-
او ز بحر عذب آب شور خورد ** تا که آب شور او را کور کرد
- O, tatlı denizden acı su içe, içe nihayet o acı su, gözünü kör etmiştir.
-
بحر میگوید به دست راست خور ** ز آب من ای کور تا یابی بصر
- Deniz “ Ey kör, benden sağ elinle su iç de gözün açılsın” der.
-
هست دست راست اینجا ظن راست ** کاو بداند نیک و بد را کز کجاست 1120
- Burada sağ el, hüsnü zandır. Çünkü iyinin, kötünün nereden geldiğini hüsnü zan bilir.
-
نیزه گردانی است ای نیزه که تو ** راست میگردی گهی گاهی دو تو
- Ey mızrak, seni bir döndüren var. O yüzden bazen dümdüz dikilmekte, bazen iki kat olmuş gibi eğilmektesin.
-
ما ز عشق شمس دین بیناخنیم ** ور نه ما آن کور را بینا کنیم
- Şemsettin’in aşkıyla tırnağımız yok ki. Yoksa bu körün güzünü açardık!
-
هان ضیاء الحق حسام الدین تو زود ** داروش کن کوری چشم حسود
- Ey Hak ziyası Hüsâmettin; sen hasetçinin gözünün körlüğüne rağmen hemen yürü, onun illetini tedavi et!
-
توتیای کبریای تیز فعل ** داروی ظلمت کش استیز فعل
- Senin ilâcın çabucak tesir eden ululuk tutyası, eseri mutlaka görülen karanlıklar dağıtıcı bir ilâçtır.
-
آن که گر بر چشم اعمی بر زند ** ظلمت صد ساله را زو بر کند 1125
- O ilâç, bir körün gözüne konsa yüzyıllık zulmeti derhal giderir.
-
جمله کوران را دوا کن جز حسود ** کز حسودی بر تو میآرد جحود
- Hasetçiden başka bütün körleri tedavi et! Fakat seni inkâr eden hasetçiyi tedavi etmek.
-
مر حسودت را اگر چه آن منم ** جان مده تا همچنین جان میکنم
- Hatta sana haset eden ben bile olsam, bırak, can çekişip durayım, sakın can bağışlama.