-
مشرق او نسبت ذرات او ** نه بر آمد نه فرو شد ذات او
- Onun doğduğu yer, zerrelerine nispetle doğu yeridir. Hâlbuki zatı ne doğar, ne dolunur!
-
ما که واپس ماند ذرات ویایم ** در دو عالم آفتابی بیفیایم
- Onun arta kalan zerreleri olan bizler de iki cihanda gölgesiz bir güneşiz.
-
باز گرد شمس میگردم عجب ** هم ز فر شمس باشد این سبب 1110
- Ne şaşılacak şey! Böyle olduğu halde yine Şems’in etrafında dönüp dolaşmaktayım. Buna sebep de yine Şems’in ışığı, aydınlığı!
-
شمس باشد بر سببها مطلع ** هم از او حبل سببها منقطع
- Şems, hem sebepleri, vesileleri meydana getirmede, hem de sebepler, vesileler ona erişememekte!
-
صد هزاران بار ببریدم امید ** از که از شمس این شما باور کنید
- Yüz binlerce defa ümidimi kestim. Kimden mi? Şems’ten. Buna inanır mısınız?
-
تو مرا باور مکن کز آفتاب ** صبر دارم من و یا ماهی ز آب
- Ben güneşten ümidimi keseyim, balık suya sabretsin! Bu sözüme inanma sakın!
-
ور شوم نومید نومیدی من ** عین صنع آفتاب است ای حسن
- Ümitsizliğe düşersem ümitsizliğimde güneşin işidir, onun tecellisidir ey Hasan!
-
عین صنع از نفس صانع چون برد ** هیچ هست از غیر هستی چون چرد 1115
- Sanat, nasıl olur da sanatkârdan ayrılır? Hiç var olan, varlıktan başka bir yerde otlar mı?
-
جمله هستیها از این روضه چرند ** گر براق و تازیان ور خود خرند
- Bütün varlıklar bu bahçede yayılır. İster Burak olsun, ister Arap atları, ister eşek!
-
و انکه گردشها از آن دریا ندید ** هر دم آرد رو به صحرایی جدید
- Fakat bu hareketlerin bu denizden olduğunu görmeyen, her an yeni bir mihraba yüz çevirir.