-
همچو مریم جان از آن آسیب جیب ** حامله شد از مسیح دل فریب
- Meryem nasıl gönüller alan Mesih’e gebe kaldıysa can da onun gibi koynuna aldığı o inciden gebe kaldı.
-
آن مسیحی نه که بر خشک و تر است ** آن مسیحی کز مساحت برتر است 1185
- Fakat o Mesih, kuru ve yaş üstünde, yeryüzünde seyahat eden Mesih değildir. O Mesih’in şanı seyahatten yücedir.
-
پس ز جان جان چو حامل گشت جان ** از چنین جانی شود حامل جهان
- Can, canlar canından gebe kaldı ya. İşte cihan, böyle candan gebe kalır.
-
پس جهان زاید جهان دیگری ** این حشر را وا نماید محشری
- Cihan da başka bir cihan doğurur. Bu mahşer de başka bir mahşer gösterir.
-
تا قیامت گر بگویم بشمرم ** من ز شرح این قیامت قاصرم
- Kıyamete kadar söylesem, saysam bu kıyameti anlatamam.
-
این سخنها خود به معنی یا ربی است ** حرفها دام دم شیرین لبی است
- Bu, sözler, mana bakımından “ Yarab” nidasına benzer. Harfler, bir tatlı dudaklının nefesini avlamağa tuzaktır.
-
چون کند تقصیر پس چون تن زند ** چون که لبیکش به یا رب میرسد 1190
- Kulun “Yarab” sözüne Allah’ın “Lebbeyk” cevabı geldikten sonra, nasıl olur da “Yarab” demekte kusur eder?
-
هست لبیکی که نتوانی شنید ** لیک سر تا پای بتوانی چشید
- Fakat bu “ lebbeyk” öyle bir “Lebbeyk” tir ki onu işitemezsin ama baştan aşağıya kadar bütün vücudunla tadabilirsin.
-
کلوخ انداختن تشنه از سر دیوار در جوی آب
- Susuz birisinin duvarın üstünden ırmağa taş, topaç atması
-
بر لب جو بود دیواری بلند ** بر سر دیوار تشنهی دردمند
- Bir ırmak kıyısında yüksek bir duvar vardı. Duvarın üstünde dertli bir susuz duruyordu.
-
مانعش از آب آن دیوار بود ** از پی آب او چو ماهی زار بود
- Suya erişmesine o duvar mâniydi. Susuz adam, âdeta su için balık gibi çırpınmaktaydı.