English    Türkçe    فارسی   

2
1164-1173

  • ای خنک جغدی که در پرواز من ** فهم کرد از نیک بختی راز من‏
  • Ne mutlu o doğana ki uçuşuma uyar; talihi yâr olur da sırrımı anlar.
  • در من آویزید تا نازان شوید ** گر چه جغدانید شهبازان شوید 1165
  • Bana yapışın da doğan olun, baykuşsanız bile doğanlaşın!
  • آن که باشد با چنان شاهی حبیب ** هر کجا افتد چرا باشد غریب‏
  • Böyle bir padişaha sevgili olan nereye düşerse, düşsün, nasıl olur da garip olur.?
  • هر که باشد شاه دردش را دوا ** گر چو نی نالد نباشد بی‏نوا
  • Padişah kimin derdine derman olursa o, ney gibi feryat eder, sessiz sedasız kalmaz.
  • مالک ملکم نیم من طبل خوار ** طبل بازم می‏زند شه از کنار
  • Ben mülk sahibiyim, başkasının sofrasına oturup yemeğini yemiyorum. Padişah, uzaktan benim davulumu çalmakta, nöbetimi vurmakta.
  • طبل باز من ندای ارجعی ** حق گواه من به رغم مدعی‏
  • Benim davulumu döğen “İrciî” sesidir. Benimle dâvaya girişenlerin rağmine şahidim, Allah’tır.
  • من نیم جنس شهنشه دور از او ** لیک دارم در تجلی نور از او 1170
  • Padişahın cinsinden değilim, hâşa, bunu iddia etmiyorum. Fakat onun tecellisiyle, onun nuruna sahibim.
  • نیست جنسیت ز روی شکل و ذات ** آب جنس خاک آمد در نبات‏
  • Cins oluş, sade şekil ve zat bakımından değildir. Su, nebatta toprağın cinsinden sayılır.
  • باد جنس آتش آمد در قوام ** طبع را جنس آمده ست آخر مدام‏
  • Rüzgâr, ateşi yaktığı, yanmasına yardım ettiği için rüzgârın cinsi demektir. Nihayet şarap, tabiata neşe verdiğinden onun cinsidir.
  • جنس ما چون نیست جنس شاه ما ** مای ما شد بهر مای او فنا
  • Cinsimiz, padişah cinsinden olmadığı için varlığımız onun varlığına büründü, yok oldu.