English    Türkçe    فارسی   

2
1090-1099

  • صورت هر آدمی چون کاسه‏ای است ** چشم از معنی او حساسه‏ای است‏ 1090
  • Her insanın sureti, bir kâseye benzer. Göz de suretinin manasına ait bir duygu âletidir.
  • از لقای هر کسی چیزی خوری ** و ز قران هر قرین چیزی بری‏
  • Herkesin yüzünden bir şey yemekte, her buluştuğundan bir şey almaktasın.
  • چون ستاره با ستاره شد قرین ** لایق هر دو اثر زاید یقین‏
  • Yıldız, yıldızla kırân etti mi mutlaka her ikisine uygun bir şey doğar.
  • چون قران مرد و زن زاید بشر ** وز قران سنگ و آهن شد شرر
  • Erkekle kadının buluşmasından çocuk doğduğu gibi, taşla demirin birleşmesinden de kıvılcım meydana gelir.
  • و ز قران خاک با بارانها ** میوه‏ها و سبزه و ریحانها
  • Toprağın, yağmurla kırânı, meyveleri, yeşillikleri, çiçekleri bitirir.
  • و ز قران سبزه‏ها با آدمی ** دل خوشی و بی‏غمی و خرمی‏ 1095
  • İnsan, yeşilliğe baksa gönlü hoşlanır, gamı gider, neşelenir.
  • وز قران خرمی با جان ما ** می‏بزاید خوبی و احسان ما
  • Canımız neşelenirse bizden iyilikler, ihsanlar doğar.
  • قابل خوردن شود اجسام ما ** چون بر آید از تفرج کام ما
  • Güzelce, dilediğimiz gibi gezdik, eğlendik mi karnımız acıkır, iştahımız artar.
  • سرخ رویی از قران خون بود ** خون ز خورشید خوش گلگون بود
  • Rengin kızarması karanlıktandır. Kan da hoş ve gül renkli güneştendir.
  • بهترین رنگها سرخی بود ** و آن ز خورشید است و از وی می‏رسد
  • Renklerin en güzeli kırmızı renktir. O renk de güneştendir, güneşten meydana gelir.