گر میسر کردن حق ره بدی ** هر جهود و گبر از او آگه بدی
Eğer Hakk’ın din işlerini kolaylaştırması, doğru bir yol olsaydı her Yahudi ve Mecusi, Tanrı’yı duyar, anlardı” demişti.
در یکی گفته میسر آن بود ** که حیات دل غذای جان بود485
Öbüründe demişti ki: “Kolay, odur ki gönlü hayatı ve canın gıdası ola.
هر چه ذوق طبع باشد چون گذشت ** بر نیارد همچو شوره ریع و کشت
Tabiatın hoşlandığı her şey, vakti geçince, çorak yere ekilmiş tohum gibi mahsul vermez.
جز پشیمانی نباشد ریع او ** جز خسارت پیش نارد بیع او
Onun mahsulü, pişmanlıktan başka bir şey olmaz; onun kazancı, sahibine ziyandan başka bir şey getirmez.
آن میسر نبود اندر عاقبت ** نام او باشد معسر عاقبت
O zevk, sonunda da önünde olduğu gibi kolay ve hoş görünmez; nihayette adı güç olur, güçlenmiş bir hale gelir.
تو معسر از میسر باز دان ** عاقبت بنگر جمال این و آن
Sen güçleştirilmişle, kolaylaştırılmışı, birbirinden ayırt et; bunun yüzünü de sonuna nazaran gör, onun yüzünü de sonuna nazaran.”
در یکی گفته که استادی طلب ** عاقبت بینی نیابی در حسب490
Bir tomarda da; “Bir üstat ara. Akıbeti görme hassasını nesepte (şunun bunun soyundan gelmiş olmakta ve bununla öğünende) bulamazsın.
عاقبت دیدند هر گون ملتی ** لاجرم گشتند اسیر زلتی
Her çeşit din sâlikleri üstat aramaksızın, peygamberlere tâbi olmaksızın işlerin akıbetlerini gördüler, kendi akıllarınca netice hakkında istidlâllerde bulundular da bu yüzden hata ve dalâlete düştüler.
عاقبت دیدن نباشد دستباف ** ور نه کی بودی ز دینها اختلاف
Akıbet görme; elle dokunmuş, örülmüş değildir. Böyle olsaydı dinlerde nasıl ayrılık olurdu?” demişti.
در یکی گفته که استا هم تویی ** ز انکه استا را شناسا هم تویی
Bir tanesinde demişti ki: “Usta da sensin; çünkü ustayı da sen tanırsın.