-
حیلههاشان جمله حال آمد لطیف ** کل شیء من ظریف هو ظریف
- Onların başvurdukları çareler her hususta lâtif oldu. Çünkü zariften ne gelirse zariftir.
-
دامهاشان مرغ گردونی گرفت ** نقصهاشان جمله افزونی گرفت
- Tuzakları felek kuşunu tuttu; noksanları tamamen sayıldı.
-
جهد میکن تا توانی ای کیا ** در طریق انبیا و اولیا 975
- Ey ulu kişi! Nebîlerin ve velilerin yolunda çalış!
-
با قضا پنجه زدن نبود جهاد ** ز آن که این را هم قضا بر ما نهاد
- Kaza ve kaderle pençeleşmek mücahede sayılmaz. Çünkü bizi pençeleştiren, savaştıran da kaza ve kaderdir.
-
کافرم من گر زیان کرده ست کس ** در ره ایمان و طاعت یک نفس
- Bir kimse iman ve itaat yolunda yürüyüp de bir an bile ziyan etmişse kâfirim!
-
سر شکسته نیست این سر را مبند ** یک دو روزک جهد کن باقی بخند
- Başın yarılmamış, şu başını bağlama. Birkaç gün çalış da ondan sonra gül!
-
بد محالی جست کاو دنیا بجست ** نیک حالی جست کاو عقبی بجست
- Dünyayı arayan kimse olmayacak ve kötü bir şey aradı. Ukbayı arayansa kendine iyi bir hal aramış oldu.
-
مکرها در کسب دنیا بارد است ** مکرها در ترک دنیا وارد است 980
- Dünya kazancı için çarelere başvurmak soğuk bir şeydir. Dünyayı terk etmek için çarelere başvurmak ise caizdir, emredilmiştir.
-
مکر آن باشد که زندان حفره کرد ** آن که حفره بست آن مکری ست سرد
- Hile ve çare diye zindanı delip de çıkmaya derler. Yoksa birisi zaten açılmış deliği kapatırsa yaptığı iş, soğuk ve ters bir iştir.
-
این جهان زندان و ما زندانیان ** حفره کن زندان و خود را وارهان
- Bu dünya zindandır, biz de zindandaki mahpuslarız. Zindanı del, kendini kurtar!