ما چو مرغان حریص بینوا
- Ey Tanrı, yüz binlerce tuzak ve yem var, bizler de yemsiz kalmış halis kuşlar gibiyiz.
-
دمبهدم ما بستهی دام نویم ** هر یکی گر باز و سیمرغی شویم 375
- Her an yeni bir tuzağa tutuluyoruz, istersek her birimiz, birer doğan ve simurg olalım.
-
میرهانی هر دمی ما را و باز ** سوی دامی میرویم ای بینیاز
- Sen bizi her zaman tuzaktan kurtarmaktasın. Ey gani ve müstağnî Tanrı, biz yine bir tuzağa doğru gitmekteyiz!
-
ما در این انبار گندم میکنیم ** گندم جمع آمده گم میکنیم
- Biz bu ambarda buğday biriktirmede, toplanan buğdayı yine kaybetmekteyiz.
-
مینیندیشیم آخر ما به هوش ** کین خلل در گندم است از مکر موش
- Biz, bu vahşi mahlûklar topluluğu, düşünmüyoruz ki buğdayın noksanlaşması farenin hilesindendir.
-
موش تا انبار ما حفره زده ست ** وز فنش انبار ما ویران شده ست
- Fare, ambarımızı deldikçe, hilesinden ambar harap olmuştur.
-
اول ای جان دفع شر موش کن ** وانگهان در جمع گندم جوش کن 380
- Ey can, önce farenin şerrini defet, sonra buğday biriktirmeye çalış, çabala!
-
بشنو از اخبار آن صدر الصدور ** لا صلاة تم الا بالحضور
- O büyükler büyüğünün haberlerinden birini dinle: “Huzuru kalb olmadıkça namaz tamam olmaz.”